He's here Çeviri Türkçe
27,422 parallel translation
All right, look, I told you, he's not gonna be here at lunch.
Tamam, bak, sana buraya öğle yemeğine gelmeyeceğini söylemiştim.
No. This is good, T. I mean, he's here.
Yok, bu iyi oldu T. Yani, adam geldi.
It's like whatever he did, whatever he had to do, he's still here, living the dream.
Ne yaptıysa, ne yapmak zorunda kaldıysa yine de orada rüyasını yaşıyor.
You're lucky he wasn't here tonight.
Bu gece burada olmadığı için şanslısın.
If this isn't the guy you chased and he's not the guy who hit you with his car, then why the hell are you keeping him here?
- Pekâlâ. Eğer kovaladığın adam bu değilse ve sana arabayla da çarpmadıysa ne diye onu burada tutuyorsun?
If he's unconscious, wouldn't he be here?
Eğer baygınsa burada olması gerekmez miydi?
Which Ness can't grab while he's lying here with brain damage.
Ness de beyin hasarı yüzünden burada yatarken o defteri alamaz.
Dude, he's only been here a few days ;
- Daha geleli birkaç gün oldu.
He's still here.
O hâlâ burada.
'Cause he was here.
Çünkü buradaymış.
He's got to be here somewhere.
Buralarda bir yerde olmalı.
Pretty boy Queen here thinks he's actually saving the city.
Tatlı oğlan, Queen burada gerçekten de şehri kurtardığını sanıyor.
He's here.
O burada.
When Oliver gets back here, he's going to ask me to analyze the drugs so we can find out where it's being manufactured.
Oliver buraya döndüğünde benden uyuşturucuyu analiz etmemi isteyecek. Bu sayede nerede üretildiğini bulabileceğiz.
He's not here.
Burada değil.
No, but he's not locked up in here with you.
Hayır, ama burada seninle kilitli olan o değil.
But he's not here with you.
Ama o burada seninle birlikte değil.
I heard he's somewhere northwest of here, maybe by the water.
Buranın kuzeybatısında bir yerde olduğunu duydum. Suya yakındır belki.
You know he's the reason that I'm here in the first place.
Burada olmamın sebebinin.. .. o olduğunu baştan beri biliyorsun.
He's here to bail out Genevieve.
Kendisi Genevieve'i kefalet ile çıkartmak üzere burada.
What was he even doing here?
- Burada ne işi varmış ki?
So, Toby's tied up at the hearing, but he can coordinate our findings here at the garage when he's done.
Toby duruşmayla meşgul ama işi bittiğinde garajdan bulgularımızı koordine edebilir.
And then he left him locked up in here with only one way out.
Adamı buraya, tek çıkışı olan bir yere kapatmış.
Okay, we are thinking that, uh, our killer heard the sirens last night, uh, figured he didn't have time to get out of here, so he dips into this room.
Tamam, katilin dün gece sirenleri duyduğunu düşünüyoruz. Kaçacak zamanı olmadığını düşünerek odaya saklanmış olmalı.
Says he's been living here for the last couple of months.
Son iki aydır burada kaldığını söyledi.
He's on his way here.
Buraya gelmek üzere.
When you found my father here the other night... he was looking for this in our basement.
Geçen gece babamı burada bulduğunda bodrumumuzda bunu arıyordu. Birkaç yıl önce buraya depolamış.
What do you mean he's not there? I mean he's not here.
Ne demek Hawk orada yok?
Well, he's here.
Eh, o burada.
She's Mary Cox, and the last time I was here, that fucker Cal, he tried to intimidate me.
- Kızım Mary Cox ve buraya son geldiğimde o Cal şerefsizi gözümü korkutmaya çalıştı.
He's gonna meet us down here.
Bizimle burada buluşacak.
Maybe it's Sheldon, here to say he's sorry.
Belki de Sheldon özür dilemeye gelmiştir.
He's here. He's fine.
Burada ve iyi durumda.
He's not safe here.
Burada güvende değil.
Well, this is totally, totally unrelated, but, uh... he's not, like, around here, right?
Bunun konuyla hiç alakası yok ama buralarda değil, değil mi?
He's in here.
Burada.
He's here to make sure you don't shoot me while that happens.
O da bu işler olurken beni vurmadığınızdan emin olmak için burada.
He's here in the hospital, and he brought irises.
Hastanedeymiş ve zambak getirmiş.
And you don't have to like that he's working here, but it's what he needs to do.
Burada çalışmasından hoşlanmayabilirsin ama ona gereken bu.
He's here because of you.
Buraya senin sayende geldi.
Amelia Shepherd's his sister, you had this great thing with him, now he's gone and she's here, and... she gets to get all the good stuff, right?
Amelia Shepherd onun kardeşi. Kocanla muhteşem bir ilişkiniz vardı. Şimdi o öldü ama Amelia burada.
Like... When I first moved here, the way he's acting, I...
Buraya ilk taşındığımdaki davranış şekli, ben...
Anton : He's here.
Burada.
He's here.
Burada.
He's here. He's here.
Burada.
That's why he was here in the first place, for you. N-No, no.
- Bu yüzden buraya geldi ; senin için.
I will not let one drop of oil into this country without... Wait. He's sending it here?
Nereden geldiğine emin olmadan bir damla petrolün bile ülkemize gelmesine- -
He's here.
- O burada.
He's gonna motion him out over here.
Onu o tarafa yönlendirecektir.
- He's here.
- Burada.
- = Taegwang Workshop = - It's obvious, he was working here until yesterday.
Düne kadar burada çalışmış belli ki.
he's here now 45
he's here to help 17
he's here somewhere 23
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
he's here to help 17
he's here somewhere 23
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557