He can fly Çeviri Türkçe
247 parallel translation
- What's the difference, if he can fly?
- Uçabiliyorsa ne fark eder?
- He can fly!
- Uçabiliyor!
The only way you can tame a bird is to let him fly free, if he can fly, of course.
Bir kuşu evcilleştirebilmenin tek yolu onun özgürce uçmasına izin vermektir, eğer uçabilirse, tabii ki.
Maybe that he can fly...
Belki de uçabildiği içindir.
- I hope he can fly better than he can walk.
Umarım yürüdüğünden daha iyi uçuyordur.
And he can fly! Duck!
Ve uçabiliyor!
He can fly through the air.
Havada uçabilir.
Also he can fly any plane you'd care to name.
Ayrıca, her tür uçağı uçurabilir ve o benim dostum.
So he thinks he can fly?
Uçmak isteyen adam kim?
He can fly across a continent and never land once
O bir kıtadan diğerine hiç inmeden uçabilir.
He can fly in space freely, like the pilots of Milos.
Milos pilotları gibi, uzayda özgürce dolaşabilir.
He's strange, but as long as he can fly, what do we care, right?
Tuhaf biri ama uçabildiği sürece gerisi bizi ilgilendirmez değil mi?
He thinks he can fly.
Uçabildiğini sanıyor.
He can fly.
O uçabiliyor.
He can fly now.
Artık uçabilir.
To begin with, he can fly us around under his own control, so we can go wherever he wants to go.
Başlangıç olarak, kendi kontrolüyle bizi dolaştırabilir böylece o nereye istiyorsa gidebiliriz.
Woo, he can fly!
nasıl böyle uçabildi?
Give him a few more hours and he'll think he can fly again.
Ona birkaç saat verin ve tekrar uçabileceğini sansın.
Then he can fly home.
O zaman eve uçabilir.
Why does all his hair become white? ls there a wire so that he can fly over water?
Uçarak geldi ya, bir tel mel mi vardı?
-... can you fly? - I don't want to know if he can fly.
Uçup uçmadığını bilmek istemiyorum.
He can fly us.
Bizi götürebilir.
He's like a Joe who can fly.
Uçabilen bir Joe gibi!
Well, how can he fly in this fog?
Bu siste nasıl uçabiliyor?
Now he can't fly anymore and he's stuck at a laboratory desk day and night.
Simdi uçamïyor ve gece gündüz bir laboratuvar masasïna hapis.
He can't fly that ship.
O uçagï uçuramaz.
You can fly back to meet Dr. Lubbeck in case he is on the clipper.
Dr. Lubbeck uçağa bindiyse, onunla buluşmaya gidebilirsin böylece.
If he can build a spaceship that can fly to Earth, and a robot that can destroy our tanks and guns, what other terrors can he unleash at will?
"Dünya'ya ulaşabilecek bir uzay gemisi inşa edebilir, tanklarımız ve silahlarımız bir robot tarafından yok edilebilir." "İstediğinde, başka hangi dehşetleri etrafa saçabilir?"
What good is life to a bird if he can't fly?
Eğer uçamıyorsa bir kuş için hayat ne kadar güzel olabilir?
I can fly circles around him, and he knows it.
Etrafında daireler çizebilirim, ve o bunu biliyor.
He died trying to prove he could fly better than I can.
Benden daha iyi uçabileceğini kanıtlamaya çalışırken öldü.
Yeah, but he can't fly.
Fakat o uçmayı bilmiyor!
All those feathers and he still can't fly.
O tüylere rağmen uçamıyor.
He insists that he can still fly.
Hala uçabileceğinde ısrarlı.
Can he fly or fight?
Uçabilir misin ki?
He can no longer fly.
Peder! Peder daha fazla uçamıyor.
He stans fumbling with his fly... but he can't get it undone.
Fermuarıyla oynamaya başlar ama bir türlü açamaz.
You can't take a prisoner aboard an airplane if he doesn't want to fly.
- Uçmak istemeyen bir tutukluyu zorlayamazsınız.
I meant, can he fly the plane?
Uçağı uçurabilir mi demek istedim.
He always ends by saying the heavy people know some magic that can make things move and even fly, but they're not bright because they can't survive without their magic contrivances.
Hep, iri insanların nesneleri ilerleten ve hatta uçuran sihirler bildiklerini, ama sihirli icatları olmadan yaşayamadıkları için zeki olmadıklarını söyler.
He can't open his fly.
Bu bağı çözemez.
He can't fly, but he can swim!
Uçamıyor ama yüzebilir!
He can't fly, fight or crow.
Uçamıyor, dövüşemiyor ve çığlık atamıyor.
I was always afraid he'd fall and he'd say, "Don't worry, washi. I can fly."
Düşecek diye hep korkardım ve bana "Korkma washi, ben uçabilirim", derdi.
Boy, he can still fly.
Bu çocuk hala uçalbiliyor!
Team U.S.A. still with the puck. Luis Mendoza, he can really fly.
Puck yine Amerika'da Luis Mendoza, gerçekten uçabiliyor.
Here's Mendoza on a breakaway. He can really fly.
Şimdi Mendoza gidiyor Gerçekten uçuyor
He can't fly.
Uçamaz.
He can't fly!
Uçamaz.
He can catch a ball like a frog zapping'a fly, after he got it, he don't know what to do with it.
Bir kurbağa ZAPPIN'bir sinek gibi bir top yakalamak, o var sonra, o ne yapacağını bilmiyorum.
Mummy, damn it, he can ´ t fly.
Anne, bu herif uçamaz.
he can't swim 20
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't come 19
he can handle it 31
he can't 392
he can't walk 19
he can't speak 18
he can't hurt you 21
he can't hear me 22
he can't help himself 22
he can't help you 16
he can't come 19