He wasn't here Çeviri Türkçe
537 parallel translation
Even when he wasn't here, you came to work and endured it well.
Burada olmadığı zaman boyunca işe gelmeye devam ettin, gayet iyi dayandın.
In the days when he used to come out here, there wasn't so much competition.
O buraya geldiğinde, rekabet bu denli yoğun değildi.
I knew he wasn't here because you liked his face.
Ona bayılmadığını biliyordum.
He worked here, but he wasn't with The Express two weeks... when he quit and left San Francisco.
Burada çalıştı ama iki haftadır Express'te değil... ayrılıp San Francisco'ya gitmişti.
Oh, here he comes. Pretend like I wasn't talking about it. - Hello.
O adamın ağzı burnu dağılmış bir hâlde hastanede yatması münasip bir cevap olur mu?
Yet I wasn't here when he died.
Öldüğünde bile yanında olamadım.
He wasn't like men here in civilization.
Uygarlıktaki insanlar gibi değildi.
Why wasn't he here?
Neden burada değildi?
He wasn't here for supper either.
O da akşam yemeğinde masada değildi.
He wouldn't be here if it wasn't.
Olmasaydı burada olmazdı.
Maybe he wasn't here at all!
Belki de hiç buraya gelmedi!
I have another one here... that proves he wasn't booked until the 23rd of December, one day later.
Burada bir tane daha var ki, o da bir gün sonra, 23 Aralık'a değin tutukluluğunun kayda geçmediğini gösteriyor.
Cole Smith wasn't here. And we didn't like the envoy he'd sent either California Beal. That crooked line there is the Humboldt River.
Cole smith burada değildi ayrıca onun gönderdiği elçiyide beğenmedik California görevlisi... bu aradaki kırıklı çizgi gibi şey humboldt ırmağı yukarıdaki stage route da beraber gidiyor.
Well, he wasn't here, so I thought he might be drinking.
Burada değildi, o yüzden ben de içmeye gidebileceğini düşündüm.
He'd strangle in his own spit if I wasn't here to swab his throat out.
Ben arkasından pisliğini temizlemesem, bir şey beceremez bu adam.
- In Americanese that means that when I got here he wasn't here.
- Amerika'da bunun anlamı, buraya geldiğimde yoktu demek.
Frankie didn't do it - he wasn't even here.
Frankie yapmadı, burada bile değildi.
- When wasn't he here?
- Ne zaman burada değildi?
He walked right out of this room just as though I wasn't here.
Sanki yokmuşum gibi odadan çıkıp gitti.
Shep was here, wasn't he?
Shep buradaydı değil mi?
Here. - Wow, he was a fat one, wasn't he?
- Şişman biriydi değil mi?
The night it happened, Archer was invited here for dinner, wasn't he?
Olayın olduğu gece, Archer buraya akşam yemeğine davetliydi, değil mi?
That's because he wasn't coming from here.
Nedeni buradan gelmemesiydi.
- Yeah, he was in here, wasn't he?
- Evet buradaydı, değil mi?
Ben wants you to say that he wasn't here all evening.
Ben bütün gece onun burada olmadığını söylemeni istiyor.
He wasn't here this morning.
Bu sabah burda değildi.
Well, if he wasn't happy here he's better off gone.
Pekâlâ, eğer burada mutlu değilse gitmesi en iyisi.
He wasn't invited here.
Davet edilmemişti.
Grandpa said he wasn't coming here any more.
Dedem artık bizimle gelmiyormuş dedi.
But why would he come here if it wasn't because of you?
Peki buraya sizin yüzünüzden değilse neden gelmek istesin ki?
He was here, wasn't he?
Buradaydı, değil mi?
Why wasn't I told that he was here?
O'nun burada olduğu neden bana söylenmedi?
He wasn't here?
Gelmedi mi?
He wasn't big in America and he'd come here.
Amerika'da pek tanınmıyordu, o da buraya geldi.
I thought you said that he wasn't here.
Burada olmadığını söylediğini sanıyordum.
When I got here, he wasn't downstairs, so I asked the doorman.
Buraya geldiğimde o aşağıda değildi ben de kapıcıya sordum.
Why wasn't I toldwe had a Head of Transport? How long's he been here?
Neden bana bir Ulaşım Şefim olduğu söylenmedi.
He wasn't too popular around here.
Buralarda pek sevilmezdi.
Think about it. If it wasn't the Killer Doctor... why wouldn't he be here trying to save you?
Düşünsene bir ihanet eden Katil doktor değilse... neden buraya seni kurtarmaya gelmiyor?
He's here ln fact I wasn't dead
o burda! Aslında hiç ölmemiştim
I wasn't expecting him, and here he is.
Onu beklemiyordum, ve işte burada.
He wasn't bad at all, a bourgeois... Jacques Decrou. The director of the Boudriard Institute not far from here.
Jacques Decroux, hemen köşe başındaki Baudrillard Vakfı'nın müdürü.
I had the feeling he wasn't very happy to be here.
Burada olmaktan çok da memnun değilmiş gibi geldi bana.
He wasn't to be here until 9 : 00!
9 : 00'a kadar burada olmayacaktı!
- He wouldn't be here if he wasn't.
- Öyle olmasa burada olmazdı.
Last night when Dehl was dumped, he was here, wasn't he?
Dün gece öldürülmeden önce Dehl buraya uğradı mı?
Tell him when I found out he wasn't here I was all broken up!
Ona deyin ki onu burada bulamayınca ben çok kırıldım!
Lucky he wasn't here, because he remembers what you look like.
Şansına o burada değil, çünkü o seni hatırlar.
He wasn't laying here either, yet that's the case now.
Burada yatmıyordu, şu anda mesele bu.
Now, what if it wasn't that tower that he fell from but somewhere over there, and then the body rolled all the way down here?
Şimdi, ya o bu kuleden değil şuradan düştüyse ve ceset ta buraya yuvarlandıysa?
He wasn't here.
Burada değildi.
he wasn't 318
he wasn't there 132
he wasn't lying 30
he wasn't home 19
he wasn't alone 17
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
he wasn't there 132
he wasn't lying 30
he wasn't home 19
he wasn't alone 17
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106