Her father Çeviri Türkçe
11,908 parallel translation
Sally doesn't have a sister, her father's not a banker, and her name is nowhere near Elizabeth.
Sally'nin kız kardeşi yok, babası bankacı değil ve adı da Elizabeth'e benzer bir şey değil.
She has major trust issues since one day, her father went out for pierogies and... came back without pierogies.
Büyük güven problemi var babasının piruhi almaya çıkıp piruhi almadan döndüğü günden beri.
And then I think she learned from her father —
Daha sonra babasından şunu öğrendi...
Her father, yes, but her mother really didn't have a chance to live, literally.
Babası, evet ama annesi kelimenin tam anlamıyla yaşamaya fırsat bulamadı.
She lost her father and mother so early that these photographs became particularly important for her, in the sense that they symbolized her roots.
Anne ve babasını çok erken kaybettiğinden bu fotoğraflar onun için özellik taşıdılar bir bakıma köklerini sembolize ettiler.
Her father gave her the importance of memories.
Babası ona anıların önemini verdi.
Then she lost her father, who she loved dearly, so soon, so young.
Sonra babasını kaybetti. Çok gençti, çok erken oldu, ona hayrandı.
How are things with her father?
Babasıyla arası nasıl?
Her father worked as a human canary in the poison mines. "
"Babası zehirli madenlerde insan dedektör olarak çalışırdı."
In some ways, I'm glad her father never saw this.
Babasının bunu göremeyecek olmasına bir bakıma sevindim.
She thought it was a dinosaur bone until her father started screaming.
Babası çığlık atmaya başlayana kadar kız bunu dinozor kemiği sandı.
I had to mercy her father in front of her after he turned z.
Babası zombiye dönüştüğünde gözlerinin önünde merhamet göstermek zorunda kaldım.
My wife and daughter with her father, made it out through the Andorran trade routes.
Kızım, karım ve babası Andorra ticaret yollarını kullandılar.
And once made her father stop traffic to help turtles cross the road.
Bir keresinde kaplumbağaların karşıya geçebilmelerine yardım etmek için babasına trafiği durdurttu.
Has she talked to you about her father, about what happened?
Babasına ne olduğuyla ilgili seninle hiç konuştu mu?
Like the fact that her father was an agent.
- Babasının ajan olduğu gerçeği gibi.
After her father died, I sent Alex to India to live with my family.
Babası öldükten sonra Alex'i ailemle yaşaması için Hindistan'a gönderdim.
She's 4. Her father petitioned for full custody.
Babası velayetini almak için başvurdu.
Her father said that if I came here, he'd petition for full custody.
Babası eğer buraya gelirsem tam velayetini alacağını söyledi.
She has exhausted every avenue there is for digging into her father.
Babasını aramaktan her caddenin pestilini çıkarttı.
She's with her father now.
- Stina şimdi babasının yanında.
Is Olivia Pope her father's success story?
Olivia Pope, babasının başarı hikayesi mi?
Love would be coming right through that lens, and she would look into that lens at her dear, dear father.
Sevgi, kameraya doğru gelip merceğin içinden geçiyordu. Merceğe doğru bakıyordu, en sevdiğine, sevgili babasına.
But have Mama and Father every day.
Ama annemle babam her gün evde olurdu.
We didn't have Mama and Father every day starting at age six.
6 yaşından itibaren annemle babamı her gün görmemeye başladık.
I've always been my father's daughter or my brother's sister, a Solano.
Her zaman babamın kızıydım veya abimin kız kardeşi. Bir Solano.
My father gave it to me by stitching me into my mother, And it killed her.
Babam beni anneme ilmekleyerek hasta etmiş ve bu annemi öldürmüş.
I can only submit that the sins of the father, treason or otherwise, should have no bearing on what is legally this young man's property.
Sadece şunu söyleyebilirim ki babasının günahları, vatan hainliği veya her neyse, bu genç adamın malları üzerinde etkili olmamalı.
You agree with everything that is being said on your behalf, that you are not responsible for what your father did?
Şahsınızda söylenen her şeye katılıyor musunuz? Babanızın yaptıklarından sorumlu olmadığınızı mı söylüyorsunuz?
And, rachel, as far as your father goes, He and i don't always see eye to eye, But i do respect that man.
Rachel, baban ne kadar ileriye giderse gitsin her ne kadar her zaman aynı pencereden bakmasak da ona saygı duyuyorum.
Father always fought to maintain peace in the nine realms.
Babam her zaman dokuz diyarı barış içinde tutmak için çabaladı.
Tanner's been recording her meetings with your father.
Tanner babanla olan toplantıları kaydediyormuş.
So my father is definitely talking to her about Charles.
Babam Charles'ı gerçekten anlatıyor yani.
My father didn't talk to his brother for 20 years.
- Her aile çok iyi anlaşamıyor. Babam kardeşiyle 20 yıl konuşmamış.
At her behest, I murdered my own father.
O'nun emriyle, öz babamı öldürdüm.
Because the thing is, at least your father was always there for you.
Çünkü, en azından baban her zaman orada senin yanındaydı.
When they came back, my father captured one..... and made her his wife... .. my mother.
Geri geldikleri zaman, babam birisini esir aldı ve onu karısı yaptı annem.
I'm going to answer that by saying something my grandma said to my grand father every morning.
Bu soruyu, anneannemin dedeme her sabah söylediği bir cümleyle cevaplayacağım.
He went against Father's wishes and changed everything.
Baba'nın isteklerine karşı geldi ve her şeyi değiştirdi.
And, look, even though his father figured it out eventually, it was a very upsetting episode in my life, and I just wanted to forget the whole thing.
Ve. babası sonunda gerçekleri öğrenmiş olsa da. o hayatımın çok kötü bir dönemiydi. ve ben her şeyi geride bırakmak istedim.
- Your father kept you in the dark and then died a meaningless death, leaving you to hide your face with no answers.
Baban seni her şeyden habersiz bıraktı, sonra da anlamsız bir şekilde öldü. Seni de cevapsız şekilde arkada bıraktı.
I'll forget about everything I heard, stop looking into my father, his relationship with you and the E.A.D. if you let Special Agent Booth get back the career that he worked so hard for.
Özel Ajan Booth'a çok uğraştığı kariyerini geri verirsen duyduğum her şeyi unutur artık ne babamı ne de seninle ve Baş Müdür Yardımcısıyla olan ilişkisini araştırırım.
Your son came to my father and told him to move out as he wants the contract at any cost.
Oğlun babamın ofisine gidip onu antlaşmayı bırakması için tehdit etmiş. Her halükarda antlaşmayı istiyormuş.
I was flat on my back for a few weeks, so to help combat the boredom, every night, my father would wheel my bed out and talk about the stars.
Birkaç hafta yatalak oldum. Sıkılmayayım diye her gece babam yatağımı dışarı çıkarır yıldızlardan bahsederdi.
Your father is gonna be here any second.
Baban her dakika burda olabilir
My father has a protective detail on her.
Babam onu koruması için birkaç polis görevlendirdi.
When I finally met my father, he was all the things you said he was.
Nihayet babamla tanıştığımda onun, senin hakkında bahsettiğin her şey olduğunu gördüm.
Elisabeth's father meant a lot for her.
Elisabeth babasını çok severdi.
Everything was based on her inheritance and my father.
Her şey annesinin ve babasının mirası üzerine kurulmuş.
On her deathbed, she told him that the father he had fought and hated all his life, was not his real father.
Ölüm döşeğindeyken ona hayatı boyunca kavga edip nefret ettiği kişinin gerçek babası olmadığını söylemiş.
She was far from home and proud of her culture, and she set up everything in this room to make herself feel comfortable, right down to giving my father this very kimono and laying out a map of her hometown.
Ülkesinden çok uzaktaydı ve kültürüyle gurur duyuyordu,... bu odada gördüğün her şeyi rahat edebilmek için o düzenlemişti,... babama verdiği kimonodan tut da yaşadığı yerin haritasını sermesine kadar.
father 10424
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28