English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / I'm like

I'm like Çeviri Türkçe

121,631 parallel translation
Sometimes I feel like I'm cursed.
Bazen lanetlenmişim gibi hissediyorum.
Sometimes I feel like I'm just waiting for my turn.
Bazen sıramı bekliyorum gibi geliyor.
Don't look at me like that, like I don't know what I'm talking about'cause you know I do.
Neden bahsettiğimi bilmiyormuşum gibi bakma. Bildiğimi biliyorsun.
I never thought I could fall in love so fast, but I've never felt like this about anyone.
Bu kadar çabuk aşık olabileceğimi sanmazdım. Daha önce kimse için böyle şeyler hissetmedim.
Well, I just had to tell a patient that I like her cancer's spreading, but I don't want to talk about it.
Az önce hastama kanserinin yayıldığını söylemek zorunda kaldım ama bu konuyu konuşmak istemiyorum.
What does it look like I'm doing?
Ne yapıyor gibi görünüyorum? Amelia söylemedi mi?
- I'm telling you, it was like...
- Ameliyat sanki...
I'm sorry, Holly, but it looks like you've broken your arm in two places.
Üzgünüm Holly ama kolunu iki yerden kırmış gibi görünüyorsun.
Uh, well, I'd like to have sex with as many men as I care to, until my tumor tells me I can't.
Tümörüm artık yapamayacağımı söyleyene kadar mümkün olduğunca çok erkekle seks yapmak istiyorum.
I like going where I'm needed.
İhtiyaç duyulduğum her yere giderim.
I'll make something they like.
Çocukların sevdiği yemeklerden yapacağım.
I'm happy to help, but an extraordinary situation seems like a great argument to not let dangerous people run in the streets.
Yardım etmekten mutluluk duyarım,... ama olağanüstü bir durum tehlikali insanları sokağa salmamak için güçlü bir argüman gibi gözüküyor.
'Cause you have the privilege of not being around criminals every day, so you can tell yourself that people like her are the victims and I'm the asshole.
Çünkü senin her gün etrafında,... suçluların olmaması gibi bir ayrıcalığın var. Şimdi kendine şunu söyleyebilirsin ; Bu kadın gibi insanlar kurbanlar, ve ben tam bir şerefsizim.
I'd like to be baptized.
Vaftiz olmalıyım.
See my friends with their brothers and sisters, and it felt like... like I was missing out on something.
Arkadaşlarımı kardeşleriyle gördüğüm zaman,... hep bir şeylerin eksik olduğunu anladım.
It's about the only thing I'm good at, like knowing when people are hiding things.
İyi olduğum tek şey,... insanların ne sakladığını bilmek gibi.
Because I'm not a sociopath like you.
Çünkü ben senin gibi bir sosyopat değilim.
And I think that he saw that we were angry, so he tried to, like, calm the situation down.
Ve sanırım kızgın olduğumuzu gördü ve olayı sakinleştirmeye çalıştı.
He was, like, "Yo, I'm sorry if I offended you guys."
Bize dedi ki, " Hey, sizi kızdırdıysam kusura bakmayın.
He was, like, "I'm gonna turn my library cards into credit cards."
"Kütüphane kartlarımı kredi kartına dönüştüreceğim." diyor.
It's just when I'm trying to buy weed, I don't want to talk about shit like that.
Ama ot satın alırken bu muhabbetleri yapmak istemem.
I was, like, "Oh, man, that's really cool."
Ben de "Adamım, bu çok iyiydi."
We got there, and the bouncer was, like, " I'm sorry, guys.
Vardığımızda koruma dedi ki, " Üzgünüm arkadaşlar.
But I feel like this might be the only situation where you kind of hope your father's a murderer.
Ama sanırım bu durum, babanın katil olmasını içten içe umduğun tek durum olabilir.
I want him to go back, because all he wants to do is father-son shit, and I'm, like, " Dude, we pay rent now.
Keşke geri gitse. Sürekli baba oğul gibi takılmak istiyor, " Kira ödüyoruz dostum.
They stopped the movie midway through, and they were, like, "Look, this is what I'm talking about."
Filmi yarısında durdurdular ve bize şöyle dediler, " İşte olay bu.
And then the next day, I showed up like nothing happened.
Ertesi gün ben hiçbir şey olmamış gibi ortaya çıktım.
And no locks or nothing fancy there, so I'm gonna get in there, I'm gonna pack a suitcase, make it look like he skipped town real quick.
Orada kilit yada özel bir şey yok. İçeri girip bir çanta toplayacağım ve kasabayı acele terk etmiş gibi olacak.
I don't have to like it, but I get it.
Beğenmem gerekmez ama anladım.
Act like it. I'm not just a king.
Sadece bir kral değilim.
Like I finally understand why people take these kind of drugs.
Sonunda insanların bu tür ilaçları neden kullandığını anladım sanırım.
I think it's like private corporal something, i guess.
Sanırım özel asker gibi bir şeyler.
For, like, 30 seconds, i thought it was real.
30 saniye kadar gerçek sandım.
I'm not gonna sit out here like some goon and...
Hayır! Burda öyle şavalak gibi oturmayacağım ve...
What has it been like, eight, nine years?
Ne kadar oldu, sekiz yoksa dokuz yıI mı?
Listen, just act like their aunt for one day and I'll get you the money that you need, okay?
Dinle, sadece bir günlüğüne onlara teyzeleri gibi davran ve bende bunun için sana ihtiyacın olan parayı vereceğim, tamam mı?
I-I never got, like... uh...
Hayır ben hiç, öyle olmadım...
I don't feel like babysitting. Otherwise I'd stay with these animals.
Bakıcılık yapacak havamda değilim yoksa bu vahşilerle kalırdım.
- Do I look like I'm playing games?
- Oyun oynuyor gibi mi görünüyorum?
I'm, like, knee-deep in there.
İçinde boy verdim neredeyse.
So, listen, I was thinking about our conversation yesterday and I feel like I came across kind of naggy.
Dünkü konuşmamızı düşünüyordum ve biraz asabice davrandığımı fark ettim.
I'm rich, I'm smart, I look like a freakin'movie star,
Zenginim, zekiyim bir film yıldızı gibi görünüşüm var.
I'm sorry I'm not the expert drugger like you.
Kusura bakma senin gibi ilâç uzmanı değilim.
Does it look like i'm playing, pinero? !
Rol keser gibi bir hâlim mi var Pinero?
I left for, like, two seconds to grab a cigarette.
Olsa yapardım. Sigaramı almaya gitmek için başıboş bırakmıştım.
I scalp tickets in the parking lot, and, like, ten minutes before they go onstage,
Biletleri otoparkta karaborsadan sattım.
I came to, like, four days later in a mental institution getting my hair braided by a woman who thought she was Lou Diamond Phillips.
Dört gün sonra bir RSH'de * ayıldığımda saçlarımı Lou Diamond Phillips olduğunu sanan birine ördürüyordum.
I-I also don't like what you're insinuating.
Ayrıca ima ettiğiniz şeyden de hiç hoşlanmadım.
You like to play. - Wait, I'm not done,
Parkları seversin.
At least I'm, like, coming up with stuff here, you know?
En azından bir şeyler üretiyorum.
Chip, I feel like I owe you...
Chip, sanırım sana bir- -

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]