I like it Çeviri Türkçe
82,893 parallel translation
I like it.
Hoşuma gitti.
Mental warfare, I like it.
Hoşuma gitti.
Creepy, but I like it.
Tuhaf ama hoşuma gitti.
I promise, you'll only like it a lot.
Bak, çok hoşuna gidecek.
I like how it tells a story.
Bir hikayesi olması hoşuma gitti.
I like it.
Burayı seviyorum.
I don't like what you just called me. Even though I don't know what it means.
Ne dediğini anlamadım ama hoşuma gitmedi.
I know. It's like when Van Gogh cut off his ear.
Van Gogh'un kulağını kesmesi gibi.
Because from where I'm standing, you sure don't look like it.
Öyle bir halin yok doğrusu.
It's not like I'd know, anyhow.
Zaten bildiğimi de söyleyemem.
It feels like I'm eating.
Yiyormuşum gibi geliyor.
I mean, it's good to be prepared for anything, but this is, like, Hitler-level preparation.
Her şeye hazırlıklı olmak iyi hoş da, bu kadarı da Hitler seviyesinde bir hazırlık.
I felt like I was really selling it.
Bana çok inandırıcı geldi.
I mean, it's like, this is prison, yes.
Yani cezaevindeyiz, evet.
Shitty diarrhea food, nothin'to do but sit... sit around and fucking wait, but... like, I used to be able to get through it.
Yemekler ishal yapıyor, oturup beklemekten başka yapacak bir şey yok ama eskiden bunu aşabiliyordum.
It's like human niceness has just gone renegade, and I don't think it's coming back anytime soon.
Sanki insanların iyiliği yıldız gibi kayıp gitti ve bir daha da dönmeyecek.
I know you don't like it when I call you that, but you're still my baby.
Sana böyle hitap etmemi sevmiyorsun ama sen benim bebeğimsin.
I mean, it's not like I've been lied to, led on, or happen to be sleeping with the enemy.
Oysaki ne yalanlara maruz kaldım ne kandırıldım ne de düşmanla yattım.
But now that I'm in here, I realize how fucked up it is to treat people like... like variables affecting our net income gains.
Artık insanları net gelirimizi etkileyen değişkenler olarak görmenin ne kadar boktan olduğunu anladım.
Well, it looks like I am down to 3 %, and I did not bring my charger.
Şarjım yüzde üçe düşmüş, şarj cihazım da yanımda değil. O yüzden...
Oh, no, no, honey, honey, it's not easy. But I'm glad you have someone like that.
Hayır tatlım, kolay değil ama hayatında öyle biri olmasına sevindim.
- I don't think it's the coffee. I think it's, like, what happens to your intestines when you fuck up real bad.
Bence kendini dağıtınca bağırsakların bu hâle geliyor.
So now it looks like I won't get there till tomorrow night.
Yarın geceden önce orada olamayacağım gibi.
You know, I would never presume to understand or to know what it's like to walk in that woman's shoes, but I think I understand another reason why this case haunts her so much.
O kadının yerinde olmanın nasıl olduğunu asla anlayamayacağım, ama sanırım niye bu kadar kafasının takıldığını anlıyorum.
I think it's more like Scarpa's protégé, somebody he's grooming to take over for him after he's gone.
Sanırım Scarpa'nın çırağı, kendisinden sonra yerine geçmesi için yetiştirdiği biri.
I know you're afraid, but it doesn't have to be like this.
Korktuğunu biliyorum, ama Bunun gibi olması gerekmez.
It's like you're saying what I'm thinking. Well, that is the idea.
- Hislerime tercüman oluyorsunuz.
It's like I've been dead once already.
Zaten bir kere ölmüşüm gibi hissediyorum.
I don't like it. I don't like chasing this.
Bunun peşine düşmek hoşuma gitmiyor.
I'm not a lemming like the rest of them. Aren't you worried it might affect your standing in the academy? Elsa :
Ben onların geri kalanı gibi koyun değilim.
And now it feels like I signed my own son's death warrant.
Şimdiyse kendi oğlumun ölüm fermanını imzalamışım gibi geliyor.
â € œIt's the only thing I like integratedâ € ...
"bütünleşmeyi sevdiğim tek şey o."
You play it cool, but... I feel like there are some emotional issues there.
Sakin duruyorsun ama... sanki duygusal meseleler var gibi.
I mean, look, it's not like I didn't want to call.
Peki, bak, aramak istemedim değil.
I knew that if I could make it I could... provide for her like she provided for me.
Eğer başarabilirsem, onun bana baktığı gibi... ben de ona bakabilirdim.
I kept telling her that things had changed, that it wasn't gonna look like the movie.
Ona bir şeylerin değiştiğini filmdekine benzemeyeceğini sürekli söyledim.
You should've seen her when I told her I couldn't get that ice cream. It was like Medusa. I almost turned to stone.
ıstediği dondurmayı alamadığımı söyleyince bana öyle bir baktı ki az kalsın taş kesilecektim.
Uh, he didn't take it well, like I told you.
Size söylediğim gibi, hoş karşılamadı.
I mean, it tastes nothing like pistachio.
Tadı hiç şam fıstığına benzemiyor.
And when I'm done, I have this thing, it looks like... It looks like a bloody fucking spider that somebody stomped on or something.
ışimi bitirdiğimde olta sanki üzerine basılmış kanlı bir örümceğe benziyordu.
And quite frankly, I don't give a shit if you like it or not.
Hoşuna gidip gitmemesi de açıkçası zerre sikimde değil.
I thought you'd like it.
Hoşuna gideceğini sanmıştım.
It's a bunch of real healthy new tech that I know that you're gonna like, you know?
Hoşuna gideceğini bildiğim birçok faydalı yeni teknoloji ürünü.
I always want my kids to feel like they can invade their inheritance if it's to further a life's goal.
Hayattaki amaçlarına ulaşmaya yardımcı olacaksa çocukların miraslarını kullanmalarından yanayım.
- Why is it bullshit that I would want to do something you might like?
- Hoşuna gider dediğim bir şeyi yapmak saçmalamak mı oluyor?
It might be beneficial for both of us if I set up a shop somewhere warm, like where you're at.
Senin memleketin gibi sıcak bir yerde dükkân açsak yararımıza olabilir.
I don't like to talk about it much, but... you know, there's always some idiot saying,
Bunu konuşmayı pek sevmiyorum ama şöyle salakça bir deyiş var,
Well, even if you... if we did do this, I mean... - it's not like you'd be stealing.
Bu işe girmiş olsaydık bile hırsızlık yapıyor olmazdın.
I was just thinking... if my ex-wife and I had had it out like that... we might still be together.
Düşünüyordum da eski karımla öyle bir kavga etmiş olsaydık belki de hâlâ birlikteydik.
I get the feeling you know what it's like to be... married to a woman who's always sitting on impulse.
Her zaman içgüdüleriyle hareket eden bir kadınla evli olmanın nasıl olduğunu biliyorsundur.
But like I said, it was a wild story.
Ama dediğim gibi, uçuk kaçık bir hikâyeydi.
i like it too 32
i like it a lot 62
i like it very much 32
i like it rough 16
i like it here 227
i like you so much 37
i like you too 73
i like you 1566
i like your style 92
i like you very much 41
i like it a lot 62
i like it very much 32
i like it rough 16
i like it here 227
i like you so much 37
i like you too 73
i like you 1566
i like your style 92
i like you very much 41
i like you a lot 96
i like your dress 24
i like your shoes 23
i like this song 27
i like your shirt 23
i like this one 138
i like your hair 58
i like the way you think 66
i like girls 30
i like him 440
i like your dress 24
i like your shoes 23
i like this song 27
i like your shirt 23
i like this one 138
i like your hair 58
i like the way you think 66
i like girls 30
i like him 440