Ice cold Çeviri Türkçe
738 parallel translation
" May the wind blow storm or breeze, ice cold or warm
" Rüzgar soğuk hafif fırtına ya da meltem esebilir.
It's ice cold, too.
Üstelik buz gibi.
The trail's ice cold.
Arkalarinda hiç iz birakmamislar.
In the ice cold water A baby-seal is having fun.
Buz gibi soğuk suda Bir fok yavrusu yaşar
sure, it's cold and solid in the form of ice on the surface, but almost certainly, beneath the ice on Europa is a vast ocean, hundreds, if not thousands, of kilometres thick.
Elbette yüzeyde katı ve soğuk, Buz formunda bulunuyor Ama nerdeyse kesinlikle, Europa daki Buzun altı binlerce olmasa bile yüzlerce Kilometre kalınlığında geniş bir okyanus.
The ice man leaves me cold.
Buz adamlar beni ilgilendirmiyor!
Yes, and your ice isn't cold enough, either.
Evet, buzların da yeterince soğuk değil.
Your food's getting ice-cold.
Yemeğin buz gibi oldu.
Hm. Ooh! That thing is cold as ice.
O şey buz kadar soğuk.
Sipping ice-cold beer.
Soğuk biranı içiyorsun.
I can just see them crowding around him giving him great glasses of ice-cold water.
Onun etrafında toplaştıklarını... ona koca bardaklarla buz gibi su verdiklerini görebiliyorum.
Ice-cold drinks.!
Buz gibi içecekler!
I'm cold as ice.
Gayet sakinim.
I want to call your attention to that stand across the midway... where you can get all the ice-cold soda pop you can drink.
Bakın yolun karşısında tezgâh var isterseniz oradan buz gibi gazoz alabilirsiniz.
" Simply add water and serve ice-cold.
" Sadece su ekleyin ve soğuk servis yapın.
He was still laughing when they died, cold as ice.
Ölürlerken bile gülüyordu. Adam beton gibi.
I put you a cold plate on ice.
Buza soğuk bir şeyler bıraktım.
In relation to removing the body from the ice, I'd like to point out there are organisms that survive after death, but cold can destroy them.
Cesedi buzdan çıkarmamıza dair şunu belirtmek isterim ki Ölümden sonra canlı kalan organizmalar mevcuttur ancak soğuk onları öldürecektir.
This room is as cold as ice and your stove's gone out. - I'll make some soup and bring it up. - Please don't bother.
Bu oda buz gibi olmuş ve sobanız sönmüş, size sıcak çorba yapıp, sobayı yakayım.
I like a woman that's sometimes cold like ice, sometimes burning like the sun.
Bazen de, buz gibi soğuk bir kadından hoşlanıyorum Bazen güneş gibi yakan biri.
I'm going to order a nice ice-cold glass of tea breast of chicken salad, with just a touch of lettuce and watercress.
Şöyle en güzelinden, bol marullu ve tereli bir tavuk salatası ile buzlu bir ice-tea.
- Ice cream, cold drinks, souvenirs.
- Dondurma, soğuk içecek, hatıralık eşya.
And this is why the ice feels cold.
Çin için savaşmaya hazır pek çok genç var.
Cold-blooded. - Ice water in his veins.
- Damarlarında buzlu su dolaşır.
Jeez, it's cold as ice!
Çocuklar, bugün su soğuk!
Get your ice-cold lemonade.
Buz gibi limonata.
She'll probably wear some ice-cold evening dress.
Herhalde buz gibi bir gece elbisesi giyecek.
COLD AS AN ICE CUBE.
- İnsanı donduran bir bakışı var.
And found she was as cold as ice
Bir de baktım buz gibi soğuk
But he doesn't mean a word he says because he's cold as ice.
Ama söylediği hiçbir kelimenin anlamı olmayacak... Çünkü o bir buz kadar soğuk.
An old woman, cold as ice, more forbidding than death.
Yaşlı bir kadın, buz gibi soğuk, ölümden bile sert.
It made me feel so cold, I thought I was standing in ice water up to my neck.
O kadar üşüdüm ki boynuma kadar buzlu suyun içindeymişim gibi hissettim.
Man, it was cold in that ice house.
Buz deposu çok soğuktu.
It's cold as an ice plant at night in this store.
Bu dükkân geceleyin buzhane gibi soğuk oluyor.
The ice is cold.
Buz gibi.
- Ice-cold.
- Buz gibi soğuk.
Not many people have seen it, nor caught the faintest gleam of the ice-green cave in the deep green sea in the heart of the cold sea-stream, where the sea-mare hides her young sea-colt wrapped in a shy sea-dream.
Çok kişi onu görmemiştir, ne de, soğuk denizin yeşil derinliklerinde o baygın parlaklığı, burada deniz atları kendi yavrularını kollarına almıştır.
Ice-cold.
Buz gibi.
His sword is shiny and ice-cold, the only thing it won't cut in this whole wide world, is oil and the bond of lovers.
Kılıcı parlak ve buz gibi, yeryüzünde kesemeyeceği tek şey, yağ ve aşkın tutkusu.
- Finlander's ice-cold.
- Finlander buz gibi soğuk biri.
You'd never know by your placid exterior that underneath that ice-cold facade beats the heart of a savage... lustful... passionate animal.
Daha önce yaşadığın tecrübeler, sonrası için örnek olamaz. Kalbini çarptıracak biriyle ne zaman karşılaşacağını bilemezsin.
It's got no heart, it's cold as ice
Ruhu yoktur, buz kadar soğuktur
- Is it too cold? Now it's ice-cold!
Şimdi don o zaman.
It's ice-cold freezing.
Şubat ayının sabah saat üçünde buz gibi!
It's ice-cold, Bill.
Bu buz gibi, Bill.
Condensation : ice-cold.
Yoğunlaşma : Buz gibi soğuk.
Sure it's cold, it's got ice in it.
- Tabii ki soğuk, içinde buz var.
[Man] Ice-cold drinks.!
Buz gibi içecekler!
Take your men two miles through ice-cold water arriving, if they arrive, behind the town in a position to be cut off, captured, wiped out.
Adamlarını soğuk suda iki mil götürüp kasabaya arkadan, tabi oraya kadar gidebilirlerse, girip arada kalacak, yakalanacak, ve yok edilecek bir durumda kal.
Ice-cold Coca-Cola!
Buz gibi Coca-Cola!
Say... for a glass of ice-cold milk?
Mesela... bir bardak buz gibi sütüne oynayalım mı?
cold 817
colder 35
cold water 22
cold beer 38
cold turkey 28
cold hands 22
cold feet 34
cold killer 25
cold sober 20
ice cream 301
colder 35
cold water 22
cold beer 38
cold turkey 28
cold hands 22
cold feet 34
cold killer 25
cold sober 20
ice cream 301