In front of you Çeviri Türkçe
9,779 parallel translation
I know you want to get that "assistant" out from in front of your title, and Pernell and I can help with that in the next election.
"Asistan" olmak istediğini biliyorum Pernell ve ben bu konuda bir sonraki seçimde yardımcı olabilirim.
Told me how she killed herself right in front of you.
Gözünün önünde kendini nasıl öldürdüğünü anlattın.
The man kills your girlfriend right in front of you, and then he comes to your house, he tries to attack you, tries to kill you.
Adamın biri gözünün önünde kız arkadaşını öldürüyor, sonra senin evine gelip, sana saldırıyor ve seni öldürmeye çalışıyor.
Not so easy when they are right in front of you.
Tam karşındayken o kadar kolay değil.
( GRUNTS )... or else you'll miss what's right in front of you.
Yoksa önünde olanı kaçıracaksın.
I put a ball down in front of you, and you'd sit on the ball and read a book.
Önüne top koysam, topa oturup kitap okumaya başlıyordun.
Like... like in front of you.
Senin önünde.
Stretch it out in front of you.
Kollarını öne doğru uzat.
Each of you has a dollar and a pad in front of you.
Her birinizde defter ve para var.
No matter how, I will catch the real murderer. And kill him in front of you.
Ne pahasına olursa olsun gerçek katili yakalayıp gözlerinin önünde öldüreceğim.
You know, Johnny, not everything that's happening is happening in front of you.
Johnny, olan biten her şey senin önünde olmuyor.
Not everything that's happening is happening in front of you.
Olan biten her şey senin gözünün önünde olmuyor.
In front of you, you have a complaint that's over 5,000 pages long, which tells the stories of another 189 victims.
Önünüzde bunun gibi 189 kurbanın daha 5000 sayfalık şikayetleri duruyor.
Every war ever fought, right there in front of you.
Yaşanmış her savaş şu an önünüzde duruyor.
I want you to stop and take a closer look at the body in front of you.
Bir an için durmanızı ve önünüzdeki bedene daha yakından bakmanızı istiyorum.
If something's in front of you, you kill it.
Önünüze ne çıkarsa öldürün.
A NAT killed himself in front of you.
Bir aday gözlerinin önünde kendini öldürdü.
Because I stood in front of you, knowing you had a bag of guns and a list of kids you wanted to kill.
Çünkü sende silah dolusu bir çanta ve öldürmek istediğin çocukların listesi olduğunu bilerek karşında durdum.
How about you let me do the thinking so you can focus on what's in front of you?
Düşünme işini bana bırakmaya ne dersin böylece önünde ne varsa ona odaklanabilirsin?
In front of you is a piece of paper and a pencil.
Önünüzde bir kağıt ve kalem var.
- You only got eyes in front of your head.
- Kafanın önünde gözler var.
But I can't stay right in front of you as long as I live to keep you happy.
Fakat senin karşında, evinde durduğum sürece mutlu olamam.
He is right in front of you.
Tam önünüzde.
I'm sorry if I was rude to you in front of church.
Kilisenin önünde kabalık ettiysem kusura bakma.
You're standing in front of a ghost bride.
Bir hayalet gelinin önünde duruyorsunuz.
You standing in front of me and telling me you love me and kissing me good night.
ve iyi geceler öpücüğün aklıma geliyor.
You know, you go there in front of everyone.
Herkesin önüne çıkacaksın.
I assume you're here to humiliate me in front of hundreds of people?
Yüzlerce insanın önünde beni küçük düşürmek için geldin sanırım.
JIMMY : Wait, so you flew all the way to Los Angeles just to sit in front of the telly?
Los Angeles'a kadar onca yolu, televizyon karşısında oturmak için mi çektiniz?
You wouldn't believe what happened up there in front of everyone.
Az önce herkesin önünde ne olduğuna inanamayacaksın.
Do you really think she's gonna get in front of the camera and admit that they're having an affair?
Gerçekten kameraların önüne geçip aralarındaki ilişkiyi itiraf edeceklerini mi sanıyorsun?
Dan danzig coming to you live in front of the building where Ms. Pope runs her very own crisis-management firm.
Dan Danzig, size o binanın önünden sesleniyorum. Bayan Pope bir kriz yönetim firması sahibi.
You stand at that podium in front of the White House press corps and be the adult.
Podyuma çıktığında Beyaz Saray'ın basın sekreteri gibi davran ve büyü.
And you admit it here in front of everyone?
Ve bunu tüm mahkemenin huzurunda itiraf ediyor musunuz?
I have a proposition for you, Amanda, and I wish to make it in front of witnesses.
Bu bir mucize, değil mi? Sana bir teklifim var Amanda. Ve bunu görgü tanıklarının önünde sunacağım.
Why are you like this in front of dad?
Neden babamın önünde böyle davranıyorsun?
You're gonna embarrass me in front of the band.
Beni grubun önünde mahcup edeceksin.
That's the only reason you're standing here in front of me.
Burada karşımda durmanın tek sebebi bu.
First you call me "associate" in front of opposing counsel, and now I find out you're keeping things from me.
Önce karşı avukatın önünde "yardımcı" dedin, şimdi de bir şeyler sakladığını öğreniyorum.
And I had to stand there and lose my integrity in front of him for you.
Onun karşısında senin için dürüstlüğümü kaybetmek zorunda kaldım.
You will help hydra win this war When you surrender in front of the world.
Tüm dünyanın gözü önünde teslim olarak Hydra'nın bu savaşı kazanmasına yardım edeceksin.
You were standing in front of a train.
Trenin önüne atladın.
I was actually next in line. You cut in front of me.
Siz kaynak yaptınız.
You cut in line in front of me at the ice cream store. You remember that?
- Dondurmacıda önüme kaynamıştın.
You are like woman sitting in front of the fig tree staring at all the branches till the tree dies.
İncir ağacının önünde oturan, ağaç ölene dek bütün dallara gözünü diken kadın gibisin.
You and I are now free to go out there, in front of the world, arm in arm.
Sen ve ben artık özgürüz olacağız. Dünyanın önüne kol kola çıkabiliriz.
It's what happens, boys, when you put business in front of other people's feelings.
İşinizi insanların duygularının önüne koyunca böyle oluyor çocuklar.
There you were, standing in front of an open flame.
Orada, açık ocağın önünde duruyordun.
All right, if Caleb's father wanted to bust you guys, you'd be in front of the N.A.R.B. by now.
Tamam, Caleb'in babası sizi basmak istese şimdiye dek yönetimin karşısındaydınız.
Your mother wants pictures of all of you in front of the tree.
Annen ağacın önünde hepinizin resmini istiyor.
I want you to accept a hard truth, right here, right now, in front of me.
Bu zor gerçeği hemen burada, benim önümde kabul etmen gerek.