In front of me Çeviri Türkçe
5,481 parallel translation
If she doesn't show up soon, well, I'm just gonna have to keep waltzing alone. Because I am done trying to convince this woman in front of me to take my arm.
Yakında ortaya çıkmazsa, ben de tek başıma vals yapacağım çünkü bu önümdeki kadını kolumu alması için ikna etmekten yorulmuş bir vaziyetteyim.
It was right in front of me.
Her şey önümdeymiş.
Jafar... he stabbed her right in front of me, put me heart back in me chest, and made me watch her die right there on the ground.
Jafar... onu gözümün önünde bıçakladı kalbimi yerine koydu ve onun can çekişini izletti.
A few months ago this little girl... 12-year-old girl... She got stabbed in front of me.
Birkaç ay önce 12 yaşında küçük bir kız gözlerimin önünde bıçaklandı.
There she was, right in front of me, with a few months to live.
Orada öylece duruyordu, karşımda, bir kaç aylık ömrü kalmış bir şekilde.
It was here, right in front of me, ready to attack, and then it just...
- Hemen karşımdaydı. Saldırmaya hazırdı.
Darling, she missed your calls thrice in front of me.
Benim gözümün önümde senden 3 tane çağrı geldi.
Tell me about this woman who created... the amazing girl sitting in front of me, please.
Bana önümde oturan harika kızı doğuran kadını anlat lütfen.
- Not in front of me.
- Ben varken geçmiyorlar.
Anyone in front of me?
Sırada biri var mı?
You lied to Major Hewlett in my house, in front of me.
Benim evimde, benim önümde Binbaşı Hewlett'a yalan söyledin.
There's plenty of runway right in front of me.
Burada helikopterin inebileceği büyük bir alan var.
Yes, I swerved the car to avoid a dog that ran out in front of me.
Evet, Yolda önüme çıkan bir köpeğe çarpmamak için direksiyonu kırdım.
The gang is a married couple, who I never see anymore about to have their third kid. It's my ex-husband hitting on slutty cops right in front of me. And it's the guy I probably should have ended up with with the beautiful mother of his child.
Bu ekip, üçüncü çocukları doğacak olan ve artık hiç görüşmediğim evli bir çiftten gözümün önünde kaşar polislere asılan eski kocamdan ve belki de hayatımı onunla birleştirmem gerekirdi dediğim çocuğunun güzel annesiyle birlikte olan adamdan oluşuyor.
Swear I saw your aunt and Becker in front of me.
Yemin ederim teyzeni ve Becker'i tam karşımda gördüm.
He just came right in front of me.
O sadece gözümün önüne geldi.
I have watched so many people die in front of me during the war.
Savaşta bir sürü kişinin gözümün önünde yaşamını yitirdiğini gördüm.
If my son is still here, if there's still a part of him standing here in front of me, then he'll put these on willingly and he'll come with me, because he knows
Eğer oğlum hâlâ oradaysa eğer orada, hâlâ ondan bir parça varsa bunları kendi takar ve benimle gelirdi.
She said I don't always realize what I have right in front of me.
Önümde duran şeylerin farkında olmadığımı söyledi.
He died in front of me and I couldn't save him.
önümde öldü ve ben onu kurtaramadım
The day after I left the message, I apologized to her, and... she deleted it right in front of me.
Mesajı bıraktıktan sonraki gün, ondan özür diledim, ve... benim önümde mesajı sildi.
When my family was murdered in front of me,
Ailem, önümde öldürülünce
Dancing in front of me, writing songs about me, stripping on the stairs.
Benim önümde dans etmek, benim için şarkılar yazmak merdivende soyunmalar.
Or should I say how you get naked in front of me?
Ya da önümde nasıl soyunduğunu anlatsam?
He's standing in front of me now.
Su an karsimda duruyor..
He's melting down in front of me, and I feel like all these abandonment issues- - they're coming back up.
Önümde eridi resmen... Sanki bütün bu terk etme mevzuları falan geri geliyormuş gibiydi.
So, I took off all of my clothes and I stood right in front of him and I said, "You either pick Jesus or you pick me."
Ben de tüm kıyafetlerimi alıp karşısına durdum ve dedim ki "Ya İsa'yı seçersin ya beni."
If it's any consolation, doing so has just made me look like a massive sleaze in front of the first girl I've liked for some time.
Eğer teselli olacaksa şimdi yaptığın şey beni, uzun zamandan beri hoşlandığım ilk kızın önünde çok adi bir adam gibi gösterdi.
- Accusing me like she did, dragging me into court, in front of my parents and the whole freaking world.
- Beni suçladı. Beni ailem ve tüm dünyanın önünde mahkeme salonlarına sürdürdü.
He dove in front of those bullets for me.
Benim için kurşunların önüne atladı.
Arrested me in the restaurant, in front of everyone.
Beni restorantta herkesin gözü önünde tutukladılar.
Actually, anything that you say to me, you can say in front of them.
Aslında bana söyleyeceğin her şeyi onların önünde söyleyebilirsin.
The woman who broke my heart and embarrassed me in front of all my friends and loved ones?
Kalbimi kırıp tüm arkadaşlarımın ve sevdiklerimin önünde beni rezil eden kadınla mı?
First, he rewrites me, then he humiliates me in front of Hashtag.
Önce yazdıklarımı değiştirdi sonra Hashtag'in önünde beni küçük düşürdü.
Oh, yeah, she taught me in front of the whole eagle-scout troop, yeah, with a banana that she ate afterwards.
İzci birliğinin önünde öğretti. Hem de muzla. Sonra da yedi.
I was ten yards in front of Audrey, which presumably puts me in the clear.
- Audrey ile aramda 5 metre vardı herhalde bu beni aklar.
My parents made me apologise to him in front of the entire family.
Ailem, bütün ailenin önünde ondan özür diletti.
Listen, Father, I didn't want to say anything in front of the coppers, cos I didn't want to get Edward in trouble... or me, for that matter.
Dinle Peder. Aynasızların önünde bir şey söylemek istemedim çünkü ne olursa olsun ne benim ne de Edward'ın başının belaya girmesini istemedim.
You embarrassed me in front of everyone I know.
Tanıdığım herkesin önünde rezil ettin beni.
We did not do this in front of Pope because you were not with me to Rome.
Benimle Roma'ya gelmediğin için Papa'nın önünde yapmadık.
You want me to parade around in front of your ex-wife?
Karının gözünün önünde dolaşıp, vücudumu gösterip...
Gosh, look at me blubbering in front of a complete stranger.
Hiç tanımadığım birinin önünde konuştuklarıma bak.
Well, you should've thought of that before you humiliated me in front of everyone.
Bunu beni herkesin önünde küçük düşürmeden önce düşünecektin.
Now that you've captured me in front of Ultra, he doesn't have a choice.
Şimdi beni Ultra'nın gözünün önünde yakaladığına göre başka şansı kalmadı.
Now, look here, this ain't the kind of thing I say in front of a congregation but since it's just you and me right now death is a dark and blinding motherfucker whether you see it coming or you don't.
Şimdi beni dinle, bu bir kalabalığın önünde söyleyeceğim sözlerden değil ama sadece ikimiz olduğuna göre ölüm karanlık ve kör edici bir şerefsizdir onun geldiğini görsen de görmesen de.
Me standing in front of you right now, it's part of his plan.
Şu an sizin karşınızda olmam da, planının bir parçası.
What the penis on the man who raped me for an hour in front of my husband looks like is one of those things I don't remember, and I will do everything within my power to keep it that way.
Kocamın önünde, bir saat boyunca bana tecavüz eden adamın penisinin neye benzediği de hatırlamak istemediğim şeylerden,... ve unutmak için de elimden gelen her şeyi yapacağım.
Think of me as Arthur Dent in Hitchhiker's Guide to the Galaxy, lying in front of the bulldozers to protect his home.
Şimdi beni Arthur Dent olarak düşün. Otostopçu'nun Galaxy Rehberi'nde, evini korumak için buldozerlerin önüne yatmıştı.
I know some of you here in the front are looking at me right now like,
Ön sıradaki bazıları bana şöyle bakıyor.
He waits for me to get about 15 feet away, and he starts yelling in front of all the people at the restaurant.
Beş metre uzaklıkta beni bekler ve restoranda insanların ortasında yaygaraya başlar.
And she says that Frankie came in the living room, and he hears freaking yelling and hits and pops, and so he got scared, and he sees me standing there in front of the mirror, and I'm hitting myself,
Frankie salona gelmiş ve babasının çılgınca bağırmalarını, vurmalarını görmüştü. Korkmuştu. Ve ben o aynanın karşısında kendime vurup bağırıyordum.