In trouble Çeviri Türkçe
19,038 parallel translation
She's in trouble.
Başı belada.
He was always in trouble.
Her zaman başı beladaydı.
Well, whatever it is, you get a card like that, it means you're in trouble.
Neyse ne, eğer bu karttan almışsın, başın belada demektir.
It means we're in trouble.
Başımız belada demektir.
Look, Dad, I know I'm in trouble, but I wouldn't ask if it wasn't absolutely vital.
Baba, bak, başım belada, biliyorum ama çok önemli olmasa sormazdım.
Maybe... maybe he's in trouble.
Belki de başı beladadır.
Mother is in trouble.
Annemin başı belada.
is your doctor around? No, no, I'm not the one in trouble.
- Hayır, başı dertte olan ben değilim.
- You're in trouble.
- Başın belada.
I'm in trouble. See, that's that common folk talk I'm telling you about, bro.
İşte bu genel toplum düşüncesi, söylüyorum sana bak.
Uh, you know, your mom is actually With our boss right now, and i don't want To get her in trouble, so- -
Annen şu anda müdürümüzle beraber ve onun başını derde sokmak istemiyorum.
Are they in trouble?
Başları dertte mi?
Carlos isn't in trouble.
Carlos'un başı dertte falan değil.
- I don't wanna get anyone in trouble.
- Kimsenin başını derde sokmak istemiyorum.
Had you ever been in trouble with the law before that?
Ondan önce kanunlarla ilgili sorunun olmuş muydu?
You know, someone's in trouble, I have to protect them.
Bilirsin, eğer birinin başı beladaysa onu korumam gerekiyor.
Say you're a jealous cunt and you didn't mean to get her in trouble.
Kıskanç bir amcık olduğunu ve onun başını belaya sokmak istemediğini söyle.
Look, am I in trouble?
Başım belada mı?
Clarke is in trouble.
- Clarke'ın başı belada.
Clarke's always in trouble.
- Clarke'ın başı hep belada.
Shh! We're gonna get in trouble if she hears us.
Bizi duyarsa canımıza okur.
Well, if you're in trouble, Aaron, - you call 911.
- Başın beladaysa 911'i ara Aaron.
Geeta in trouble!
Geeta kenara sıkıştı!
Geeta in trouble.
Geeta kenara sıkıştı!
Every time I stay out late or get in trouble, you can't track me down or hurt someone'cause you're trying to save me.
Eve geç kaldığımda veya başım belaya girdiğinde peşime düşmene veya beni kurtacaksın diye... -... birilerine zarar vermene gerek yok.
If she's in trouble, I'll do whatever I can to help.
Eğer başı beladaysa elimden gelen yardımı yaparım.
What are the chances that two nearly identical American girls get in trouble in Turkey at the same time?
Birbirine çok benzeyen iki Amerikalı kızın aynı anda Türkiye'de belaya bulaşma ihtimali nedir?
Uh, so... and it sounded like you were in trouble.
Başın belada galiba.
He's... in trouble, you know?
Başı dertte.
When I was in trouble... I'd come to you.
Başım ne zaman derde girse hep sana gelirdim.
I'm having a little trouble figuring out, you know, who I am, where I fit in.
Kim olduğumu, nereye ait olduğumu anlamakta ufak tefek zorluklar çekiyorum.
I have thought about it... As a dad, what would I do if, god forbid, Gracie got in serious trouble?
Bunu baba gibi düşündüm Gracie'nin başı belada olsaydı ben ne yapardım?
We think he might be in some kind of trouble.
Başının belada olabileceğini düşünüyoruz.
You and me... we're in big trouble, Danny.
Sen ve ben... Başımız büyük belada, Danny.
The next person to make a single solitary sound of any sort is in hideous trouble.
Tekrar çıt çıkaranın başı büyük belaya girecek.
Inspirational with the ball in hand, but trouble off the kicking team.
Top elindeyken ilham verici ama vuruş konusunda sıkıntılar var.
Aren't you in enough trouble as it is?
- Başında yeterince bela yok mu zaten?
If you're rich, and you loved your brother so much and he's in all this trouble with all the wrong people, why didn't you just give him the money he owed?
Zenginsen, Ve kardeşini o kadar çok seviyorsun ki Ve tüm yanlış insanlarla bütün bu sıkıntı içinde,
- Fit any more trouble in there, eh?
- Orada belaya uyum sağladın mı?
Am I in some kind of trouble?
Başım dertte mi?
I wish he'd stayed out of trouble in juvie.
Keşke ıslahevi sorununa bulaşmasaydık.
Trouble in the ranks?
Adamların konusunda bir sıkıntı mı var?
Well, the trouble started the minute we landed in Cairo.
Sorunlar Kahire'ye iner inmez başladı.
God, I'm in so much trouble.
Tanrım, başım çok büyük belada.
I will canvas that with the board if I have an assurance from you that we can work together and there will be no trouble in front of the press.
Bir şeyler ayarlayabilirim. Senden bir teminat alırsam... bunu beraber yapabliriz. Ve basının önünde bir sorun istemiyorum.
Mr Nash, you're not in any trouble.
- Bay Nash, bir belada değilsiniz.
We're in enough trouble with the police already.
Zaten polisle yeterince başımız derde girdi.
She was born in Carson City, Nevada, and graduated with a business degree from some forgettable second-tier college even she had trouble remembering the name of.
Nevada Carson şehrinde dünyaya geldi... Ve bazı unutulmaz bir işletme derecesi ile mezun oldu... İkinci sınıf üniversitesi, adını hatırlamakta zorlandı bile.
Your brother is in a shitload of trouble.
Kardeşinin başı fena hâlde dertte.
Just that... I mean, obviously I knew Danny was in some kind of trouble and that John was doing his best to find him.
Danny'nin başının dertte olduğundan haberim vardı John da ona yardım etmek için elinden geleni yapıyordu.
Trouble in paradise?
Hayallerini mi yıktım?
trouble 384
troubles 23
troubled 43
trouble in paradise 72
trouble sleeping 18
trouble is 153
trouble at home 19
in treatment 21
in training 16
in truth 232
troubles 23
troubled 43
trouble in paradise 72
trouble sleeping 18
trouble is 153
trouble at home 19
in treatment 21
in training 16
in truth 232