Indiscreet Çeviri Türkçe
190 parallel translation
You must be what you call indiscreet.
Kimsenin dikkatini çekmememiz gerekiyor. Evet.
I went from door to door, my ears alert... indiscreet and amused.
Kapıdan kapıya geçip, kulak misafiri oluyor patavatsızlık edip bir yandan da eğleniyordum.
I followed her and... far from indiscreet ears, we got acquainted... quickly made our agreement and set a date.
Onu takip ettim ve meraklı gözlerden uzakta, samimiyeti ilerlettik anlaşma üzerinde mutabık olup bir tarih belirledik.
- Now you're being indiscreet.
- Edepsizce sözler.
You see, I just learned on the telephone that she was most indiscreet after she left you at Soda City.
Bunu benzinlikte telefonla öğrendiğimde, bu bayan arkanızdan büyük bir gevezelik ederek Soda City'den ayrılmış.
Would it be indiscreet of me to ask who this young man is?
Bu genç adamın kim olduğunu sorsam patavatsızlık etmiş olur muyum?
Now, who, i wonder, is this colonel haki who seems so well-informed and so indiscreet?
- Hayır. - Bu Hakkı Albay kim? Konusunda çok bilgili ve ketum görünüyor.
I think you are very indiscreet... am i?
- Çok düşüncesiz konuşuyorsunuz... - Öyle mi?
Aren't you, uh, a little indiscreet living here? Oh, no.
Burada oturmakla biraz göze batmış olmuyor musunuz?
Lfind your ways quite indiscreet.
Tavrınız oldukça patavatsız.
It wouldn't be indiscreet for you to ask.
Sizin için sorması zor olmamalı.
Very indiscreet.
Çok düşüncesizce.
She wouldn't be indiscreet.
çenesini tutmasını bilir.
If I were to be indiscreet I could ruin everything for you.
Boşboğazlık edersem... -... senin için her şey mahvolur.
I'm afraid I'll have to be indiscreet.
Ne yazık ki bir sırrı açıklamak durumundayım.
Well, aren't you indiscreet, Maria?
Gözünden hiçbir şey kaçmıyor, değil mi Maria?
Lola Montes will answer the most shocking questions, the most intimate questions, the most indiscreet questions, about her scandalous career as femme fatale.
Lola Montes, baştan çıkaran kadın olarak geçirdiği skandallarla dolu hayatı hakkındaki en şok edici, en özel en yersiz sorularınızı cevaplayacak.
Well, Mr Palmer-Jones feels that the personnel at the hospital should not be indiscreet.
Evet, Mr Palmer-Jones hastane personelinin dikkatsiz olmaması gerektiğini düşünüyor.
I mustn't get a reputation for being indiscreet, now, must I?
Namımı patavatsıza çıkartmamalıyım, yanlış mı?
Listen, maybe I'm indiscreet, rude, but if you didn't want to see me, all you had to do was say so.
Belki de ben geveze ve kabayım ama eğer beni görmek istemiyorsan tek yapman gereken bana söylemekti.
Wasn't it indiscreet to take such a flat in the same building next door to someone you knew?
Aynı binada tanıdığınız birine bitişik böyle bir daireyi tutmak düşüncesizlik değil miydi?
The difference between you and me is that I haven't been indiscreet enough to leave evidence lying around.
Seninle benim aramdaki fark senin kadar dikkatsiz olmamam, etrafta kanıt bırakmamam.
Olympia, were you indiscreet?
Olympia, gevezelik etmedin değil mi?
To me, nudity is indiscreet
Bana göre çıplaklık gereksiz.
I don't want to be indiscreet, but why did you come to Tigreville?
Bay Fouquet gevezelik olarak anlamazsanız, niçin Tigreville'e geldiğinizi sorabilir miyim?
Tell me, Mr. Quentin, since we started to be indiscreet in China, did you smoke opium?
Bay Quentin, madem gevezelik yapıyoruz.. Çin'de hiç afyon dumanı çektiniz mi?
There's nothing indiscreet about it...
- O konularda gevezelik yapalım madem...
Away from the indiscreet looks.
Gereksiz görünüyor.
Unless, of course, you think it would be indiscreet to come to a man's room.
Tabii bir erkeğin odasına gelmeyi uygunsuz bulmuyorsanız.
- It was indiscreet to say the least.
En hafif tabiriyle patavatsızlık bu.
- I know it was indiscreet.
- Patavatsızlık ettiğimin farkındayım.
Or is the question indiscreet?
Veya sorum mantıksız mıydı?
The question isn't indiscreet.
Sorun mantıksız değil.
Would it be indiscreet of your commanding officer... to inquire as to your instructions?
Aldığınız emirleri soruşturmak benim düşüncesizliğim midir?
Martha, in her indiscreet way, told you all about my first novel.
Martha, boşboğazlık ederek, ilk romanımı size anlattı.
Not to be indiscreet.
Niyetim patavatsızlık yapmak değil.
My patients don't like indiscreet questions, and so I might not know her name, nor who she is.
Hastalarım düşüncesiz sorulardan hoşlanmazlar. Yani ismini veya kim olduğunu bilmeyebilirim.
- Was I indiscreet?
- Patavatsızlık mı yaptım?
If you don't think it's indiscreet come and share the lamb.
Buraya gelerek, bana but getirmenin dikkatsizce bir davranış olduğunu düşünmüyor musun?
Can I ask you an indiscreet question?
Senden olmadık bir şey isteyebilir miyim?
I didn't mean to be offensive or indiscreet.
Patavatsızlık yapmak ya da hakaret etmek istemedim.
I don't want to be indiscreet, but where are the jewels?
Boşboğaz olmak istemiyorum ama mücevherler nerede?
Either the wind or an indiscreet admirer.
Ya rüzgâr ya da patavatsız bir hayran.
- Thanks. Excuse me, but these indiscreet questions are necessary.
Özür dilerim, bu soruları sormam gerekiyor.
- If it's not indiscreet...
- Saygısızlık etmiyorsam kime- - - Kız kardeşime.
I know I'm being indiscreet, but what about the lady you got the table for?
Beni çok meraklı bulacaksınız biliyorum ama masayı aldığınız şu kadın- -
She's got an indiscreet voice.
Daisy çok düşüncesizce konuşuyor.
Here, he might be indiscreet...
Ters davranabilir.
But, my colleague is forced to ask you a few questions that you might find indiscreet.
Ama, meslektaşım, size patavatsızca gelebilecek birkaç soruyu sormakla yükümlü.
Look around you Golfo at the clouds around us which like a mist, like a blanket thrown from heaven shield us from malicious gossip and indiscreet eyes.
Etrafına bak Golfo. Cennetten fırlatılmış... ve çevremizi bir sis gibi saran bulutlar... bizi kötü niyetli dedikodulardan ve patavatsız gözlerden koruyacaktır.
I don't mean to be indiscreet, but I'd give something to know why you did what you did.
Karışmak istemem ama bunu neden yaptığınızı bilmek isterim.