Indiscretion Çeviri Türkçe
224 parallel translation
- Is that string called indiscretion?
- Bu ipin adı boşboğazlık olmasın?
Actually, he was covering an indiscretion of his closest friend... who was your real father. Then who was my father?
gerçekte, senin gerçek babanın en yakın arkadaşının düşüncesizliğini kapattı.... o halde benim gerçek babam kim?
It was an indiscretion.
Utanç vericiydi.
Yes, Tracy. In spite of the circumstances, I'm big enough to overlook a single indiscretion.
- Evet Tracy, şartlara rağmen sanırım bir patavatsızlığı hoş görecek kadar olgunum.
I'm frankly shocked at Oliver's indiscretion.
İçtenlikle söylüyorum, Oliver'in düşüncesizliği beni şaşırttı.
And bringing a woman along - such indiscretion!
Yanlarında da bir kadın... Bu ne patavatsızlık!
With his indiscretion and the uproar he caused in the press, he has denigrated and vilified the work and the very prestige of this board.
Kendisinin patavatsızlık ve yaygaracılığı ile basında.. .. yol açtığı kargaşa, bu heyetin.. .. işlerine ve prestijine..
Forgive my indiscretion, but what's the tunnel for?
Patavatsızlık için beni affedin Ama bu tünel de neyin nesi?
She paid me handsomely for that indiscretion.
Bu ihtiyatsızlığı için bana bolca para ödedi.
Pardon my deplorable indiscretion, signora, but my questions aren't overyet.
Benim gevezeliğimi bağışlayın. Ama sorularım henüz bitmedi.
- Much as one deplores indiscretion- -
- Düşüncesizlik kötü olsa da...
I'm looking for an early talkie called Lydia's Indiscretion.
"Lidyalıların Patavatsızlığı" isminde sesli bir film arıyorum.
Pardon my indiscretion.
Patavatsızlığımı bağışlayın.
It was like an indiscretion.
Laubalilik gibi görünüyordu.
In your case, ten years of marriage and one brief indiscretion.
Sizin vakanızda, on yıllık evlilik ve sadece bir hata.
I don't know, money problems... sorry, but indiscretion is part of my job.
Bilmiyorum, belki parasal sorunlar... Üzgünüm, ama sorulmayacak şeyleri sormak işimin bir parçası.
I assured Miss Miller it was an indiscretion.
Bayan Miller'a bunun akılsızlık olduğunu söyledim.
An indiscretion, mr. Holmes.
Kara iftira Bay Holmes.
[Holmes narrating] and one man among the many... Who was privy to the prince's indiscretion... Took on the filthy work.
Prensin akılsızlığına şahit pek çok kişiden birisi pisliği temizleme işini üstüne aldı.
In terror for her own life, Mary shared the secret of the royal indiscretion.
Ölüm korkusuyla Mary asil hatanın sırrını paylaştı.
I apologize for yesterday's indiscretion.
Dünkü davranışım için affedin beni.
Dr. BoyIe, you will pardon my indiscretion.
Doktor Boyle, patavatsızlığımı mazur görün.
He said to me, "Be discreet. Any indiscretion, your daughter will not be released."
Bana "Dilini tut, yoksa kızın bırakılmaz." dedi.
Social gathering places where alcoholic beverages... are consumed in quantity... can create an environment in which indiscretion becomes commonplace.
Sosyal toplanma yerleri bazı sorunların oluşabileceği kadar alkollü içki tüketilen yerlerdir.
I have taken up my pen to write to you, but always I feared lest your affectionate regard might tempt you to some indiscretion, which would betray my secret.
Sana yazmak için kaleme sarıldım, ama bana olan şefkatinden dolayı bir düşüncesizlik yapıp gizlendiğimi açıklarsın, diye hep korktum.
Couldn't we allow ourselves just this one moment of indiscretion?
Yalnızca bu edepsiz anın büyüsüne kapılsak olmaz mı?
My mind is a mad whirl of half-whispered conversations, with a promise of indiscretion ever hanging in the air.
Havada asılı kalan boşboğaz vaatlerle dolu fısıltılı konuşmalardan başım deli gibi dönüyor.
An indiscretion in 1970 - you were inside, I believe... resulted in my descent to this sorry state.
1970 yılında, senin içeride olduğun günlerde yapılan bir ayırımcılık yüzünden bu sefil eyalette işim bitti.
An indiscretion. You know, in Springtime...
İlkbaharda küçük bir hata demek.
A summer's indiscretion and here we are.
Yazın insafsız oyunu yüzünden buradayız.
Your indiscretion goes on my record.
Senin düşüncesizliğin benim sicilime işleniyor.
Of her two grandchildren, George the elder, and Vike Kroft was caught in a moment of indiscretion, referred to the paper as the Badger Game.
Onun iki torunundan yaşlı olanı, George, ve Vike Kroft bir aymazlık anında yakalanmışlar, gazeteye Badger Game diye yansıtılmış.
After a little while he did not regret Ted's indiscretion.
Bir süre sonra, Ted'in boşboğazlığından rahatsızlık duymaz oldu.
I feel the shame of Curzon's indiscretion.
Curzon'un düşüncesizliğinden utanç duyuyorum.
He confessed his indiscretion to me, but said it was over.
Bir gün önce bu düşüncesizliğini itiraf etmiş ve artık bittiğini söylemişti.
You'll leave town immediately or assume the consequences of intense indiscretion.
Hemen burayı terkedeceksiniz ya da boşboğazlığınızın sonuçlarına katlanacaksınız.
He has access to information, and indiscretion could expose him.
Bilgiye ulaşabiliyor. Patavatsız davranmamız onu açığa çıkarabilir.
Rashly, and praised be rashness for it let us know our indiscretion sometimes serve us well when our deep plots do pall and that should learn us there's a divinity that shapes our ends.
Yattığım yerde düşüncesizce bir iş yaptım iyi ki de yapmışım. Bil ki en derin hesaplar boşa gider de, akılsız davranış da işe yarar bazen.
Now, the family cannot, and will not tolerate this level of indiscretion.
Şimdi, aile, olamaz ve patavatsızlık bu düzeyde müsaade etmeyecektir.
She was fired a few weeks ago over an indiscretion.
Evet, birkaç hafta önce yolsuzluk yüzünden kovulmuş.
An indiscretion? Yeah, she was doing some moonlighting.
Yolsuzluk mu?
That by thoughtlessness and indiscretion, you may cause yourself to be talked about in society.
- Düşüncesiz ve tedbirsiz davranman, hakkında bazı söylentiler çıkmasına sebep olabilir.
After all that, your husband wants to deny you a fair share of the assets based on one act of indiscretion.
Bunlardan sonra, kocanız sizi payınızdan mahrum ediyor sırf düşüncesiz bir hareket yüzünden. - Yedi.
Seven single acts of indiscretion.
- Yedi, düşüncesiz bir hareket yüzünden.
Seven acts of indiscretion, only one of which he has any evidence of and all of which he himself is responsible for.
Yedi düşüncesiz hareket,.. ... sadece birine ait delili var.. ... ve hepsinden kendisi sorumlu.
I think anybody could be guilty of an indiscretion.
Peki ya yaşlandığımda, eğer kel kalmazsam, saçlarım ağardığında ne olacak?
But if you could see a way to help us find his murderer, I would show you my appreciation by forgiveness for your past indiscretion.
Ama onun katilini bulmakta bize yardım edersen, geçmişteki boşboğazlığını affetme lütfünde bulunurum.
The first true Dandies of pop... and known to just about any indiscretion, where a good suit was involved.
Popun ilk züppeleri ve güzel giyinerek her türlü patavatsızlığı yapanlardı.
Equating fun with youthful indiscretion.
Genç boşboğazlığıyla eğlenceyi eşitliyorsun.
"Youthful indiscretion"?
"Genç boşboğazlığı"?
If you had an indiscretion he'd be insecure and he'd want you.
Yani, ona sahipken kesinlikle istememişti, aksi takdirde terk etmezdi.