Is that him Çeviri Türkçe
10,244 parallel translation
Is that him in there?
İçerideki o mu?
Is that him?
Bu o mu?
Oh, my God. Is that him?
Tanrım, o mu geldi?
Money is one thing. It felt so good to do that to him!
Parayı geçtim ona bunu yapmana çok sevindim!
So horrific that you forced him against his will to go under the knife, change his gender, to give you a daughter instead of your son, who is gay?
Buna karşı olan oğlunu zorla, bıçak altına yatırıp, onun cinsiyetini değiştirmek?
And we're having trouble enough paying the mortgage with him alive, and his business is not what it used to be, ever since that... HR Block opened across the street.
Ve canlıyken bile ipoteği ödemekte güçlük çekiyoruz ve işleri eskisi gibi değil şeyden beri sokağın karşısına HR Block, açıldığından beri.
Bo is the man that I love, and I won't watch him give up who he is, even if it means losing millions of dollars.
Bo benim sevdiğim adam ve kişiliğinden vazgeçmesini seyretmeyeceğim. Bunun anlamı milyonlarca dolar kaybetmek olsa bile.
Oh, I, uh, spoke to the current owner, told him the whole story, and he pledged that he's going to give it to the state museum while Lorenzo's family's issue is being adjudicated.
Tablonun şimdiki sahibiyle konuştum, ona hikayeyi anlattım o da tabloyu müzeye vereceğini söyledi, böylelikle Lorenzo'nun ailesinin davası görülebilecek.
We know that the time of abduction is important to him.
Kaçırma zamanının önemli olduğunu biliyoruz.
That is not him, William.
Bu o değil William.
- for a reason. - And yet everything that makes him reprehensible is exactly what I need to take down the queen of Scots.
Yine de her şey İskoçların kraliçesini alt etmek için doğru kişi yapıyor.
- You know him? That damn sure is Ricky Holt, the running back.
Tabii ya bu Ricky Holt, ofansif bek.
Did you say you were here to meet me? Did you tell him that your sister, who lives right in the corner, is Kim Hye Jin?
Ona hemen şu köşede çalışan Kim Hye Jin'in ablan olduğunu söyledin mi?
That's not him, is it?
- Bu o değil herhalde?
If that's him, he is.
- Eğer bu kişi oysa, evet.
Is that a lawyerly way of saying you helped him lie?
Bu durum avukat olarak onun yalan söylemesine yardım etmen anlamına gelir mi?
And even if Len does believe us, is that supposed to make him feel better?
Len bize inansa bile bu onu daha mı iyi hissettirecek?
Or is it maybe that you're treating new Doug like old Doug and not even giving him a chance?
Belki de yeni Doug'a eskisi gibi davranıp ona şans vermiyorsundur?
Tell him that I've almost forgotten his face, whoever's son he is!
- Sözde evladımız olacak. Yüzünü unuttuk!
What i'm not satisfied by Is the explanation for the raid That captured him.
Tatmin olmadığım şey ise... onun yakalanasını sağlayan baskının açıklaması.
It's not fair that he's all of these amazing things, and... and this one mistake is all anybody's even gonna think about him.
Bir sürü muhteşem şey yaptı. Tek bir hata yüzünden herkesin ona sırt dönmesi haksızlık.
Look, the truth is that the Sergeant talked to me, and, yeah, he offered me money to give him information, but you don't think I'd do something like that? I'm not a traitor. Ricky, you know I would never do that, right?
Bak, aslında Çavuş benimle konuştu ve evet, ona bilgi vermem karşılığında bana para teklif etti ama böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorsun, değil mi?
That is my character, who is based on me and you can't just kill him.
O benden esinlenmiş olan benim karakterim öylece öldüremezsin.
Is that why you cheated on him with someone from his league?
Bu yüzden mi liginden birisiyle aldattınız?
And later, when Cristiano is grown up, then I will talk to him and tell him what I did, what I felt, everything that went through my mind.
Cristiano büyüdüğünde onunla konuşacağım ve ve ona bunu yaparken aklımdan geçen her şeyi açıklayacağım.
For verdiant. Does he really think that taking these guys out is gonna get him closer to clearing keen's name?
Bu adamları saf dışı bırakmanın, Keen'in adını temize çıkartmasına yardımcı olacağını düşünüyor mu gerçekten?
What they didn't know is that he was beating me, because I covered up for him again and again.
Tek bilmedikleri beni dövdüğüydü çünkü her defasında pisliğini örttüm.
And whatever Michaela's telling him right now is based on the fact that she's into him, but you've leveled with me before, and I need you to do it again.
Michela, şuan ona ne söylüyorsa ondan hoşlandığı içindir ama sen beni önce sorguladın bunu yine yapmana ihtiyacım var.
The only difference between you and him is that, today, he's the one asking.
Onunla senin arandaki tek fark bugün, yardım isteyen o.
Our comrade engineer especially helped us on the technical side of things, and it is due to him that we achieved this level of success.
Mühendis yoldaşımız meselenin teknik boyutunda özellikle bize yardımcı oldu ve başarı düzeyini onun sayesinde yakaladık.
That is, unless you can stop him.
Tabii bunu durduramazsanız.
And a wound that size, when his immune system is already compromised, that could kick him off the transplant list.
O kadar büyük bir yara olacak ki bağışıklık sistemi zarar görecek. Nakil listesinden atılmış olacak.
Is that why you done him, Bill?
Bu yüzden mi yaptın, Bill?
The point is I promised I would never be a charity case like him and that's why I don't need anybody's help.
Demek istediğim ; bir daha asla onun gibi yardıma muhtaç olmayacağıma söz verdim ve bu yüzden kimsenin yardımına ihtiyacım yok.
Even if that is him, that footage is from last night, so his flight would have landed hours ago.
Bu o bile olsa, görüntü dün akşamdan. Yani uçağı saatler önce inmiştir.
Oh, this glimpse of him, not in control, is insightful, that's all.
Kısa bir süre için bile olsa, onu kontrolsüz şekilde görmek zihin açıcı, hepsi bu.
We're gonna have to straighten it. Karen : Is that... is that gonna hurt him?
Solunum yolundaki kan travmaya sebep oluyor.
If that dog is going to be a pizza tonight you gonna want to keep him away from me once I spark up this pumpkin.
Köpek gece boyu pizza olacaksa bunu ateşlediğimde onu benden uzak tutun.
Is there no part of you that hopes that this trial will serve as an opportunity to punish him for that...
Bir tarafınız bu davanın onu,... gerçekten suçlandığı şeyden değil, bu yaptıklarından dolayı...
Captain, hey, uh... is it true that Riddle's all bent out of shape over what Boden said to him?
Yüzbaşı. Boden'ın dediklerinden sonra Riddle'ın küplere bindiği doğru mu?
The big deal is that we're raising a child together, and you have a chance to make him different than those two.
O çocuğu bu ikisinden farklı yetiştirme şansın var. - Merhaba.
And all I want to do is prove that to him.
Tek dileğim bunu ona göstermek.
With him in charge, we can all relax knowing that the company is in good hands.
O başa geçince, hepimiz şirketin iyi ellerde olduğunu bilerek rahat olabileceğiz.
- And there is no... explanation or amount of money that could ever make me leave him.
- Evet. Bu dünyada, onu terk etmemi sağlayabilecek, herhangi bir neden ya da para yok.
No report was prepared by Kocourek about the information that was brought to him by Bergner, is that right? That's correct.
Bergner'ın kendisine aktardığı bilgiyle ilgili bir rapor hazırlamadı.
The one thing we didn't tell him is that you have to be careful when you bring a lawsuit against a Sheriff's Department in a community where you still live, because you could end up getting charged with murder.
Ona söylemediğimiz tek şey, hala yaşadığı şehirin Şerif Departmanına dava açarken dikkatli olması, çünkü kendini cinayetle suçlanırken bulabileceğiydi.
[female reporter] What is your response to Mr. Avery's comment that Manitowoc County may be trying to pull one over on him?
Bay Avery'nin, Manitowoc Emniyetinin kendisine tuzak kurduğu yönündeki iddialarına ne cevap vereceksiniz?
- He's my ex-partner, and the thing that put him at the top of the list for me is that I know that a lot of the Manitowoc cops are... well, I don't want to say "afraid of him,"
- O benim eski ortağım, Ve onu listemin en üstüne koymamın sebebi Benim için, bir sürü Manitowoc polisi...
And of course the answer is "He did," but by then, he's blown the one piece of secret evidence that could've corroborated Brendan Dassey's story by feeding it to him himself.
Ve tabii ki cevap "O vurdu." ama O zaman bu gizli kanıtı ortaya atarak Brendan Dassey'nin hikayesini doğrulatarak
There is no evidence that he suffered from any emotional disorder which made him unusually susceptible or vulnerable to police pressures.
Sıradan bir insandan farklı olarak polis baskısına boyun eğmesine yol açabilecek duygusal bir rahatsızlığı olduğuna dair bulguya rastlanmadı.
The hardest thing about this case is trying to figure out, now that we've gotten Brendan Dassey out of the case, we think, unless they decide to call him on rebuttal or something, how do we deal with the fact that the jurors already know it all?
Bu davanın en zor tarafı, bir yolunu bulup da Brendan Dassey'nin de davanın dışında kalmasının ardından bize karşı tanık olarak çağırmaya karar vermezlerse tabii jüri üyelerinin zaten her şeyi bildiği gerçeğiyle nasıl baş edeceğiz?
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18