It's always there Çeviri Türkçe
977 parallel translation
If there's one thing that I've learned in life, it's to always have a backup.
Hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da her zaman bir yedek planın olması gerektiği.
He said even though he was really disappointed... there was nothing he could do about it. But then he became sick, and he was bedridden for several months. On top of that, he's always had a history of high blood pressure.
Üzücü olsa da yapacak bir şey olmadığını söyledim ama hastalanıp yatağa düştü, tansiyonu da vardı.
You have to understand that there will always be beauty on this earth and that man will never be cruel enough to destroy it.
Şunu anlamalısınız ki ; dünyada her zaman güzellik var olacaktır ve o adam onu yok etmek için hiçbir zaman yeteri kadar zalim olmayacaktır.
There's an article called "Sidelights on Crime" and it contains some of the theories you're always talking about.
Burada "Suç Üzerine" başlıklı bir makale var ve senin her zaman sözünü ettiğin teorilerden bazılarını içeriyor.
There's always the catch in it.
Her zaman bir bit yeniği vardır.
There, that's better- - just as she always laid it down.
İşte, böyle daha iyi... tam onun bıraktığı gibi.
Land's no good when there's always lead flying over it.
Mermilerin uçuştuğu bir yerde durulmaz.
There is some talk troops are on the way. But it's always like that.
Askeri birlikler yola çıkmış, fakat bunlar her zamanki gibi söylenti.
It's always stood there, Miss Connell.
O hep orada durur, Bayan Connell
Now, would you believe it, that was 45 years ago... and every time I get a few dollars ahead... There's always somebody that seems to need it more than you do.
Şimdi, inanır mısın, 45 yıI önceydi o, ne zaman elime biraz para geçse... hep senden daha fazla ihtiyacı olan birileri oluyor.
It's the most ladylike fur there is, I always said.
Her zaman "hanımlara en çok yakışan kürktür" demişimdir.
And there's always a bill when it's over, you know.
Bittiğinde her zaman bir fatura gelir.
If there's one thing we know it's that an innocent man always denies the crime, loud and often.
Deneyimlerimizden iyi biliriz, masum insanlar suçlarını hep inkar ederler.
And when he invents something, there's always plenty of it.
Ve o bir şey yarattıysa ondan bolca bulunur.
And there's always a man in it.
Ve içinde her zaman bir adam vardır.
There must have been something deep inside you from the very start that let you do this thing, but there's always been something deep inside me that would never let me do it, - and would never let me be a party to it.
Sana bunu yaptıran, çok öncelerde senin içinde başlayan bir şeyler olmalı ama benim içimde de bunu yapmamı engelleyen bir şeyler vardı ve bunun için bir parti yapmamı engelleyen şeyler.
- That's it! There's always the one!
- Ama o birlik olasılık hep var.
It will stay there always, just for you.
Hep orada kalacak, sırf senin için.
And if it doesn't there's always aspirin, raw eggs and worcestershire sauce, sauerkraut juice, or milk and bourbon.
Geçmezse, aspirin al, çiğ yumurta ve Worcestershire sosu ile lahana turşusu suyu iç. Süt ve viski de içebilirsin.
I always used to think there was too much of me in you... for us to hit it off... but I know now that that was wrong.
Her zaman sende başarılı olmak için benden çok şey olduğunu düşündüm. Ama şimdi bunun yanlış olduğunu biliyorum.
I've got those yellowstain blues those silly yellowstain blues when someone fires a shot it's always there I am not
Sarı ikaz işaretleri bırakırım O aptal işaretleri bırakırım Eğer bir ateş eden olursa Hemen bölgeden uzaklaşırım
No, I guess there's nothing a man like you can do, except keep on running. But no matter where you go, you're gonna run into that same fence, and it always has wire on it.
sanırım koşmaya devam etmesi dışında yapabileceğin hiçbir şey yok.
I've told you in this job, even when it's finished there's always one more thing to do.
Söylediğim gibi bu işte, iş bittikten sonra bile, hep yapılacak bir iş daha vardır.
It's no reflection on you, but there are always a few malingerers.
Seni kınadığımı zannetme sakın, ama hasta numarası yapanlar olabilir.
It's always either too cold or too hot wherever there's a war on.
Nerede bir savaş olsa orası ya çok sıcaktır ya da çok soğuk.
There's always some jackass will find it where the railroad ain't.
Demiryolunun olmadığı yerde herzaman birkaç budala bulunur.
Not that it has to, of course, but with younger men, there's always a chance that it may become serious, whereas, as everyone says...
Böyle olmak zorunda değil, elbette, fakat daha genç olanlarla, ciddi olabilme şansı her zaman vardır, oysa, herkesin dediği gibi...
There's always a rational explanation if you want it.
İstersen daima mantıklı bir açıklama bulursun.
If it's gone, I'm sure there'll always be a man to take care of me.
Eğer O giderse, her zaman bana bakacak bir erkek bulunur.
It's always there.
Her zaman orada.
We grew up as brothers. If there's trouble with the Mufti, let's face it together, as always.
Müftünün adamlarıyla bir sorun varsa, her zaman olduğu gibi beraber göğüs gerelim.
And we see to it that there's always fresh flowers on your grave.
Ve mezarında her zaman taze çiçek olmasını sağlayacağız.
I WONDER WHY IT IS HE'S ALWAYS THERE.
Belki gerçekte bir korku değildir.
it's always there.
O hep oradadır.
Well, there's always what you call ground water, and it doesn't mix with the salt water so if you dig down to the water level, you can get the fresh.
Nasıl da cılız, çelimsiz bir şeydin.
- It's just always been there.
Boh, kim bilir.
Thank you, it's terribly considerate and kind of you, and I appreciate it, and I've always said there should be a closer interrelationship between the student and the faculty based on better learning, yet the Purple Pit is off limits to the faculty of the university.
Teşekkür ederim. Çok düşünceli ve naziksin. Memnun oldum.
If there's anything goin'an'I ask for a bit of it, it's always the same story :
Eğer bişiler dönüyosa, ben de payımı istersem, hep aynı hikaye.
I can, but there's always a possibility of it collapsing.
Yaparım, ama tamamen çökme ihtimali var.
If it doesn't happen, another time, right? If not then, there's always call girls, interactive porn, plastic vaginas.
Eğer beceremezsen, daima telekızlar, etkileşimli porno ve plastik amcıklar var.
It's always there, waiting for us.
O daima orada, bizi bekliyor.
It's always there, waiting for us.
Daima orada, bizi bekliyor.
It's always there.
Daima orada.
Yeah, because there's always some sucker to pay for it.
Çünkü her zaman bunun bedelini ödemeye hazır salaklar vardır.
It always happens when there's a storm.
Ne zaman fırtına çıksa böyle olur.
Yes, there's always that slight chance that it might do some good in the more violent cases.
Her zaman küçük de olsa bir şans vardır. Fazla şiddet eğilimli vakalarda işe yarayabilir.
It's a world that's always been there... but not for you.
Her zaman orada duruyordu. Ama senin için değildi.
There`s always a rodeo in town, damn it.
Şehirde her zaman rodeo falan olur.
Well, I've never actually been through there, but that's the way it always seemed to me.
Oraya hiç gitmedim ama bana hep öyle gelmiştir.
You're the one who's always trying it out there.
Orada ölmeye çalışan sensin.
There's a strike, it's not always like this.
Grev var, hep böyle değil.
it's always been you 39
it's always you 16
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always been there 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always you 16
it's always something 28
it's always a pleasure 23
it's always been there 23
it's always me 21
it's always good to see you 18
it's always like that 28
it's always the same 117
it's always about you 25
it's always like this 28
it's always the same thing 20
it's always 69
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
it's always the same thing 20
it's always 69
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389