It relaxes me Çeviri Türkçe
72 parallel translation
- Oh yes, it relaxes me.
Evet, beni rahatlatıyor.
It relaxes me.
Beni rahatlatır.
It relaxes me.
Beni rahatlatıyor.
It relaxes me.
Rahatlatıyor.
It's okay, it relaxes me.
Sorun değil. Rahatlatıyor.
It relaxes me.
Rahatladım.
It relaxes me.
- Beni rahatlatıyor.
It relaxes me.
Bu beni rahatlatıyor.
- Cleaning it relaxes me.
- Beni rahatlatıyor.
A joint makes me feel a bit hungry, and it relaxes me.
Esrar iştahımı açıyor, üstelik beni sakinleştiriyor.
It relaxes me in social situations.
Sosyal durumlarda rahatlatıyor beni.
- It relaxes me.
- Beni rahatlatıyor.
I like it. It relaxes me.
Hoşuma gidiyor.
It's a revolting affectation, but it relaxes me.
Yapmacık bir eda ama beni rahatlatıyor.
I find it relaxes me.
Beni rahatlattığını fark ettim.
I like working in fuschia, it relaxes me.
Fuşya rengine bayılırım da, beni rahatlatıyor.
I was nervous, and it relaxes me to throw things...
Sinirliydim ve bir şeyleri atmak beni rahatlatır.
I've had offers of $ 3,000 and more, but I like this one - it relaxes me.
10 katı eder. Aslında 3000'den fazla veren oldu ama bunu seviyorum, beni rahatlatıyor.
It, it relaxes me.
Rahatlıyorum.
It relaxes me when I'm stressed.
Stresliyken beni rahatlatıyor.
It relaxes me.
Rahatlatıyor beni.
It relaxes me to watch Anita Dust.
Anita Dust'ı izlemek beni rahatlatıyor.
Yeah, it relaxes me.
Çok rahatladım.
Mm. It relaxes me.
Beni rahatlatıyor.
It relaxes me to get angry.
Bu beni gevşetiyor kızmak.
It relaxes me.
Rahatlamamı sağlar.
Well, for some reason it relaxes me.
Nedense beni rahatlatıyor.
It relaxes me, all right?
Beni rahatlatıyor, tamam mı?
It relaxes me!
Rahatlatıyor.
- He said if it relaxes me, it's fine.
- Eğer sakinleştiriyorsa sorun olmaz dedi.
- It relaxes me to do my numbers.
- Numaralarımı söylemek beni rahatlatıyor.
It relaxes me. It's like knitting with less discipline.
Örgü örmenin daha az disiplinli hali gibi.
Something'bout the smell of diesel, it just- - it relaxes me.
Dizel kokusu butik bir şey', o sadece - O beni rahatlatır.
It relaxes me.
Rahatlamamı sağlıyor.
It relaxes me to be around amateurs.
Amatörlerin yakınlarda olması beni rahatlatıyor.
It relaxes me.
beni rahatlatıyor.
- It relaxes me. - Mmm.
Beni rahatlıyor.
I find it relaxes me.
Beni rahatlatıyor.
It relaxes me to talk.
Konuşmak beni rahatlatıyor.
It just sort of relaxes me.
Ama bazen rahatlatıyor.
As it watches me going away, it relaxes and returns to its doze.
Benim uzaklaştığımı gördükten sonra rahatlar ve şekerlemesine devam eder.
Now it's painting... that relaxes me.
Resim yapmak... beni rahatlatıyor.
Since coming back, I find it's the only thing that relaxes me.
Geri geldiğimden beri, beni rahatlatan tek şeyin o olduğunu keşfettim.
Telling me to plan ahead is like telling me to sprout wings, and it's things like being told to plan ahead that make me so crazy that yoga is the only thing that relaxes me, except I show up here, and I can't get in, and you tell me to plan ahead.
Bana planlarımı erkene almamı söylemek, kanatlarımı çırpmamı söylemek gibi bir şey, ve bana başkasının böyle akıl vermesi daha da çılgına çeviriyor ki yoga beni rahatlatan tek şey, buraya vaktinde gelmem yetmiyor, ama içeri giremiyorum ve sen bana daha erken gelmemi söylüyorsun.
It just relaxes me... clears my mind.
Sakinleşıyorum, kafamı dağıtmış oluyorum.
It really relaxes me.
Gerçekten beni rahatlatıyor.
"I like to stick my nose in this chicken's butt'cause it really relaxes me."
"Burnumu bu tavuğun kıçına sokmayı seviyorum çünkü beni çok rahatlatıyor."
It find that's the only thing that relaxes me on the way home.
Eve dönerken beni rahatlatan tek şey oysaki.
It's the only thing that relaxes me.
- Önemli değil. Beni rahatlatan tek şey o.
It relaxes me to know I'm in the hands of an artist.
Beni rahatlatıyor kendimi bir sanatçının ellerinde gibi hissediyorum.
Lately it's the only thing that relaxes me.
Beni rahatlatan tek şey.