Know basis Çeviri Türkçe
289 parallel translation
It's being treated on a need-to-know basis.
Bu gerekli olmadan açıklanmaz.
- Well, that's on a need-to-know basis.
- Bu seni ilgilendiren bir bilgi değil.
It's a need-to-know basis.
Bilmesi gerekenler biliyor.
Come on, Remo, we run on a need-to-know basis.
Haydi, Remo, biz sadece intiyacımız kadar olan hakkında bilgilendiriliriz.
Information like that is given out on a need-to-know basis only.
Bilinmesi gereken bazı bilgileri almak.
You'll be informed on a need-to-know basis as before.
Daha önceki gibi, bilmen gerekenler hakkında bilgi verilecek.
- That is strictly on a need-to-know basis.
- Bu kesinlikle sadece gerekenlerin bileceği bir bilgi.
That information is on a need-to-know basis only.
Bu bilgi gerektiği anda gerekli kişilere verilir. Anladın mı?
He's on a need to know basis.
- Her şeyi bilmemeli.
All information will be given on a need-to-know basis.
Gereken bilgi zamanı geldiğinde verilecektir.
Miss Moon... Keep your ablutions on a need-to-know basis.
Bayan Moon, diş eli temizliği konusunda fazla ayrıntıya girmeyelim.
That's on a need to know basis, and you don't.
Bilmesi gerekenler bilir ve senin gerekmiyor.
- Sinclair information is on a need-to-know basis, and you do not need to know.
- Sinclair gerektiği kadarını bileceksin ve bunu bilmen gerekmiyor.
That information is on a need-to-know basis.
Bu bilgi sadece gerekirse verilecektir.
Bester said the threat this guy posed was on a need-to-know basis.
Bester, ne kadar tehlikeli olduğunu gerekirse söyleyeceğini söylemişti.
That information is "on a need" - "to" - "know basis."
Bu bilgiyi öğrenmeniz gerekmiyor.
Just keep the details on a need-to-know basis.
Sadece detaya girmeden temel şeyleri söylesen yeter.
You're on a need-to-know basis, and you don't need to know.
Bilmen gerektiği kadarını biliyorsun zaten. Fazlası gereksiz.
You're on a need-to-know basis, and you don't need to know.
Bilmen gerektiği kadarını biliyorsun, bunu bilmen gerekmez. - Hav!
Now you told me I'm on a need-to-know basis.
Bana bilmem gerektiği kadarını bildiğimi söylemiştin.
I see. One of those "need to know basis" things.
Anliyorum. su "gerekenleri bilelim" seylerinden.
It's all on a need-to-know basis.
Bilmesi gerekene söylenir.
Information will be provided on a need - to - know basis- -
İhtiyaç duyulacak temel bilgiler sağlanacak- -
Well, I'll fill you in on a need-to-know basis.
Sadece bilmen gerekenleri söyledim.
They're on a need-to-know basis.
Ama gerektiği kadar bilgi verdik.
- We're on a need-to-know basis.
- Bunu bilinen bir amaca dayandırmalıyız.
The secret of Slurm's On a need-to-know basis
Slurm'un gizli katkısını bilemezsiniz siz
I'm your backup on a need-to-know basis.
Sizin yedeğinizim ve her şeyi bilmeliyim.
In situations like this, information is on a need-to-know basis.
Bu gibi durumlarda bilgi, "bilmen gerekeni bil" temelinde değerlendirilir.
No, you know, you see, it was just that on the basis of the news conference this morning, I thought that she also saw the burglar.
Hayır, biliyorsunuz, anlarsınız, şu var ki, bu sabahki basın konferansına bağlı olarak, onun da soyguncuyu gördüğünü sandım.
Today you'll be glad to know... we can barter on a cash basis. Thank you very much, Nat.
Çok teşekkür ederim, Nat.
You know that was the basis of the great Arkadin fortune?
Bu miktarın Arkadin servetinin temeli olduğunu biliyorsun herhalde?
They know the world's probably on the brink of oblivion but instead of trying to get to their homes and finding their families here they are, racing under the sea driven on by one man's wild scheme, which has no proven scientific basis.
Dünyanın belki de yok oluş eşiğinde olduğunu biliyorlar, ama evlerine ve ailelerine ulaşmaya çalışmak yerine, burada, denizin altında, bir insanın kanıtlanmış hiçbir bilimsel temeli olmayan çılgın planının peşinde yarış yapıyorlar.
Tell me on exactly what basis you award the star... - what's the criterion? - Well, you know...
Yıldızı bir çocuğa veya bir diğerine hangi kritere göre veriyorsunuz?
We've got to know if there's any real basis for an investigation.
Bir soruşturma için gerçekten neden var mı, bilmeliyiz.
I don't know the scientific basis for it... but I know you can see further in the African night than any other place.
Bilimsel temelini bilmiyorum... ama Afrika gecelerinde daha uzağı görebildiğimizi biliyorum.
Now, I'm going to let you have The Little Engine That Could on the basis that you might learn something, though we both know you won't.
İkimiz de olamayacağına adımız gibi emin olsak da birşeyler öğrenebileceğin ihtimalini düşünerek "Küçük Motor ve Yapabildikleri" kitabını sana vereceğim.
Otherwise there's no basis to know how to live.
Başka türlü de nasıl yaşanır bilmiyorum.
Otherwise, there's no basis to know how to live.
Başka türlü de nasıl yaşanır bilmiyorum.
I mean, you know, just on a short-term basis.
Yani sadece kısa bir süre için.
I didn't know we were on a first-name basis, but how are you?
Bu kadar samimi olduğumuzu bilmiyordum ya neyse, nasılsın?
Now, Leland, as you know, I will require you to remain in town and making your whereabouts known to the sheriff on a regular basis.
Leland... senin de bildiğin üzere... kasabayı terk etmemen... ve bulunduğun yeri düzenli olarak... şerife bildirmen gerekiyor.
You know, there are those who believe in a scientific basis for attraction.
Biliyorsun ki cazibenin bilimsel temelleri olduğuna inananlar var.
You know I respect your judgement. But I can't risk the Captain and Geordi on the basis of your belief.
Mr.Data, görüşlerinize ne kadar saygı duyduğumu biliyorsunuz ama kaptanı ve Geordi'yi sizin inancınız yüzünden riske atamam.
This ruling not only has no basis in law, it violates it. - You know what my problem is? ALLY :
Yargıç Hopkins'in davayı idare ederken yasayı uygulamıyor, tam tersine ona zarar veriyor olması.
Don't, on the basis of this... make some kind of grand, overwhelming, you know... comprehensive assessment.
Yani bunu temel alarak bir çeşit büyük aşırı, duygusal, bilirsin, kapsamlı bir değerlendirme yapma.
Mr. Heem likes to meet all of our large accounts... put'em on a personal basis, you know?
Bay Heem çok masraf eden misafirlerle tanışmak ister... kişisel bir dostluk geliştirmek için?
Those Admirals and I were on a first-name basis, you know.
Those Admirals and l were on a first-name basis, you know.
They operate on a "need to know" basis.
Sadece bilmesi gerekenler biliyor.
Scientists now know the basis oflove at first sight.
Artık bilimadamları ilk bakışta aşkın nedenini biliyor.
I wanted to, honey, but it was strictly on a "need-to-know" basis.
Söylemek istedim..... fakat gerekmedikçe bahsetmek yasaktı.
know your place 28
know thyself 21
know your enemy 19
know why 81
know what i'm saying 125
know it 54
know what i'm sayin 29
know what that means 36
know this 99
know what this is 16
know thyself 21
know your enemy 19
know why 81
know what i'm saying 125
know it 54
know what i'm sayin 29
know what that means 36
know this 99
know what this is 16
know what 656
know what that is 21
know what i mean 310
know her 28
know what it is 22
know him 81
know that 57
know you 19
know what i think 31
know about what 16
know what that is 21
know what i mean 310
know her 28
know what it is 22
know him 81
know that 57
know you 19
know what i think 31
know about what 16