English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Listen to

Listen to Çeviri Türkçe

70,554 parallel translation
Okay, listen to me carefully.
Beni dikkatlice dinleyin.
Listen to me, we won.
Beni dinle biz kazandık.
You never listen to my advice, anyway.
Hiçbir zaman benim tavsiyemi dinlemedin nasılsa.
Yes, listen to her, Johnny.
- Evet, dinle onu Johnny.
Listen to me... Get out of there.
Dinle beni, çıkın oradan.
No, you listen to me.
- Hayır beni dinleyin.
Had to let him listen to his podcast?
Bu yayını dinlemesine izin mi verdin?
And besides, I've been wanting to listen to this one.
Ayrıca bunu dinlemek istiyordum.
Anyways, listen to this.
Her neyse şunu dinle.
Mick, Mick, listen to me.
Mick, Mick beni dinle.
Listen to me.
Beni dinle.
Max, listen to me. Hey, hey.
- Max beni dinle.
Mary, listen to me.
Mary beni dinle.
Listen to her, boy.
Onu dinle evlat.
Hey, listen to this...
Şunu dinleyin.
Can we listen to the radio?
Radyoyu açabilir miyiz?
It is one thing to listen to science, Mr. Banker Man...
Bilime kulak vermek güzeldir Bay Bankacı Adam. - Bir danışmana kulak vermekse bambaşka bir şeydir. - Poe.
Listen to us.
Dinleyin.
You listen to me, little boy, and you listen very carefully.
Asıl sen beni dinle ufaklık, iyice bir dinle.
Why would anyone listen to a consultant?
Kim, niye bir danışmanı dinler ki?
I'm beginning to think it was a mistake to listen to that oddly-dressed consultant who walked into my office with no references and no identification, and who suggested that I place you in Count Olaf's care.
Odama herhangi bir referans ya da kimlik sunmadan geliveren ve sizi Kont Olaf'a emanet etmemi öneren o garip giyimli danışmanı en baştan hiç dinlemesem daha iyi olacaktı sanki.
Listen to... "SSSSSS."
Dinleyin. SSSSS.
I advised against it, but he didn't listen to me.
Karşı çıktım ama dinlemedi.
Listen to your conscience, Alvin.
- Vicdanına kulak ver Alvin.
Oh, would you listen to this guy?
Adama bak ya.
Come on, grab a honey, listen to my next number one.
Ağzın tatlanır hem de yeni liste başımı dinlersin.
Listen to your mother.
Annenizin sözünü dinleyin.
Look, please, just listen to me. Hey! Hey!
Bak, dinle beni.
I wanted to listen to some music, and I need to pick a song.
Biraz müzik dinlemek istiyorum ama bir şarkı seçmem gerekiyor.
- I should be able to speak to my- - - Listen to me.
- Çocuklarımla konuşmak için...
Now, you listen to me on this picture.
Bu sefer beni dinleyeceksin.
And, Chuck, listen to me...
Chuck, iyi dinle beni...
Listen to you.
Sözlere bakın.
Irene... you listen to your heart.
Irene... Kalbinin sesini dinle.
You listen to me!
- Bırak beni! Beni dinle!
You need to listen to me.
Beni dinlemen lazım.
Listen to me, whoever you are...
Beni dinle. Her kimsen...
You expect me to listen to another word you have to say... you're gonna tell me who you are right now.
Söyleyeceğin tek bir kelimeyi daha dinlememi bekliyorsan, derhal bana kim olduğunu söyleyeceksin.
Listen, I need you to go ahead.
Dinle, senin önden gitmeni istiyorum.
Listen, we have to leave quickly.
Dinle, hızlıca gitmemiz gerekiyor.
Luci, listen, I have underestimated you for all of my existence, both in your ability to frustrate me and your capacity for good.
Luci, bütün varlığım boyunca senin beni sinir etme kapasiteni ve içindeki iyiliği daima küçümsedim.
Hey. Hey, listen to me.
Beni dinle.
Listen, I'm... I don't know what... I'm not sure what to do.
Ne söylemeliyim ya da ne yapmalıyım hiç bilmiyorum.
You don't need to bother her. Listen, it will be two hours, maximum.
En fazla iki saat sürer.
Hey, listen, why don't you use your money to skip the line, get a new heart?
Hey, dinle. Sıradan kurtulup yeni kalbini almak için paranı niye kullanmıyorsun?
- It is another to listen to the advice of a consultant. And in my important actual consulting expertise business, the phrase "closest living relative" can mean only one thing...
Benim mühim, gerçek, uzman danışmanlık hizmeti tecrübelerime göre
Bette, listen, I've made my share of steaming piles of shit, but every now and again I get a chance to work with an artist like you.
Bette, ben kendi adıma yeterince boktan film yaptım. Ama arada bir senin gibi bir sanatçıyla çalışma imkânı yakaladım.
Listen, we have to talk.
Konuşmamız gerek. Peki.
Listen, um, something's come up, and, uh, I need you to reschedule all my appointments for tomorrow.
Şimdi, bir şeyler çıktı da yarınki tüm randevularımı ertelemeni istiyorum.
Listen, I've been reviewing your documents, and I thought I might've had to refer you to a colleague, but...
Evraklarınızı gözden geçirdim. Sizi bir iş arkadaşıma yönlendireceğimi düşünüyordum ama sonra aklıma başka bir şey geldi.
Frank, listen, we have an opportunity here to make a picture that's saying something about the rivalry and greed that civilized the American West.
Frank bak, burada Amerika'nın batısını medenileştiren rekabet ve hırs hakkında bir şeyler anlatabilecek bir film çekme şansımız var.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]