English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Look up there

Look up there Çeviri Türkçe

1,249 parallel translation
Let's take a look up there.
Hadi yukarı bakalım.
I'll look up there.
Yukarı bakayım.
Hey, look up there.
Hey, yukarı bakın.
Look up there.
Yukarı bakın.
Look up there.
- Yukarı bak!
Look up there!
Yukarıya bak!
Look up there!
- Şuraya bakın!
Look up there.
Yukarı bak.
Look, that man up there, he lived in similar times.
Bak, burada bu adam, o benzer zamanlar yaşadı.
I want to go home. Look, whatever happened up there, whatever you saw...
Bak, orada ne olduysa, her ne gördüysen-- -
I'll tell you what, you can take a good look at a butcher's ass by sticking your head up there, but wouldn't you rather take his word for it?
Kasabın kıçına başını sokup... ona göz atabilirsin, ama sözüne inansan daha iyi olmaz mı?
Look who's up there!
Yukarı bak!
Now if that picture isn't there when he wakes up, he gets this look.
Uyandığında bu resim orada değilse, surat ifadesi değişiyor.
Look, I know you're up there.
Yukarıda olduğunu biliyorum.
I turn and look, and there is this monkey really laughing it up.
Döndüm ve baktım Maymunu biri bana gülüp duruyordu.
Believe me, it doesn't look any better from up there.
- İnanın bana yukardan daha iyi görünmüyor.
Oh, there are a number of people I intend to look up when we get back.
Geri döndüğümde ziyaret etmeyi düşündüğüm birkaç kişi var.
Eh up, Andy. Look, there's your mate, Miss Glorious Tits.
Baksana Andy, arkadaşın Bayan Glor Yalarım gidiyor.
Look, there's a house about a half mile or so up the river.
Bak, yaklaşık yarım mil sonra bir ev var, nehrin üstünde.
Look, up there!
Bakın!
And then, if you're lucky, you look up and there's just you.
Sonra, eğer şanslıysan karşında kendini bulursun.
I look up, and there he is.
Kafamı kaldırdım. Adam oradaydı.
I look down at my notebook to write something. I look up. The guy's not standing there anymore.
Not defterime bir şeyler yazıyordum, kafamı kaldırdığımda adam artık orada değildi.
Look, Scully, I know it's not your inclination, but did you ever look up into the night sky..... and feel certain that not only was something up there,..... but it was looking down on you at that exact same moment,... .. and was just as curious about you as you are about it?
Bak, Scully, senin umurunda olmadığını biliyorum ama geceleri göğe baktığında orada var olan şeyin de aynı merakla yukarıdan sana bakmakta olduğunu hiç düşünmüş müydün?
I'm laying on my back, blood all over my face the kids are yelling, the teachers are freaking out and I look up, and there she is.
Yerde sırtüstü yatıyorum, yüzüm gözüm kan içinde... çocuklar bağrışıyor, öğretmenlerin etekleri tutuşmuş... Sonra yukarı bakıyorum ve işte onu görüyorum.
Look, if Grandma wants to stay up there, there's nothing we can do about it.
Nineniz orada kalmak istiyorsa, bizim yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Look, there's a lady getting up from her seat. Come on.
Bak şurda bir bayan kalkıyor.
To make the place look homey... I took food containers and I put them up with bungee cords... and I put my books there.
Yaşadığımız yeri ev gibi yapmak için yiyecek konteynırlarını aldım ve onları lastikler yardımıyla dizdim.
Let's go up to Mama Look-a boo boo day in the traffic copter. Mama, you there?
Şimdi helikopterimize bağlanıp Mama Look-a boo boo'dan neler olduğunu öğrenelim.
Look, I am sorry I messed up your experiment, whatever you were doing back there.
Deneyini ya da her ne yapıyorsan onu mahvettiğim için özür dilerim.
I think I'm gonna head over there look up my dad's wife's relatives and let them know what happened.
Sanırım oraya gideceğim ve babamın karısının akrabalarını bulup olanları anlatacağım.
Look! Up there!
Bakın, orada!
Sir, I think what Daniel's trying to say is if there are aliens out there who are hostile to the Goa'ulds and have equal or superior fire power, we oughta look'em up.
Efendim, Daniel'in söylemeye çalıştığı orada Goa'uld'lara düşman bir uzaylı ırkı varsa ve onlara eşdeğer ya da daha güçlü bir silah gücüne sahiplerse, onları aramalıyız.
Oh, Neddie, look at them up there, plotting our doom.
Neddie, oradakilere bir bak, kıyametimizin planını yapıyorlar.
Shame we didn't take another minute or two to look around up there.
Şansa bak! Yukardayken kaybedecek birdakikamız dahi yoktu.
Whereas, you know, other, earlier, older people... the ancients... could look to the heavens... which in their minds... was inhabited by this... thoughtful, meditative, you know... maybe a trifle unpredictable and wrathful... but nevertheless... up there... this divine onlooker.
Ama bu arada eski, önceki yaşlıca olanlar tarihi insanlar göklere bakabilirlerdi ki onların akıllarında yer alan düşünceli,... derin düşünceli bilirsin derin düşünülmüş. belki önemsiz ne yapacağı bilinmez gazap dolu ama yine de bu yukarıda olan bu cennetimsi yeri gözlemleyenler vardı.
We broke up for tea shortly after that and as we were standing there, Khrushchev came walking up to Eisenhower, or sidling up in his way of walking, and said, "Nyet, nyet, nyet. You're simply trying to look into our bedrooms."
Çay molası vermiştik, kısa süre sonra biz orada dururken Khruschev, Eisenhower'a doğru yürüyerek yanına gelip "Nyet, nyet, nyet'Hayır'siz resmen mahremimize bakmak istiyorsunuz." ifadelerini kullandı.
Get up and look around the room there.
Kalkıp odaya bakıyorsun.
If you don't look up, you'd never know he wasn't really there.
Bunu çal. Eğer kafanı kaldırmazsan, aslında orada olmadığını asla anlamazsın.
I look up, there's Hannah.
Başımı kaldırdığımda Hannah'yı gördüm.
There's one good look at him coming up here.
Bu karede eşkâli net biçimde görülüyor.
Look, we got to get somebody up there, but how?
Yukarıya birini çıkarmalıyız, ama nasıl?
Want me to look at the cross and say "How's the weather up there?"
Bunu gözardı edip, "Hava nasıl oralarda" mı deseydim?
The kind that look at the spinning sombrero ride and think... that there's maybe some amusement to be had there... and the kind that look at it and think, "Where will I throw up atter?"
Dönen şapkaya bakıp belki eğlenceli olabileceğini düşünenler ve bakıp "Şimdi nereye kusacağım?" diye düşünenler.
At least I look better than that old fart up there, no?
En azından şu hıyardan daha iyi görünüyorum, değil mi?
Look at him up there!
Sahnedeki haline bakın!
Look, there he is up there.
Bak, şte orada.
Josh feels it's necessary to look at the map now, even though I know where we're going and we're going straight ahead up there.
Josh haritaya bakmamızın gerekli olduğunu düşünüyor, her ne kadar ben nereye gittiğimizi bilsem ve düz gitmemiz gerekse de.
Look, I know it's so difficult up there in the ship.
Bak, yukarıda gemide işlerin zor olduğunu biliyorum.
Look, people are living up there.
İnsanlar yukarıda yaşıyor.
Look, I'll walk you up there, OK?
Seninle yukarıya geleyim, olur mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]