Looking in Çeviri Türkçe
12,157 parallel translation
I wasn't looking in the field.
Araziye bakmıyordum.
Which direction are you looking in, Mr. Bingley?
Ne tarafa bakıyorsunuz, Bay Bingley?
Yeah, but the Black Hills forest is huge, so maybe they weren't looking in the right place, you know.
Evet ama Kara Tepeler Ormanı çok büyük sonuçta. Belki de doğru yere bakmamışlardır.
- Jiggle, jiggle, jiggle. - It's like looking in a fat mirror.
Bu, şişman gösteren bir aynaya bakmak gibi.
And I just thought that you'd want to know, just so you could stop looking in case you were.
Bilmem istersin diye düşündüm böylece aramayı bırakabilirdin. Arıyorsan yani.
You were looking in the wrong beaker.
Yanlış deney kabına odaklanmıştın.
No more looking in the rearview.
Artık dikiz aynasında görünmüyor.
Looking into Elvis's eyes, it all became clear to Jack.
Jack, Elvis'in gözlerine bakınca her şeyi anladı.
But there's no way you should've been looking at Teresa Halbach's license plate on November three on the back end of a 1999 Toyota.
Ama sizin 3 Kasım tarihinde 1999 model bir Toyota'nın arkasında durup Teresa Halbach'in plakasına bakıyor olmanız mümkün değil.
And looking at the data that is available in this stack, the validation tests that were done and those sorts of things, is there any indication that the FBI ever found out what the actual detection limit or method detection limit would be for this kind of a test?
Peki elimizdeki verilere bakarsak yapılan doğrulama testleri vesaire FBI'ın böyle bir test için asıl saptama sınırının ya da yöntem saptama sınırının ne olduğunu bulduğunu gösteren bir işaret var mı?
And in this case, we're looking for technology to do the same kind of thing.
Bu davada da teknolojinin benzer bir işlev görmesini bekliyoruz.
That's the strangest looking group of guys I've ever seen in my life.
Ömrümde gördüğüm en tuhaf görünüşlü grup.
Just was looking out, in case them ones come back.
Onlardan biri gelirse diye gözetliyordum.
Driving about in the middle of the night, dark, freezing cold, looking for you.
Gecenin bir yarısı arabaya atlayıp bu karanlıkta, soğukta seni arıyorum.
Erin, if you don't believe in this stuff anymore, then why were you looking for the book?
Erin artık buna inanmıyorsan neden kitabı aramaya geldin?
What you're looking for You want some more... Right in there!
- İşte burada!
When I was looking for you guys, I looked in that deli over there.
Sizi ararken şu dükkânı buldum.
I was sitting in the kitchen, and I was looking out the window over Paris, and I thought,
Ben mutfakta oturuyordum Ve Paris'teki pencereden dışarı bakıyordum ve düşündüm ki,
And that guy over there came in looking for you.
Bu arada, orada oturan adam seni görmeye geldi.
We have a presentation in twelve weeks at the London Media Show... and I'm looking for someone dynamic, innovative, focused... to lead the charge. Any volunteers?
12 hafta sonra, Londra Medya Şovu'nda sunumumuz var başa geçmek için dinamik, yenilikçi ve işine odaklanan biri lazım.
Well, I think in order to find something you have to be actively looking for it.
Bence bir şey bulmak için onu aramak lazım.
If you're looking for service, you have to go back about four miles in the other direction.
Hizmet arıyorsanız, geri dönmelisiniz. Diğer yönde yaklaşık 4 mil.
I want every cop in the city looking for that pig.
Şehirdeki her polisin o domuzu aramasını istiyorum.
They'll never let us in looking like this.
Bizi içeri asla böyle almazlar.
They say the aliens are drilling to the Earth's core... and they're looking for a ship in the area to monitor their progress.
Uzaylılar Dünya'nın çekirdeğine sondaj yapıyormuş. Bölgede ilerlemelerini denetleyecek bir gemi arıyorlarmış.
He's looking for you in my aisle.
Koridorumun dibinde seni arıyordu.
No, guys, we can't go in there looking like this.
Hayır, çocuklar. Oraya böyle bakmaya giremeyiz.
Everybody's looking for something in this place.
Burada herkes bir şeyler arar.
You come here looking for the one thing in the world that you think is gonna make you happy.
Buraya seni dünya üzerinde mutlu yapan bir şeyi aramaya gelmişsindir.
He's in town, says he has what we've been looking for.
ve kız kardeşini aradağından bahsediyor.
We looking for anything in particular?
Özellikle aradığımız bir şey var mı?
Now, I only heard bits and pieces, but this bitch kept going on and on about some dude covered in red dye looking like the devil's dick.
Sadece ufak tefek şeyler duydum ama kız şeytan siki gibi kırmızı boyaya bulanmış herifin tekinden bahsedip durdu.
A lot of people in the government are looking for Roldan.
Hükümetteki bir çok insan Roldán'ı arıyor.
His wife's already looking at homes and schools in Raleigh.
Karısı Raleigh bölgesinde ev, okul bakmaya başlamış bile.
Acosta's in Kupang City, looking at coring equipment.
Acosta Kupang şehrinde! Sondaj cihazları bakıyor!
I'm angry and I'm pissed and I'm wanting to hurt that director, and I know you had some things in your room and I'm looking for something to beat him with.
Kızgınım ve sinirleniyorum Ve ben o müdüre zarar vermek istiyorum. Ve odanda bazı şeyler olduğunu biliyorum
Do I not look like a man who has trudged the globe looking for just one more eye to eat in hopes of regaining.. sufficient humanity to return to his research?
Araştırmalarına geri dönmek için insanlığını tekrar kazanmak umuduyla sadece yiyecek bir göz daha arayarak dünyayı dolaşan bir adam gibi görünmüyor muyum?
I feel like I'm looking at myself in a mirror.
Aynada kendime bakıyormuş gibi hissediyorum.
I'm looking for Doctor Wickliff's office?
Doktor Wickliff'in ofisini arıyorum?
You're looking really good and I'll be seeing you in a month.
- Gerçekten güzel görünüyorsun. Seni bir aya göreceğim.
It's just that in my experience, guys into that lifestyle... they're not the guys I'm looking for.
Tecrübelerime göre, bu hayat tarzı içindeki adamlar aradığım adamlar değiller.
- There's an uptick in online chatter. People looking for you.
İnternette bir dedikodu dolanıyor, insanlar seni arıyormuş.
Weird person to be looking for in your current state.
Şu andaki durumunuzda aramak istediğiniz garip kişi.
My friend carried me for days, looking for help... until we came to a secret village... high in the mountains.
Dostum, yardım bulma umuduyla beni günlerce taşımıştı. Taa ki, dağların yüksek kesimlerindeki gizli bir köye varana dek.
An officer from Beverly dove in looking for them.
Beverly'den bir memuru onu aramak için gönderdim.
So, he can navigate the bazaars of Marrakesh, but he gets "lost upstairs" looking for a bathroom?
Adam Marakeş'in pazarlarında kaybolmuyor da... tuvaleti ararken üst katta mı kayboluyor?
Well, you never would've been looking at these breasts if you hadn't been in a wheelchair.
Sen de tekerlekli sandalyede olmasan... bu göğüslere bakmazdın.
Kimmel : Are you looking for anything in particular?
Özellikle aradığınız bir şey var mı?
Who posted an ad on craigslist... Looking for dates for their sister's wedding... In oahu, Hawaii.
Craigslist'e verdikleri ilanla... kız kardeşlerinin Hawaii'deki düğününe götürecek... kız arıyorlar.
"Looking for love in all the wrong places."
Bütün o "Yanlış yerde Aşkı arıyorum" zırvalarından filan.
Charlie's already started looking at houses in New Jersey.
Charlie de çoktan New Jersey'de ev bakmaya başladı.
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769