Loved me Çeviri Türkçe
4,401 parallel translation
And he realized he missed me and loved me and couldn't live without me.
Beni özlediğini ve bensiz yaşayamayacağını fark etti.
But I get it now, you were just trying to see if they really loved me.
Ama şimdi onu alacağım, sen sadece gercekten o beni seviyormu diye ögrenmeye calisiyormustun.
My mother loved me in some completely pointless way and it's gone.
Annem beni tamamen anlamsız bir şekilde seviyordu ve o yok artık.
I know that it's been a long time, but I know that you loved me once.
Uzun zaman olduğunu biliyorum. Ama bir zamanlar beni sevdiğini biliyorum.
You said you loved me.
Beni sevdiğini söylemiştin.
My guess is I'd be like, "No, my dad loved me!"
Tahminimce, "Babam beni seviyordu" gibi bir şey olurdum.
If you ever truly loved me, you will help Barry to come home to me.
Eğer beni gerçekten sevdiysen, Barry'nin eve gelmesi için yardım edersin.
She didn't like anyone, but I swear, she loved me.
Kimseyi sevmemişti ama beni sevdiğine eminim.
- I thought you loved me.
- Beni sevdiğini düşünüyordum.
I mean, she loved me, but she couldn't accept that I was different.
Beni severdi ama farklı olduğumu kabul edemezdi.
They loved me.
Onlar bana aşık oldu.
Ian loved me.
Ian beni seviyordu.
You loved me, Sarah.
Beni sevmiştin Sarah.
But you still loved me.
Ama hâlâ beni seviyordun.
You loved me.
Beni sevdin.
- You loved me.
- Beni sevdin.
He loved me.
Beni seviyordu.
My first recital, my father was so proud that he clapped so loud and he screamed out that he loved me.
İlk resitalim sonrası babam çok gururlanmış ellerini sertçe çırpmış ve beni çok sevdiğini haykırmıştı.
You said you loved me back.
Beni sevdiğini söylemiştin.
And look, I know you had six kids to raise, but you could have tried a little bit harder to disguise the fact that you loved me less than the others.
Bak, büyütecek altı çocuğun olduğunu biliyorum ama en az sevdiğin çocuğun olduğumu gizlemek için biraz daha çabalayabilirdin.
Daily News loved me.
- Günlük haberler beni sevdi.
Well, I guess I just always felt that... maybe you loved her more than you loved me.
Sanırım hep onu benden daha çok sevdiğini düşündüm.
All this time, I- - I thought you loved me, but you were gonna take my life.
Bunca zaman beni sevdiğini sanmıştım ama sen canımı alacakmışsın.
Yeah, but, I mean, he loved me more than he loved you.
- Evet ama beni, seni sevdiğinden daha çok seviyordu.
You loved me enough to make one for me, and I destroyed it.
Bana benim için bir tane yapmak için yeterli sevilen, ve bunu yok etti.
But... she loved me.
Ama kız beni sevdi.
Well, let's put it this way... pretty much everybody that has told me they loved me in my life has lied.
- Şöyle söyleyeyim hayatımda beni sevdiğini söyleyen hemen herkes yalan söylemiş.
And, uh, she was my mom, and I loved her anyway, and she loved me.
Ve o benim annemdi. Ve ne olursa olsun onu sevdim. O da beni sevdi.
All this time... I thought they loved me, but- -
Bunca zaman beni sevdiklerini sanmıştım ama...
So if you ever loved me you'll do me this one last favour.
Beni biraz olsun sevdiysen son bir iyilik yaparsın.
She kept telling me if I loved her -
Sürekli şunu söyleyip dururdu eğer onu seviyorsam...
I loved and was loved only to have that love retracted, leaving me nothing but pain.
Sevdim ve benim bu sevgim kabul görmedi bana acıdan başka bir şey bırakmadı.
Yes, I would have loved to go to the spa, but having a baby has changed completely the way that Jay's family look at me.
Evet, spa'ya gitmeyi çok isterdim ama bebek sahibi olmak Jay'in ailesinin bana bakış açısını tamamen değiştirdi.
Then don't ever tell me to let go or to ease up or to forgive, not when I am standing here covered in the blood of one of the only people that I ever loved.
Öyleyse bana boş vermemi, gevşememi veya affetmemi asla söyleme hele de ben burada gerçekten sevdiğim insanlardan birinin kanına bulanmış haldeyken.
But for me... Romance is the inner peace I get when I completely surrendered my control to the person that I loved.
Ama benim için... romantizm içimde hissettiğim huzurdur kontrolümü tamamen sevdiğim kişiye teslim ettiğim anda hissettiğim huzur.
She brought me on business trips to the states, and she loved Springsteen.
Beni iş seyahatlarinde Amerika'ya getirirdi ve Springsteen'e bayılırdı.
Made me lose the only woman I ever loved.
Sevdiğim tek kadına mâl oldu.
I loved him but he changed me.
Onu çok sevdim ama beni değiştirdi.
The vampires took people I loved from me- - my own sister, Steve.
Vampirler benden sevdiklerimi aldı. Bacımı, Steve'i.
We may have lost in the competition, but the boy I loved finally saw me.
Yarışmada kaybetmiş olabiliriz, ama aşık olduğum çocuk nihayet beni gördü.
I told you I loved you because I was sired to you, and now that I'm not, I know that none of it was real, but if you still think that it was, I mean, maybe you're the one who needs help with your emotions, not me.
Seni sevdiğimi söyledim çünkü sana efendilik bağıyla bağlıydım ve şimdi bağlı olmadığım için onların hiçbirinin gerçek olmadığını biliyorum ama eğer sen hâlâ gerçek olduğunu düşünüyorsan yani belki de duyguları konusunda yardıma ihtiyacı olan kişi sensindir.
Instead, I ask families to tell me names, stories, anything about their loved one, so that my students will understand this was once a human being.
Ama ben ailelerden isimlerini, hikayelerini sevdiklerine dair her şeyi istiyorum böylece öğrencilerim bunun da bir zamanlar insan olduğunu anlayabiliyor.
You can't tell me the man that I know- - the one who saved my life, the one who loved Emily- - that that man doesn't exist?
Hayatımı kurtaran, Emily'i seven adamı. O adam hiç var olmadı mı?
I have lost more loved ones than I can count and it hurts me every single time.
Sayamayacağım kadar sevdiğimi kaybettim ve her seferinde de canım yanıyor.
Don't we all - - you, me - - we deserve to be loved.
Sence sen ve ben, biz sevilmeyi hak ediyoruz.
If Hee Joo loved Moo Chul instead of me when she was young would Hee Joo be living right now?
Hee Joo gençken benim yerime Moo Chul'u sevseydi şimdi hayatta olur muydu?
By eating two pieces, I thought you were trying to convince me that you loved it but you really didn't, so you thought you had to eat two pieces to prove to me that you loved it when you... when you just... you didn't.
İki tane yiyerek beni sevdiğine ikna etmeye çalıştığını ama aslında sevmediğini sandım. O yüzden sevmediğin hâlde sevdiğini göstermek için iki tane yemen lazımdı.
But you could love me as a brother - if you ever loved your brother.
- Beni kardeşin gibi sevebilirsin. - Kardeşini hiç sevdin mi
The Captain is moving to Rome, and he offered to bring me along as his art consultant, but I turned it down, because I thought you loved your job.
Kaptan Roma'ya taşınıyor ve beni de oraya sanat danışmanı olarak götürmek istedi ama işini çok sevdiğini düşündüğümden teklifi reddettim.
They stole from me everything in this world that I have loved.
Dünya üzerinde sevdiğim her şeyi elimden aldılar.
When your father left... I loved him with everything I had in me... and I hurt for myself.
Baban bizi terk ettiğinde onu her parçamla seviyordum ve kendim için yanıp tutuştum.