English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ L ] / Lying there

Lying there Çeviri Türkçe

1,823 parallel translation
we couldn't leave his bones lying there.
Biraz büyük olmadı mı sizce de?
there's no telling when we'll be the ones lying there.
Hey... Hepimiz bir gün böyle öleceğiz.
And erin's lying there getting sicker.
Ve Erin orada hasta yatıyor ve durumu kötüye gidiyor.
I'm lying there thinking, Aw crap, here we go.
Ben içinde yatıyorum, Aw Siktir, İşte başlıyoruz.
When you're pissed off, lying there thinking why did I marry this broad? , that's Walter.
Ne zaman suratını asıp, yattığın yerde niye bu kokonayla evlendim diye düşünüyorsan?
And all you remember is lying there.
Tek hatırladığınız yatmakta olduğunuzdur.
Sometimes, i am lying there.
Bazen kanepeye uzanırım.
It's as if I am the one lying there, dead.
Sanki orada yatan benim.
Lying there almost dead On a drip in that bed
"... takmışın serumu koluna, uyuşturucudan öleceksin! "
Look at this pathetic wretch lying there.
Orada acınacak bir halde yatan zavallı çocuğa bakın.
Your necklace is lying there.
Kolye orada yatıyor.
But now he was just lying there, and it was too late.
Öylece uzanmış yatıyordu ve ben her şey için geç kalmıştım.
The kid had been lying there crying for three days.
Çocuk üç gündür öylece yatıp ağlıyordu.
The kid was lying there crying for three days.
Çocuk üç gündür ağlayıp duruyordu.
With you lying there like that, I can say what I like.
Sen bu haldeyken, sana istediğim şeyi söyleyebilirim.
It's a stupid idea, but I'd love to see Ma Verbeek's face if she comes home and he's not lying there, tied up, but jumps out from behind the hedge or is sitting at the kitchen table.
Salakça bir fikir ama, Verbeek'in annesinin eve gelince, onu yatakta göremeyip, onun yerine çitten atlarken ya da mutfak masasında otururken görmesi ilginç olurdu.
That guy's lying there all alone.
Adam evde tek başına yatıyor.
You look so cute lying there all crashed out like that.
Öyle dağılmış yatarken çok tatlı görünüyordun.
Typography was so broken by the end of the grunge period, just lying there in a twisted heap, all rules cast aside, no apparent way forward, that all those designers could perhaps do by the late nineties was to go back
Grunge döneminin sonunda tipografi o kadar bozulmuştu ki dağınık bir kalabalık içinde öylece yatmaktaydı. Tüm kurallar kenara atılmış, ileriye dönük bir yol kalmamıştı.
And I'm lying there, trying to breathe.
Ve orada uzandım. Nefes almaya çalıştım.
I don't know how long she was there like that, lying there next to us.
Ne kadar süredir o durumda olduğunu bilmiyorum, yanımızda yatıyordu.
We were just lying there. It was just us.
Uzanırdık öylece, sadece biz vardık sanki.
- You're like lying there,
-... yan yana yatıp...
Based on the level of decomp, she'd been lying there about two days before they found her.
Çürüme derecesine bakarak, orada yaklaşık iki gün yattıktan sonra, birileri tarafından bulunmuş.
I ran out to the patio, and he was just lying there.
Vardığımda, öylece yatıyordu. Üzgünüm.
He took me to the school, and I saw Jimmy lying there on the floor, dead, and Keith was standing above him.
Beni okula götürdü... ve Jimmy'i yerde ölü halde yatarken gördüm.
I saw Jimmy lying there on the floor dead, and Keith was standing above him.
Jimmy'yi yerde ölü halde yatarken gördüm. Keith de yanıbaşında duruyordu. Keith'i Jimmy öldürmedi.
The victim was killed by the puncturing of his jugular, left lying there for several hours, then the murderer came back.
Kurban şah damarının delinmesi sonucu ölmüş. Birkaç saat o şekilde bırakılmış. Sonra katil geri gelmiş.
When I got shot and I was lying there bleeding, I wasn't thinking,
Orada vurulup kanlar içinde kaldığımda...
And that is my brother lying there.
ve kardeşim orda öyle yatıyor.
The truck is lying there.
Kamyon yatıyor öyle.
JENNY - - SHE WAS JUST LYING THERE.
Jenny, hareketsiz bir şekilde yerde yatıyordu.
There's the mother behind us who we just worked on, and she's just lying quietly with her pup
İnceleme sırasında berimizde anne olmasına rağmen hiç oralı olmayıp yavrusuyla uzanmaya devam ediyor.
She may have been lying bound there.
Kızı bağlayıp oraya yatırmış olabilir.
There's nothing worse than lying.
Yalan söylemekten daha kötü bir şey yoktur.
Now, storm in there, call Joan a lying biatch, and go get our friend.
Pinpon tutucu bir adam. Oraya git, Joan'e "yalancı" diye bağır, onu oradan kurtar.
You have to do everything Nancy said and if she is lying, which she isn't, but if she is, then Oliver won't be there, there won't be a man called Fagin, no-one will have heard of a Mr Monks
Nancy'nin söylediklerini yapmak zorundasınız. Eğer yalan söylüyorsa ki söylemiyor, fakat söylüyorsa, Oliver orda değildir. Fagin adında bir de olmaz,
If I travel all the way out there and I find that you've been lying to me, I'm going to find you and I'm going to take more than my money back.
- Dinle Paul onca yolu tepip oraya gider ve bana yalan söylediğini öğrenirsem seni bulur ve paramı geri almaktan çok daha fazlasını yaparım.
You know, there's one of these lying in an alley behind my house.
Bizim evin arkasındaki sokakta bunlardan bir tane var.
Yeah, he was lying down there...
Evet, orada uzanıyordu...
But if I find out you're lying, there'll be repercussions.
Ama yalan söylediğinizi anlarsam, bunun sonuçlarına katlanırsınız.
Why is there always so much shit lying around?
Bu şeyler neden hep ortalıkta duruyor?
I thought we said that there wasn't gonna be the regular bullshit and lying.
Şüphe üzerine kurulu o saçma ilişkilerden biri olmayacak demiştik.
I didn't know the proper nomenclature for it. I'd seen it. There was a copy lying around, I'm sure, somewhere.
Ne gördüm ne de duydum ama eminim ki etrafta bir yerlerde bir kopyası varmıştır.
Well unless there's a fairway on the I-15, and his golf cart is doing 65, he lying.
I-15'de golf yolu olmadığına göre golf arabası da 100 km. hız yapmadığına göre yalan söylüyor.
The Mouth of Truth. Legend is that if you're given to lying, and you put your hand in there, it'll be bitten off.
Efsaneye göre, eğer yalan söyleyip elini buraya koyarsan ısırıp koparırmış.
She stands to gain as much as he does if there were to be a financial settlement, which is not gonna happen because he's lying.
Finansal bir anlaşma olsaydı ortada, onun kazandığı kadar kazanmak için hazırda beklerdi ama böyle bir şey olmayacak çünkü adam yalan söylüyor.
I don't suppose there's anything I could say or do that would convince you that I'm not lying.
Yalan söylemediğime, dürüstçe değişmek istediğime seni ikna etmek için..
It just bothers me, I mean, you left me out there, lying out there, I mean...
Beni orada öylece yatarken bırakman canımı sıktı biraz.
But, uh... like, I remember this one time, um, I was sitting in that chair over there, and he was, like, lying on his stomach, like, on the bed, and we were just listening to music and stuff, and I, like... I never would have, like, asked anyone this before, but he was lying on his stomach, like, reading a book, and I was just like, "Hey, Scott, can I ask you something?"
Fakat bir keresinde hatırlıyorum oradaki sandalyede oturuyordum ve o sanki yatakta yüzükoyun ayatıyordu ve müzik ya da o tür bir şeyler dinliyorduk ve ben bunu daha önce kimseye sormamıştım ama yüzükoyun yatmış, kitap okuyor gibiydi ve ben de ona "Scott sana bir şey sorabilir miyim?" dedim.
Oh, yes, she'll still be in there, lying, I imagine.
Oh, evet, hala orada, yalan söylüyordur kanımca.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]