Matchbox Çeviri Türkçe
123 parallel translation
- My matchbox. - Up there? - The light's better up here.
Kibrit kutumu... burası daha aydınlık.
The gasoline catches, and she goes up like a matchbox.
Benzin sızmış ve kamyon kibrit kutusu gibi alev almış.
I don't like this house, it's like a matchbox.
Kibrit kutusu gibi evlerden hoşlanmıyorum.
It would fit in a matchbox.
Hem de bir kibrit kutusuna bile sığar.
There was a great big matchbox, a-a-a huge one, and and Ian and I came to have a look at it and and then he sat on it, and there was this terrible noise, and he fell inside it and now he's gone!
Neler oldu? Kocaman bir kibrit kutusu vardı, en büyüğünden, ve Ian ve ben ona bakmaya gitmiştik Sonra o içine girdi, korkunç bir ses duyduk, ve o orada kaldı.!
Did he have the matchbox?
Notebook bu sanırım.
Look, Doctor give us some hope, I mean, Ian's inside that matchbox!
Bak, kendine yaptığına bir baksana? ! Bak, Doctor bize umut ver, Ian kibrit kutusunda sıkışıp kaldı!
But Grandfather, supposing the man walks off with the matchbox!
Chesterton'u bulmalıyız!
It can be carried in a matchbox.
Bir kibrit kutusunda taşınabiliyor.
Simon and Vivian at the front coming to the matchbox jump- -
Simon'la Vivian kibrit kutusu atlamaya yaklaşıyor.
We're coming to the second event, the matchbox jump.
İkinci oyuna geldik : Kibrit kutusu atlama.
No sooner do I try to learn my part in the play than I see this matchbox and wonder why it isn't in the play too.
Bu kibrit kutusunu gördüğümde oyundaki rolümü öğrenir öğrenmez neden bunun da oyunda olduğunu merak ederim.
Then I'm like you and the matchbox that isn't in the text.
Sonra ben senin gibiyim ve kibrit kutusu metinde yok.
She has two dimes, a matchbox and a nickel.
Kızın iki tane 10 senti, bir kibrit kutusu ve bir 5 senti var.
She has two dimes, a matchbox and a nickel.
Kızın iki tane 10 senti, bir kibrit kutusu ve bir de 5 senti var.
It may be, Mr. Hogan, but that ice could crush this hull like a matchbox.
Olabilir, Bay Hogan, ancak öyle olmasa bir kibrit kutusu gibi ezilebilirdik.
Here : a matchbox to keep it in.
- Al sana bir kibrit kutusu. - Saklamak için mi?
I know. I read it on the back of a matchbox.
Bunu bir kibrit kutusunun arkasında görmüştüm.
It was a child's toy, a very small Matchbox vehicle.
Bir oyuncak vardı, kibrit kutusu kadar bir araba.
And you lost the matchbox last spring
İlkbahar karşılaşmalarını şimdiden kaybettin.
" A matchbox of our own
" Kendimize ait kutu gibi bir ev
And in the belongings of Monsieur Gale, there was a matchbox, an empty matchbox.
ilk olarak, eşekarısının "yuvasını" aradım. Ve Monsieur Gale'in kişisel eşyaları arasında da, bir kibrit kutusu vardı, "boş" bir kibrit kutusu.
When you think of that matchbox house... this is indeed as big as a palace. Right?
O kibrit kutusundan evi düşününce aslında burası büyük bir saray.
Those vehicles tumbled across the freeway like Matchbox cars.!
Arabalar kutu gibi devriliyorlar.!
Uh, you gon'have to keep track of my Matchbox cars.
Uh, oyuncak araba parçalarımı saklayacaksın.
A matchbox?
Kibrit kutusundan mı yaptın?
And a matchbox.
Ve bir kibrit kutusu.
I meant a real car, Eddie, not a Matchbox.
Ben gerçek bir arabayı kastetmiştim Eddie, kibrit kutusunu değil.
If you are not drunk, can hit a matchbox from 300 meters.
Sarhoş değilsen 300 metreden kibrit kutusunu bile vurursun bununla.
As a metal band they were great, but this as far as I am concerned, blows away Matchbox 20.
Metal grubu olarak harikaydılar, ama bu bana sorarsan, "Matchbox 20'ye" beş basar.
Like little Matchbox cars. - Agh!
Küçük kibrit kutuları gibi.
- I came from China in a matchbox.
Çinden buraya kibrit kutusunda geldim.
I'm the one who put the matchbox under the leg.
Masanın ayağına kibrit kutusu sıkıştırdım da ondan
We'll be sending Potter to the hospital wing in a matchbox.
Potter'ı bir kibrit kutusunda hastaneye göndermemiz gerekebilir.
You'll end up hailing a matchbox with that squeak.
Kibrit kutusu mu açıyorsun? Bağırsana!
I can gift you a matchbox.
Kirbit kutusu alabilirim
Last week I got some great fishhooks, and a waterproof matchbox that floats.
Geçen hafta harika balık oltaları ve suyun üstünde yüzen su geçirmez kibritler buldum.
Because this is the one That played, "matchbox blues."
Çünkü bu gitarla Match Box Blues çalınmıştı.
Oh, "matchbox blues."
Match Box Blues!
% % sitting here wondering % % % % would a matchbox hold my clothes % %
Burada oturmuş kibrit kutusunun giysimin neresine saklandığını düşünüyorum.
Michelle Branch, Matchbox 20.
Michelle Branch. Matchbox 20.
That Matchbox bitch ain't giving you no pussy?
Şu Kibritçi Kız sana hiç vermiyor mu?
Gil, I think now would be a great time... to add a little matchbox twenty to our sound, don't you?
Gil, bence tarzımıza Matchbox Twenty eklemenin zamanı geldi. Değil mi?
It's a Matchbox 20 concert in the city.
Şehirde Matchbox 20 * konseri var.
This thing's gonna light up like a matchbox.
Bu şey kibrit kutusu gibi parlayacaktır.
I thought I heard a matchbox car pull up.
kibrit kutusu arabalarından birinin yaklaştığını duydum sanki..
And behind that liquor in your drawer... and those... pills in that stupid little matchbox.
Çekmecendeki likörün arkasına ve de o aptal kibrit kutusunun içindeki hapların arkasına.
Every matchbox in this house is a deathtrap.
Hep bu çocuk yüzünden! Evdeki bütün kibrit kutuları ölüm tuzağı gibi.
Now, Susan, I've wedged the matchbox against a knothole.
Güzel. Susan, ben kibrit kutusunu deliğe sıkıştıracağız.
That's my matchbox collection.
Kibrit kutusu koleksiyonum.
- He driving a Matchbox?
Küçük otomobil mi kullanıyormuş?