My camera Çeviri Türkçe
1,541 parallel translation
- I've got to get my camera. This is...
- Fotoğraf makinamı alayım yahu...
- My camera.
- Kameram.
I REMEMBER PUTTING MY CAMERA DOWN, AND THAT'S IT.
Kamerayı yere düşürdüğümü hatırlıyorum. Hepsi bu.
My camera was never switched off.
Kameram hiç bir zaman kapatılmamıştı.
The one day I forget my camera.
Fotoğraf makinemi nasıl oldu da unuttum.
This mean lady's trying to steal my camera!
Bu kötü kadın kameramı çalmaya çalışıyor.
I can't keep photos of you on my camera, Han.
Fotoğraf makinemde senin fotoğraflarını tutamam, Han.
You played with my camera, didn't you?
Benim kameramla oynadın değil mi?
If you can show me your boxes, I'll give you my camera for nothing.
Bana kutularını gösterirsen, sana fotoğraf makinemi ücretsiz vereceğim.
Pardon, was fallen my camera
Fotoğraf makinemi düşürdüm.
Give me my camera back!
Kameramı geri ver!
I gotta get my camera fixed, though.
Ama kameramı tamir ettirmem lazım.
It's my camera.
Kameram.
So you'll be staying... I'll be taking my camera out of its box, doing some dancing, going to school, and just...
O halde sen burada kalacaksın Fotoğraf makinemi çantasından çıkartacağım biraz dans edeceğim, okula gideceğim, ve sadece...
He chucked my camera and my glasses.
Kameramı ve gözlüğümü kırdı.
That's what I've tried to find with my camera.
İşte benim kameram ile arayıp bulmaya çalıştığım buydu.
How does my camera fit in to all this?
Peki tüm bunlarla benim kameramın ilgisi ne?
- Have you seen my camera?
Kamera mı gördün mü?
I mean, maybe I left my camera on.
Yani, belki de açık bırakmışımdır.
He'd try stealing my camera at parties.
Partilerde kameramı alırdı.
Put my camera down.
İndir kameramı.
Hey, Ouram, hand me my camera.
Hey, Ouram. Kameramı ver.
Don't use my camera for that Screen Test bollocks.
Deneme Filmi saçmalığı için kameramı kullanma.
Get my camera and put it in your locker.
Kameramı al, dolabına koy.
Well, if I'm not needed, I'll be taking my camera back, then.
Madem bana ihtiyaç yok, kameramı geri alıyorum.
Where's my camera?
Kameram nerede?
Oh... this is my camera.
Oh... bu benim kameram.
- That's my camera.
- Kameram var.
Well, I'm gonna set up my camera and take some high res stills of these glyphs.
Fotoğraf makinemi kurup bu hiyerogliflerin yüksek çözünürlükte fotoğraflarını çekeceğim.
That's my camera.
O benim fotoğraf makinem!
Am I ever gonna see my camera again?
Fotoğraf makinemi bir daha görebilecek miyim?
But I threw away my camera.
Ama kameramı attım.
Didn't you wanna borrow my camera?
Fotoğraf makinamı ödünç almak istemiyor muydun?
Truth be told, when I overheard the skank tell my mom about your little one-night stand it wasn't so much me eavesdropping as it was checking the tape and the camera I hid in their bedroom.
Doğrusunu söylemek gerekirse, senle olan kaçamağını anneme anlatırken duyduklarıma,... odalarına sakladığım bir kamerayla çektiğim bu filmi izlerken duyduklarımdan daha az şaşırmıştım.
Camera is a cruel mistress, my friend.
Kamera acımasız bir sevgili gibidir, dostum.
Maybe I have a hidden camera of my own.
Ya da belki benim de bir gizli kameram vardır.
Look, I admit I was shocked to find out that Olivia kissed you first, and I was even more pissed that they didn't capture my reaction on camera, because I think it would have made for brilliant television.
Dinle, açıkçası Olivia'yla öpüştüğünüzü öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlığa oranla,... buna gösterdiğim tepkiyi kaydetmemelerine daha çok sinirlendim. Çünkü bunun reytingler açısından harika olacağını düşünüyordum.
I'm nearly losing my mind and you grab the camera.
Neredeyse aklımı kaybedecektim ve sen kamerayı aldın da geldin.
You have a camera in my face in the bathroom.
Banyoda yüzüme doğrulttuğun bir kamera var.
Hey, you haven't seen my digital camera, have you?
Hey, benim dijital fotoğraf makinemi görmedin, değil mi?
We're gonna plant your video camera... then we're gonna catch him cheating on my mom... and then we're gonna finish this effing fiasco... once and for all, OK?
Kameranı yerleştireceğiz ve onu annemi aldatırken yakalıyacaz... ve bu fiyaskoyu ilk ve son olarak sonra erdireceğiz, tamam mı?
Taking my friend to get her camera fixed.
Arkadaşın kamerasını tamire getirdik.
My dad got me a digital camera for my birthday.
Babam bana doğum günü hediyesi olarak dijital kamera aldı.
you can look around and you can see that everybody's okay, but you keep the camera on my face, okay?
Dolaşıp herkesi görebilirsin. - Kamera yüzümde kalacak, anlaşıIdı mı?
My eyes are like a camera!
Gözlerim bir kamera gibidir!
I had my video camera because... you look like you fart shit in that ridiculous swimming trunks.
Video kameram vardı ama... O yedi renkli mayoyla lanet havuzda b.. a benziyorsun.
And I'm wondering why my boyfriend has a camera plastered to his face.
Ve, erkek arkadaşımın yüzüne neden kamera yapışmış merak ediyorum.
You're the one who put the camera in my hands.
Elime kamerayı tutuşturan sensin.
My director said it would help make sure that people look at the camera a lot.
Yönetmenim insanların kameraya bolca bakmalarına yardımcı olduğunu söylüyor.
I got a perp with a bloody, uh, weiner in the back of my car, and I got a camera man down.
Allah'ın belası bir kaçağım ve yere yığılmış bir kameramanım var.
And now Tricia Tanaka's dead, and her camera dude, and it's all my fault.
Şimdi de Tricia Tanaka öldü. Kameramanı da öldü. Hepsi benim suçum.
camera 269
cameras 133
cameraman 36
camera shutter clicks 92
camera clicks 41
camera shutter clicking 109
camera clicking 22
camera two 34
cameras clicking 16
camera one 28
cameras 133
cameraman 36
camera shutter clicks 92
camera clicks 41
camera shutter clicking 109
camera clicking 22
camera two 34
cameras clicking 16
camera one 28
camera three 20
camera shutters clicking 36
my cat 44
my call 28
my card 41
my captain 60
my car broke down 33
my car 259
my career 73
my career is over 18
camera shutters clicking 36
my cat 44
my call 28
my card 41
my captain 60
my car broke down 33
my car 259
my career 73
my career is over 18