My land Çeviri Türkçe
2,280 parallel translation
Get off my land, you fucking pigs!
Çabuk çıkın arazimden, sizi pis domuzlar.
I've got a right to protect my land.
Kendi arazimi korumaya hakkım var.
Mr Rawson wants to lease my land, but only, I suspect, because he's helping himself to its coal from his side.
Bay Rawson arazimi kiralamak istiyor ama bana yardımdan daha çok kendisi için geldiğinden şüpheleniyorum.
Nor see you in this house or on my land ever again.
Arazimde ve evimde sizi tekrar görmeyi de.
It's my property, my land, My shop!
Benim mülküm, benim arazim, benim atölyem!
Stop trying to send dirty text messages to my land line, Jenna.
Ev hattıma münasebetsizce mesajlar bırakmayı kes Jenna!
It's my land, remember?
Orası benim arazim, hatırladın mı?
You guys can't just scoot about on my land willy-nilly.
Öylece bedel ödemeden ülkemden kaçamazsınız.
I was angry that my people were degraded.
Halkım aşağılandığı için öfkeliydim.
For many years now, I have been asking that my father's title be restored to me, along with his castle and his land.
Yıllardır babamın unvanının bana geri verilmesini istiyorum kale ve topraklarla birlikte.
For this, my parents were given land and position, but he did it for power.
Bu sayede aileme toprak ve unvan verildi ama o bunu güç için yaptı.
My apologies for intruding upon your thoughts, mademoiselle, but, strictly speaking, only reptiles that walked on dry land are called "dinosaurs".
Düşüncelerinizi kestiğim için özürlerimi kabul buyurun, matmazel, ancak, açıkça söylemek gerekirse, karada yürüyen sürüngenlere "dinozor" denir.
I'm just passing by on my way north, I have some land there...
Yolun kuzeyinden geçiyordum, orada arazim var...
Well, you haven't met so I'm travelling I have to see this land, my parents died, did you know?
Tamam, tanışmadınız bu araziyi görmem gerek, ailem öldü, biliyor muydun?
My parents bought the land with the idea of building a modest house, and live in both...
Ailem orayı mütevazı bir ev inşaası fikri üzerine satın aldı, birlikte yaşamak için...
For penance, I entered the mission field in my ancestors'land of Kenya.
Cezam için atalarımın vatanı Kenya'da misyoner oldum.
This is my land.
Burası benim arazim.
Ten acres of land up near Connery, neighbouring my pit.
Connery'de maden ocağımın yakınında 4300 dönüm araziniz bulunmakta.
My home is now a distant land
# My home is now a distant land #
I should warn you, land seizure isn't really my specialty, but I'm happy to take a look.
- Sizi uyarmalıyım arsaya el koyma benin uzmanlık alanıma girmiyor ama yine de bakacağım.
And you, out of all my friends, come from the most distant and exotic land.
Justin için bir akşam yemeği veriyorum ve sen tüm arkadaşlarım arasında uzak ve egzotik topraklardan gelen bir tek sen varsın.
Oh, my dear boy, you are living in a never-never land.
Oh, canım evladım sen bir ütopyada yaşıyorsun.
Please, Sheldon, I'm a young, virile visitor from a foreign land and I need to strut my stuff.
Lütfen Sheldon, ben yabancı bir memleketten gelmiş has bir erkeğim ve ihtiyaçlarımı karşılamam gerekiyor.
My explosions are caused by using the magic of the great land to compress tree roots.
Bu büyük adanın büyüsünü kullanarak oluşacak patlamalarım ağaç köklerini kıstıracak.
On my resume, under "skills" I put "Has a land line."
Özgeçmişimde, "vasıflar" bölümüne "sabit hattı var" yazılı.
"The land of my country.."
Ülkemin toprakları...
"The land of my country."
Ülkemin toprakları.
"The land of my country.."
Ülkemin toprakları.
Looks like a land crab that once crawled up my pee hole.
Bir keresinde sidik yoluma giren yengece benziyor.
Roger is coming as my Uncle Cosworth. - Land the ho, matey. - No, Roger.
Emin olamadım, ben de pudingli şekerleme, şekerli şekerleme ve lokumlu şekerleme aldım.
If I'm crazy, you won't mind me practising my eccentric hobby on your land, will you?
Eğer ben deliysem, egzantirik hobim için arazinde gezmemi de umursamazsın o zaman, değil mi?
My client was convicted and sentenced to prison for a very simple and almost prosaic reason.
Çok basit ve sıradan bir nedenden dolayı müvekkilim yargılandı ve hapsine hükmedildi.
From now on, this piece of land is my country and my home!
Bundan sonra bu toprak benim hem vatanım hem yurdum!
My minions were waging war on the Land of the Living.
Kölelerim Yaşayanlar Dünyası'na savaş açmıştı.
I mean, you know, Gary has this development deal with some land he bought a while back, so my guess is if he's in trouble, it's got to have something to do with that, right?
Yani, Gary'nin önceden aldığı araziler için bayındırlık anlaşmaları var, Tahminimce, eğer başı dertteyse, bununla ilgili olmalıdır, değil mi?
And this - - this land came up, And, uh, I did my homework.
Ve bu--bu arazi ortaya çıktı, ve, uh, ben ödevimi yaptım.
My plan, Chesty, is to land on Hydra island, get ourselves nice and cuddly with Widmore until we get a chance to jump on that sub.
Plânım Hidra adasına gitmek küstah. Denizaltıya binme fırsatını yakalayana kadar Widmore ile iyi geçinmek.
You think that you're the first agents to land on my doorstep?
Kapıma gelen ilk ajanlar siz misiniz sanıyorsunuz?
This is my rassinfrackin'land, and I don't care what no man from no Tennessee Valley Authority says, consarnit!
Burası benim arazim, ayrıca yasalar da umurumda değil, lanet olası herifler!
That's in my notes, yes. And the remodeling gave us an approximate age- - about 30.
Ve tekrar yapılandırma bize yaşının, yaklaşık olarak 30 olduğunu gösteriyor.
Okay, what I did was modify my mass-recognition program- - patent pending- - to scan the photographic reconstruction of the crime scene to find areas of comparatively less chaos.
Peki, bütün yaptığım, kitle tanıma programımı beklemedeki doku yani suç alanındaki foto grafik yeniden yapılandırmaları tarayıp, daha az karmaşık alanları bulması için ayarlamaktı.
Ned Flanders, you would take us to the Holy Land just to try to make my husband a better man?
Ned Flanders, sırf kocam daha iyi bir adam olsun diye ailemi Kutsal Topraklar'a götürür müydün?
Wait, isn't that on my land?
Evet, eski av kulübesi.
There will be one more war in this land... my war.
Bu ülkede bir savaş daha olacak.
My dad taught me how to live off the land.
Babam bana doğada nasıl hayatta kalacağımı öğretti.
Oh, my dear, you never were good at asking for permission to land.
Oh, hayatım. Yere inmek için izin isteme konusunda hiç kibar değilsin.
Now, my mission now is to cast off the shackles of my incarceration, to go forth in the land, and spread his good word, the way that Jesus did with the apostles.
Şimdi benim görevim, somut bedenimi zincirlerden kurtarmak ve yeryüzünde O'nun sözlerini yaymak, İsa'nın havarileriyle yaptığı gibi.
On April 10, 2912, my late husband and I set off down fifth Avenue aboard the Land Titanic, the largest street-going vessel ever built.
10 Nisan 2912, son eşimle birlikte Fifth Avenue'u Titanic üstünde geçmeyi planlamıştık. Zamanının yapılmış en büyük kara aracıyla.
My love for you is as unsinkable as this land ship and as brilliant as this stone.
Size aşkım, bu gemi gibi kadar dayanıklı bu taş kadar parlak.
Yes, but if I'm successful, I will be able to map and reproduce your thought processes in deriving a grand unified theory, and therefore, subsume your conclusions under my paradigm.
Evet, ama başarılı olursam büyük birleşim teorisinin sağladığı düşünce yönteminin planını hazırlayıp yeniden yapılandırır ve böylece kararlarını kendi paradigmam altında sınıflandırabilirim.
My family's owned this land for over a hundred years.
Ailem, 100 seneden fazladır bu toprakların sahibidir.