English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ N ] / No chance

No chance Çeviri Türkçe

3,415 parallel translation
There's no chance
Hiç şans yok.
No chance, soldier, so far this story has been one - sided, now it looks like there's going to be a twist in the story
Hiç şansın yok, asker şimdiye kadar bu hikâyede biri vardı. ama artık içinde dönen başka biri daha olacak.
No chance!
Hiç de bile.!
See, I knew there was no chance in hell that we'd make a scheduled reservation, so, uh, I booked Marco here.
Önceden yaptığımız bir programa yetişmemizin imkânı olmadığını biliyordum. O yüzden Marco'yu buraya çağırdım.
She had no chance.
Hiç şansı yoktu.
There's no chance of getting your own cell.
Tek kişilik hücre şansı yoktur.
- No chance.
- İmkanı yok.
I now see there is no chance to save you!
Görüyorumki sende hiç değişim umudu kalmamış!
Bloke stood no chance.
- Herifin hiç şansı yoktu.
- No chance... 20, final offer.
- Hiç şansın yok... 20, son teklifim.
There's no chance you'll ignore that, right?
Bunu görmezden gelsen olmaz değil mi?
And I don't want this to - No chance.
- Ve böyle olmasını istemez- -
Yeah. No chance in hell.
Evet, mümkünü yok.
You have no chance with me.
Benimle hiç şansın yok.
You stood by your boy all night, even though you have no chance of getting with me.
Benden bir iş çıkmayacak olsa bile tüm gece arkadaşının yanında oldun.
He has had no chance to get lost in his head, no chance to overthink, and... Voila.
Düşüncelere dalmasına ya da kafasının karışmasına imkan yok.
And I'm sure you've already managed to kill Estrada, which leaves me no chance to prove any of this.
Eminim Estrada'yı öldürmeyi de çoktan başarmışsındır. Böylece bunları kanıtlayacak bir şansım da kalmadı.
There's no chance unless you take one. and the time to see the brighter side of every situation.
# Ve bardağın dolu tarafını görmenin zamanı geldi #
For starters, there is no chance have a peaceful death.
Öncelikle, hiç birinin huzur içinde ölme şansı yok.
No chance.
Hiç şansın yok.
Said you were stupid, [No Audible Dialogue] that you had no chance.
Sizin aptal olduğunuzu söylediler, ve hiç şansınız yoktu.
Everybody admits there's no chance for life, at least as we know it, on the planets that orbit the pulsar.
Herkes burada yaşamın bir şansı olmadığını kabul ediyor. En azından, bu atarcanın yörüngesindeki gezegenlerde.
It told us that there was no chance this thing would hit us in 2029.
Hiç bir şansımızın olmadığını ve bu şeyin bize 2029 yılında çarpacağını tespit etti.
- So she won't do it? - No chance, man.
- Yani kürtaj yaptırmak istemiyor mu?
You have no chance of victory if you aren't willing to die for your cause.
Eğer ölümü göze almazsanız, hiç bir zafer kazanamazsınız!
Tell me something, King? Am I the first woman you've ever taken to the wine country that you have absolutely no chance - of sleeping with?
Söyle bakalım King, şarap köyüne getirdiğin ve yatma şansının sıfır olduğu ilk kadın ben miyim?
No chance of getting?
alma şansın yok?
No chance.
Mümkünâtı yok.
I thought I had absolutely no chance at that.
Bununla hiç şansımın olmadığını düşünüyordum.
No chance.
Şansın yok.
They had no chance.
Başka şansları yokmuş.
There's no way I actually have a chance of getting this job.
Bu işi alma şansım sıfır gibi bir şey.
No, we have to give her a chance to do the right thing.
Hayır, doğru yolu bulması için ona bir şans vermeliyiz.
No, couldn't take the chance.
Risk alamazdık.
No, there's just a-a chance of some liver damage, uh, cardiomyopathy, and, in some very rare cases, uh, heart failure.
Hayır, karaciğere hasar verme ihtimali de var kardiyomiyopati olma ihtimali de ve bazı nadir durumlarda kalp yetmezliği.
No. The corpse has better chance.
Hatta, ölülerin senden daha fazla şansı var.
Well, I have an L.A.P.D. ritual thing that says no one goes in or out of the rectory where our murdered priest lived until we have a chance to look around.
L.A.P.D.'nin adeti de ölen papazımızın yaşadığı eve biz bakana kadar kimse giremez ve çıkamaz der.
No, you're being given the chance of first refusal to purchase as is your right as a current tenant.
Hayır, mevcut kiracı olarak evi satın alma konusunda ilk şans size veriliyor.
Baroque, and yet, if Snow Plain insists on a modified comparative negligence defense, I see no other option than to offer the plaintiff a chance to combine charges of negligence.
Şatafat ve hal böyle iken, eğer Snow Plain değiştirilmiş göreceli ihmal savunması konusunda ısrarcı olursa,... davacının ihmal suçlamalarını birleştirmekten başka bir seçenek göremiyorum.
Everyone's aware that if the geese don't fly on cue, there will be no second chance.
Başlama işareti verildiğinde kuşlar uçmazsa ikinci bir şansın olmadığının herkes farkında.
No. I never got a chance to marry my soul mate.
Benim ruh ikizimle evlenme fırsatım olmadı.
Uh, by any chance, do you remember their names? No.
Belki şans eseri adlarını hatırlarsınız?
No. There's a chance...
- Bir şansımız var ama.
We human being, no such chance.
Biz insanız, böyle bir şansımız yok.
I hate that I'm thinking about this tonight, but it sounds like Regina made him feel like no one wants him here and I don't want him to leave before I get the chance to see him again. I'm sorry.
Affedersin.
As forensic science would avail us, there is zero chance of a no-match.
Adli tıp ilmine göre, bu ihtimal sıfır.
No fucking chance.
Hayatta olmaz.
- No, not a chance.
- Hayır, hiç şansı yok.
No, it's our chance to get a big cut.
Hayır, büyük vurgun yapacağız.
I was prepared to give James Holder a chance to right his wrongs, but this Deadshot has no morality, no honor, no code.
James Holder'a hatalarını düzeltmesi için bir şans vermeye hazırdım ama bu Keskin Nişancı'nın ne ahlakı ne onuru ne de prensibi var.
You'd kill me if you had the chance. No.
Fırsatını bulsan beni öldürürsün.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]