No choice Çeviri Türkçe
9,038 parallel translation
I had no choice.
Başka seçeneğim yoktu.
The problem with cornering a rat is you give them no choice but to attack, and you must be ready.
Bir fareyi köşeye sıkıştırırsan.. ona saldırmaktan başka çare bırakmazsın. Ve bu yüzden hazır olmalısın.
You had no choice.
Başka seçeneğin yok.
I had no choice.
Başka çarem yoktu.
I had no choice.
Başka bir seçeneğim yoktu.
Because we had no choice.
Çünkü başka seçeneğimiz yoktu.
You had no choice.
Başka seçeneğin yoktu.
It will hasten the calcification, but without the amethysts, we have no choice.
Bu kireçlenmeyi hızlandıracak ama ametistler olmadan, başka seçeneğimiz yok.
We got no choice.
Başka şansımız yok.
I got no choice.
- Başka seçeneğim kalmadı.
You have no choice.
Başka şansın yok.
You left me no choice.
Sen bana başka seçenek bırakmadın.
I don't want to lose her again, but I may have no choice.
Onu tekrar kaybetmek istemiyorum ama başka şansım da olmayabilir.
I had no choice but to protect myself.
Kendimi korumaktan başka çarem yoktu.
I had no choice but to work with them, no.
Ama onlarla çalışmaktan başka çarem yoktu, hayır.
Then I have no choice but throw out the confession of Mr. Rickter.
O halde Bay Ricker'ın itirafını geçersiz saymaktan başka bir seçeneğim yok.
We have no choice.
Seçeneğimiz yok.
Ms. Malone : Ordinarily, i'd have no choice but to expel her.
Normalde, onu kovmaktan başka seçeneğim yok.
The board will have no choice but to remove me from the day-to-day running of this company.
Yönetim kurulu da beni saf dışı edecek. Gün be gün şirketimden uzaklaştırılacağım.
But I have to be cautious as well when one of my doctors tells me that they're feeling dizzy during surgery, I have no choice but to take them off of surgical rotation until they've been cleared.
Ancak benim de tedbirli davranmam gerek eğer doktorlarımdan birisi ameliyat esnasında başım döndü diyorsa, durum netleşene kadar onu cerrahi rotasyondan çıkarmaktan başka şansım yok.
We have no choice at this point.
Bu noktadan sonra, artık başka seçeneğimiz yok.
I know the taser stings a little, but you left me no choice.
Şok tabancasının acıttığını biliyorum ama bana başka seçenek bırakmadın.
I had no choice but to go into town.
Kasabaya inmekten başka şansım yoktu.
My mom gave me no choice.
Annem başka seçenek bırakmadı.
She had no choice.
Başka çaresi yoktu.
~ Yeah, I had no choice.
- Evet, başka seçeneğim yoktu.
You had no choice.
Başka bir şansın yoktu.
~ We have no choice.
~ Başka seçeneğimiz yok.
You have no choice.
Başka şansımız yok.
~ Then I fear you leave the council no choice.
Konseye başka bir seçenek bırakmadınız.
There's no choice.
Başka seçeneğimiz yok.
You said she had no choice in the reassignment.
İşinin ayarlanmasında seçim hakkı olmadığını söyledin.
- Everything you arranged- - the staged prison break, killing Judge Vaughn- - all of it was about creating a scandal so big, the governor had no choice but to distance himself from R.E.
- Ayarladığınız herşey sergilenen hapisten kaçış, Yargıç Vaughn'u öldürmek, hepsi büyük bir skandal yaratıp valiye R.G. ile olan ilişkisini kesmekten başka şans bırakmamak içindi.
Everett Keck caused a spike in CCD so drastic that the sheik had no choice but to come to your summit.
Everett Keck o kadar etkili bir koloni çöküş sendromu artışına sebep oldu ki şeyhin zirvenize katılmaktan başka seçeneği kalmadı.
'Cause I got no choice.
Çünkü başka seçeneğim yok.
I had no choice, Sarah.
Başka çarem yoktu, Sarah.
I've got no choice.
Başka seçenek yok.
You left me with no choice.
Bana başka seçenek bırakmadın.
I had no choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
We have no choice but to act now.
Hemen harekete geçmemiz lazım!
I had no choice.
- Başka şansım yoktu.
No, no, I mean it was your choice to tell me,
Hayır, hayır, bana söylemeni kastettim.
I had no choice.
Başka şansım yoktu.
They had no other choice.
Başka seçenekleri yoktu.
Manipulate Victor into making a mistake so big in court that Catherine and Caleb will have no other choice but to fire him and hire us. Wait.
Victor'ın mahkemede büyük bir hata yapmasını sağlamalıyız ki Catherine ve Caleb onu kovmak zorunda kalıp bizi tutsun.
You had no other choice.
Başka şansın yoktu.
There's no real choice here, sir.
Başka şansımız yok efendim.
If he did this, it's only because He felt he had no other choice.
Eğer bunu yaptıysa, tek nedeni başka bir seçenek görmemesidir.
I'm offering you choice goods, handled with care- - no bruises, no broken bones, handpicked.
Sana güzel bir teklif sunuyorum, özenle dokunarak... çürük olmayanları, kırık olmayanları ellerinizle seçebilirsin.
This "True or False" choice probably has no meaning.
Muhtemelen doğru veya yanlış seçiminin bir anlamı yoktu.
If the Captain can't do it, I have no other choice.
Sen yapamıyorsan başka çarem kalmıyor.
choices 35
choice 102
no change 141
no cheese 20
no cheating 36
no charge 116
no chance 235
no chance of that 18
no children 110
no charges 30
choice 102
no change 141
no cheese 20
no cheating 36
no charge 116
no chance 235
no chance of that 18
no children 110
no charges 30