No ice Çeviri Türkçe
818 parallel translation
No ice, no ice, Dale.
Buz olmasın Dale, buz olmasın.
I'll have mine straight, no ice.
Cumartesi uygun mu sizin için? - Olur, iyi olur.
No ice.
Buz yok.
- Yes, and get back early or no ice cream.
- Evet, erken dönün yoksa dondurma yok.
I have the heel of a bottle, no ice or seltzer.
Sadece bir şişe var, buz veya soda yok.
There's no ice.
Buz yok.
I'm afraid there's no ice, but I'm sure you can manage.
Buz yok ama idare edersiniz artık.
- Sorry about no ice.
- Buz yok, kusura bakma.
No ice, no water.
Buzsuz, susuz.
- No ice.
- Buz olmaz.
No ice.
Buzsuz.
That don't cut no ice with me, Wyatt.
Beni ilgilendirmez Wyatt.
No ice cubes. No peanut butter.
Buz kalıbı, fıstık ezmesi yok.
J. T. S. Brown, no ice, no glass.
J.T.S. Brown marka, buz ve bardak istemez.
So warm, so nice, no snow, no ice.
Hem sıcak, hem havadar Ne buz var, ne de kar.
Warm and nice, no snow, no ice.
Sıcak ve havadar, ne buz var ne de kar.
- There's no ice.
- Buz yok.
No ice, I'm afraid.
- Korkarım, buz kalmamış.
Sorry we have no ice.
Maalesef hiç buz yok.
I'm sorry, but there'll be no ice cream for you tonight. - Cut him off.
Üzgünüm ama bu gece sana dondurma yok.
- No soda and no ice.
- Sodasız ve buzsuz.
- No soda, no ice.
- Sodasız ve buzsuz.
See, you bein'the Yankee law don't cut no ice with the Mexican army.
Gördüğün gibi, senin Yanki kanunların Meksika ordusunda pek işe yaramaz.
No, you can't have any ice cream.
Dondurma olmaz!
No more ice until you pay the bill.
Ancak öderseniz, göndeririz.
I no sell ice cream.
Dondurma satmiyorum.
- No, I want an ice cream.
- Hayır, ben dondurma isterim.
She wouldn't say no to a hunk of ice like this.
O bunun gibi büyük parça bir buza hayır demez.
No ice bag here.
Burada buz torbası yok.
There will be no Christmas trees, but there will be delousing with ice water from the hoses.
Noel ağaçlarını unutabilirsiniz ama hortumun altında buzlu suyla bit ayıklama planı hala geçerlidir.
Because there's no grass up there on the ice for his cattle.
Çünkü yukarıdaki buzda sürüsünü besleyeceği ot yok.
Not to eat ice cream with girls or dance on the floor, no.
Kızlarla dondurma yemek veya dans etmek istemezler, hayır.
You want some ice? No.
- Biraz buz ister misin?
No. Besides, they'll be cutting ice there this winter. Now wouldn't it be a nice thing if they were cutting blocks of ice -
Ayrıca kış gelince orada buz keseceğim.
No more ice.
Buz kalmamış.
One of those no-neck monsters hit me with some ice cream.
O boyunsuz canavarlardan biri üzerime dondurma fırlattı.
No ice.
Buz koyma.
NO MORE CH RISTMAS CAROLERS IN THE OFF ICE. THOUGH THE LATTER I DIOSYNCRASY
Artık ne papyon, ne zither müzik ne de iş yerinde yılbaşı şarkıları kaldı.
No search for survivors on Ice Floe Delta.
Bankiz Delta üstündeki kazazedeleri aramamak.
No. We're still pilots, only our plane's on ice.
Hayır, hala pilotuz, sadece uçağımızı kaptırdık.
One finger, with ice. Definitely no water.
Bir viski alayım, ama susuz olsun.
- Not as long as Joe's on ice, no.
- Joe uzak olduğu sürece hayır.
No, we have paranoia, schizophrenia, ambivalence, withdrawals, sibling rivalry, you name it, we've got it.
Hayır, neler var neler, paranoya, şizofreni duygusal gelgitler, içe kapanıklıklar, kardeş rekabeti, ne isterseniz var.
It's got no heart, it's cold as ice
Ruhu yoktur, buz kadar soğuktur
Not inwards, no...
İçe yönelik değil.
N ice portrait, but no one like that here.
Güzel tasvir ama burada böyle biri yok.
There is no more ice.
Başka buz yok.
- No. Thanks to the whiskey, the glycerine and the ice, you're still among us.
Viskinin, gliserinin ve buzun sayesinde, şu anda aramızdasın.
- I sent no one out on the ice!
- Kimseyi göndermedim! - Göndermediniz mi?
No, we are still in the ice age, but safe for the moment.
Hayır, hâlâ buzul çağındayız ama şimdilik güvendeyiz.
No, it's caved-in, not blown-out.
Hayır, içe göçmüş. Patlamamış.