One and done Çeviri Türkçe
824 parallel translation
"... and I haven't done one single thing to show my appreciation. "
"ve sen minnetini göstermek için hiçbir şey yapmıyorsun."
You're the one who will pay for what you've done to him and Alice.
Ona ve Alice'e çektirdiklerine bakarsak hesap vermesi gereken sensin.
A dark dream has crept over you for a little while, but its done no harm, and soon it will be gone and when it's gone no one will think of it.
Bir süredir karanlık bir rüya üzerine çökmüş, zarar vermemiş çok yakında geçip gidecek ve gittiğinde kimse bunu düşünmeyecek.
We go in low, and get it done in one trip... instead of fighting our way there for nothing.
Orada sonuçsuz çabalamak yerine... ... alçaktan girip bir kerede işi bitiririz.
No one does what he's done to you, son, and gets away with it.
Kimse onun sana yaptığını yapıp paçayı sıyıramaz oğlum.
My mean have done a good job here Jim, and a fast one.
Buraya gelmekle iyi yaptın Jim, Ve de çabuk geldin.
~ And when she saw what she had done, gave her father forty-one ~
~ Ne yaptığına bakınca, babasına da kırk bir kere salladı ~
And that wasn't done just so that one day you could come in here and stick up a lot of fences and bleed us to death.
Ve bu, sadece bir günde gerçekleşmedi buraya gelip her yere çit koyarak bizi ölümüne yaralamanız için de gerçekleşmedi.
In Mickey Spillane, the hero does far worse things to his girls than the Major's done, and no one seems to mind.
Mickey Spillane'in romanındaki kahraman, kızlara Binbaşı'nın yaptığından daha kötüsünü yaptı ama kimse aldırmadı.
Oh, I decided to have some work done on my car, too, and this is the one they loaned me.
Arabamda başka şeyler de yaptırmağa karar verdim. Bu bana ödünç verdikleri araba.
One bad night and I'm done for.
Kötü bir gece geçirdim ve işim bitti.
Davy, I ain't never said I ain't been whupped. I have. But I give every one of them fellas a chance to dig in and get the job done.
Davy, ben asla, buradan gitmeyi uygun bulmam, biz de kaledeki arkadaşlara yardım etmeliyiz, onlarla birlikte siper kazalım
One more hour aloft and I'd have been done for.
Bir saat daha havada kalsam hapı yutmuştum.
No one can ever go back and undo what's already done but...
Kimse geri dönmeyebilir... ve yaptıklarımız boşa gider...
One more time, German Aviation has bombed London and some damage was done to residential areas.
, Alman Hava Kuvvetleri Tarafından bombalandı. Özellikle yerleşim alanları etkilendi.
I only gratify your curiosity because you're the one man I've met capable of appreciating what I've done and keeping it to himself.
Merakınızı gidereceğim çünkü yaptığım şeyi takdir edecek kapasitesi olan ve bunu kendisine saklayabilecek tek kişi sizsiniz.
One night after I'd done my turn... I went back to my dressing room and there was a man sitting there.
Bir gece sıramı savıp soyunma odama döndüğümde orada bir adam oturuyordu.
To my way of thinkin', takin'one man... who done you and this town a big service... and dragging'him with his shy ways into the lime light...
Kanaatimce, size ve bu kasabaya... büyük bir hizmette bulunmuş bir insanı alıp... bütün çekingenliğiyle gün ışığına sürüklemek...
And no one done that yet. That's true.
Bu doğru.
- Now, no harm has been done, and Young Ben here is one of the nicest boys in the territory,
- Ben, bu topraklardaki en centilmen kişilerdendir. Ve kimseye...
I was saying that that kind of work can be done cheaper and easier by one man and a U-2.
Diyordum ki, bu tür bir iş bir adam ve U-2 tarafından daha ucuz ve daha kolayca yapılabilir.
No, there's still one thing I can do and I should have done it long before.
Hayır,... hala yapabileceğim birşey var ve onu uzun zaman önce yapmalıydım.
Now, look, Jim. Not one man in a million could do what you and I have done.
Bak, Jim, benim yapacağımı milyonda bir insan bile yapmaz.
- Hail, Satan! - The year is one and God is done! - Oh, God!
Yıl bir ve Tanrı bitmiştir!
As far as that Indian boy is concerned, his father was Bold Eagle, one of the bravest warriors that ever rode a horse. And on top of that, he's my adopted son, and I haven't done this much explaining in years.
- Kızılderili Çocuğa gelince, babası Cesur Kartal'dı ülkenin gördüğü en cesur savaşçılardan biri dahası o benim manevi oğlum ve bir yıldır hiçbir yerde bu kadar çok açıklama yapmadım.
You said I was to do the thinking for both of us. Well, I've done a lot of it since then and it all adds up to one thing : You're getting on that plane with Victor where you belong.
İkimiz için benim karar vereceğimi söyledin ve Victor'la o uçağa biniyorsun.
This man has already done much and he will perform one more favor for us later today when he takes me to where he gave a Christian burial to the body of our beloved Padre Benito.
Bu adam zaten çok şey yaptı ve bu akşam bizi Hıristiyan usullerince defnettiği sevgili Peder Benito'nun kabrine götürerek bize bir iyilikte daha bulunacak.
One last piece and then I'm done.
Son bir kez daha ve artık bu son.
What would you've done if you were just getting out of the Army been away from the real world for four years didn't know what kind of law you wanted to practice and one day you get a call from an old friend asking if you want to go to work for the President of the United States?
Eğer askerden yeni gelseydin gerçek dünyadan dört yıl boyunca uzak kalsaydın ne çeşit bir avukatlık yapmak istediğini bilmiyor olsaydın ve bir gün eski bir arkadaşın arasaydı ve Birleşik Devletler Başkanı için çalışmak isteyip istemeyeceğini sorsaydı, sen ne yapardın?
I've got one well done and two medium rare.
Bir iyi pişmiş iki de yarı pişmiş var.
Then, one night, we were talking about how we hated the life, and how we had never done much of anything ourselves.
Sonra, bir gece, hayattan ne kadar nefret ettiğimizi ve harcanıp gittiğimizi konuşuyorduk.
One step too far... and we are done.
İleriye bir adım... ve başardık.
Anaximander of Miletus, over there was a friend and colleague of Thales one of the first people that we know of to have actually done an experiment.
Miletli Anaximander Thales'in meslektaşı olarak bilinen ilk bilimsel deneyi uygulayan kişidir.
You will do as you please, and I am ready to suffer all your violence but I beg of you to believe that if there is any harm done, I am the only one guilty and that your daughter has done nothing wrong in all this.
Ne istiyorsanız onu yapın. Hoşunuza gidecekse bana uygun göreceğiniz her türlü işkenceye hazırım. Ama bana inanmanız için yalvarıyorum, eğer ortada bir suç varsa sorumlusu sadece benim, asla kızınız değil.
One more direct hit on the back quarter and we're done for.
Arkadan isabet alırsak sonumuz olur.
And then one afternoon, a perfect stranger tells her with pleasure, with pride even, what she has done.
Derken bir yabancı ona keyifle, hatta gururla, ne yaptığını anlattı.
Say what you like, Mrs. Bast, a man who's lost an arm, and the right one as well, is done for.
Söyleyin Bayan Bast bir kolunu, sağ kolunu kaybetmiş bir adamın işi nasıl bitmesin?
Now listen, sweet pants, Mr. Fillmore's trip is a short one and this whole thing has to be over and done with by the time he gets back.
Bak şekerim, Bay Fillmore'un seyahati kısa sürecek o dönene kadar her şeyi halletmemiz gerekiyor.
He told me that I must find the Shard and that everything must be done before the three suns join in one.
Parça'yı bulmamı ve her şeyin üç güneş kavuşmadan önce yapılması gerektiğini söyledi.
The one between what is said and what is done.
Soylenenlerle yapılanlar arasındaki gibi.
When I've done this, I want you to wash it off, and tell no one about it, and then come to me.
- Ben bunları yazdıktan sonra, yıkayıp sil ve kimseye bahsetme, sonra yanıma gel.
Done all my chores, and all I ask him for... was one blue, Buck Rogers toy ray gun.
Temizliğimi yaptığımı, ve tek istediğim... mavi bir Buck Rogers oyuncak ışıklı tabanca idi..
And neither one of you has done anything about solving this case!
Hiç biriniz bu davayı çözmekle ilgili bir şey yapmadı.
Now I've done things for you, and I'm more than willing to do more, but risking this woman's life is not one of them.
Bak senin için çok şey yaptım daha da çok şey yaparım ama bu kadının hayatını riske atmak bunların arasında yok.
And when all is said and done, the one true erogenous zone in the body is right up here.
Ve son olarak vücudun en duyarlı bölgesi tam burasıdır.
It was decided something must be done. Fortunately, nobody did anything except for the one good thing : The forest was placed under government protection and charcoal burning was prohibited.
Bir şeyler yapılması gerektiğine karar verildi neyse ki güzel tek bir şey dışında kimse hiçbir şey yapmadı orman devlet himayesine alındı, kömürcülük yasak edildi.
No one in Guilder knows what we've done and no one in Florin could have gotten here so fast.
Guilderli hiç kimse bunu yaptığımızı bilmiyor ve hiçbir florin buraya bu kadar hızlı gelemez.
- There is no way that one bullet could have done all that damage and ended up intact.
Bir kurşunun o kadar hasar verip bozulmadan kalması mümkün değil.
Tell you one thing... we should have done the right thing in the first place and taken this child to Social Services.
Bir şey şöyleyim mi ilk başta doğru olanı yapmalıydık ve çocuğu sosyal hizmetlere vermeliydik.
tells me the sky is falling and he hasn't done a damn thing since well either they've realised they got nothin or there building one hell of a case you wanna come, 1-2 punch might be more effective
Bazen bir çocuk için en iyisi, onu biraz özgür bırakmaktır. Büyük Okyanus'ta, yeterince özgür değil midir? Onu eve getir Sandy.
Do nothing. have nothing done... and let no one do anything.
Hiçbir şey yapmadı, hiç bir şey yapmaz ve hiçbir şey yaptırmaz.
one and two 35
one and only 19
one and a half 30
one and the same 45
one and all 58
and done 40
done 2605
done deal 48
done it 42
done and done 93
one and only 19
one and a half 30
one and the same 45
one and all 58
and done 40
done 2605
done deal 48
done it 42
done and done 93
done that 156
done for 16
done with what 16
done what 44
one at a time 318
one afternoon 30
one at 19
one after another 49
one after the other 76
done for 16
done with what 16
done what 44
one at a time 318
one afternoon 30
one at 19
one after another 49
one after the other 76