Play the game Çeviri Türkçe
1,847 parallel translation
I know how to play the game.
Oyunu nasıl oynamam gerektiğini biliyorum.
You do, after all, know how to play the game.
Sen, bunca şeyden sonra, oyunu oynamasını biliyorsun.
Play the game, Chris.
Oyunu oyna, Chris.
You don't like it because I don't play the game.
Hadi. Beni sevmiyorsun çünkü ben senin gibi oyun oynamıyorum.
Took them six hours to catch them all and then they had to play the game in pig poop.
Domuzları yakalamaları tam altı saat sürdü, ondan sonra da oyunlarını domuz kakası içinde oynamak zorunda kaldılar.
Then don't do it again... or do, but you can't play the game and second-guess yourself at the same time.
Öyleyse birdaha yapma... Yada yap, ama kendinle ilgili oyun oynayıp sonradan bu şekilde fikirler yürütme.
... then we have to play the game harder.
... o zaman biz de, belden aşağıya vuracağız.
You have to know the rules to play the game, david.
Oyunu oynamak için kuralları bilmen gerekir David.
look, since the two of you can talk to each other, why doesn't he just play the game with you?
Madem birbirinizle konuşabiliyorsunuz neden seninle oynamıyor.
Why not? If you play the game, then aaron ends u Dancing the tango alone and serena would be with you.
Eğer oyunu oynarsan, Aaron tangoyu tek başına yapar ve sen de Serena ile birlikte olursun.
Goes away Just play the game
Gider Sen oyunu oyna
They can measure you, time you, analyze you all they want, But they all know what really matters Is how you play the game.
Seni istedikleri gibi ölçebilir, zamanlayabilir ya da analiz edebilir ama önemli olan tek şeyin bu oyunu nasıl oynadığın olduğunu bilirler.
I'm ready to play the game, Ari.
Oyunu oynamaya hazırım, Ari.
Play the game!
Oyun oynayın lan!
He let us know that we were gonna be traveling across the United States to play the game of basketball, which, at that point, I was starting to get a love for.
Bize Birleşik Devletler genelinde basketbol oynamak için seyahat edebileceğimizi söyledi. Bu noktadan sonra onu sevmeye başladım.
She buzzes me, I'm trying to explain to you... how to play the game, you obviously don't understand the best ways to play the game and I'm shutting down.
Sürekli o şeye basıyor, Bense sana sürekli oyunu nasıl oynayacağımızı anlatmaya çalışıyorum ve açıkça sen oynamanın en iyi yolunu anlamadın ve bende kapatıyorum.
He doesn't like the way we play the game.
Oynama biçimimizden hoşlanmıyor.
Word is the new commissioner told Dodge he had to play the game clean or he'd kick him out of football.
Söylentiye göre başkan, Dodge'dan temiz bir oyun çıkarmasını istemiş, yoksa onu futboldan men edecekmiş.
Let's play the game.
Haydi oynayalım.
You got to know how to play the game!
Nasıl oynandığını öğren!
Got this great card game we used to play back in the S.E.A.L. Teams when we were feeling crappy.
önceden oynadığımız kart oyununu oynayalım kendimizi kötü hissettiğimizde S.E.A.L. takımına geri döneriz.
- Federico... Let's play the "putrescent" game.
Federico'Kokuşmuş'oyununu oynayalım.
You'd rather play checkers than my "look at the clouds" game.
Bugün bulutlara bakmak yerine dama oynamayı mı tercih ediyorsun?
I anticipate the possibilities and I let the game play out.
Olasılıkları değerlendiririm ve oyunun oynanmasını beklerim.
And loves the game I want to play.
Ben de oyun oynamayı seviyorum.
The other half... was that I've been working on my own chess game, and I was gonna play my boy.
Diğer yarısı ise ben kendim satranç oyunu üzerinde çalışıyordum. Ve oğlumla oynayacaktım.
I would like to play for Greece vs Brazil for the World Cup and score the game's unique goal on the last minute!
Dünya kupasında Yunanistan-Brezilya maçında oynamak isterdim ve son dakikada tek golü atmak isterdim!
That's the game we play.
Oyunun kuralı bu.
Well, I'm pretty sure they were talking about the game and what play to run next.
Oyun hakkında konuştuklarına ve yapacakları sonraki hamleyi düşündüklerine oldukça eminim.
I don't want to play the "title" game with you.
Seninle unvan oyunu oynamak istemiyorum.
Marshall, that's just a game we play in the bedroom.
O sadece yatak odamızda oynadığımız bir oyun.
You ever play the time game with yourself at work?
İşteyken hiç kendi kendinize saat oyunu oynadınız mı?
You ever play the time game where you go, " I'm not gonna look at my watch
Saat oyunu oynayıp şöyle dediniz mi : " İki saat boyunca saatime bakmayacağım.
The gown. I don't want to play your stupid game, okay?
Senin aptal oyunlarını oynamak istemiyorum tamam mı?
Might as well play the long game.
Onun dırdırını daha az çekerim.
If I can't be in the game I'd like to at least hear the play-by-play.
İşin içinde olamasam bile en azından ayrıntılı bilgi almak isterim.
Ohm don't play the politics game anymore, Jim.
Ah, artık o işlerle uğraşmıyorum, Jim.
I'm saying now that I know what the game is, I can play it.
Diyorum ki, artık oyunun ne olduğunu öğrendiğime göre, oynayabilirim.
now, folks, the biggest game of the season comes down to one play.
Sezonun en önemli maçı bu, millet. Çok güzel.
Back home in Slovakia when I was a girl the boys would play that game.
Slovakya'da küçük bir kızken erkek çocuklar bu oyunu oynardı.
You wanna play a new game on the way home?
Eve giderken, yeni bir oyun oynamak ister misin?
'Cause as much as I love playing the game and the person that I am when I play it, I love being a husband and a father more.
Çünkü her ne kadar bu oyunu oynamayı ve oynarken büründüğüm kişiliği sevsem de bir eş ve baba olmayı daha çok seviyorum.
the "i don't want to play games" game.
"Seninle oyun oynamak istemiyorum" oyunu.
the first--if the knicks made it to a play-off, He'd take me to a game.
Birincisi ; eğer Knicks finallere kalırsa beni maça götürecekti.
You refuse to play the game.
Sen oyunu oynamayı red ediyorsun.
The football game was the same weekend we were set to play Mater Dei.
Futbol maçı, bizim Mater Dei ile olan maçımızla aynı hafta sonuna ayarlanmıştı.
Hey, this is what the ruling is so far, that LeBron can't play this game.
LeBron'un bu maçta oynayamaması tam bir iktidar saçmalığı.
And after two quarters of play, I guess you could blame the low-scoring game on field conditions.
İki çeyreğin ardından kötü oyunu sanırım saha durumuna bağlayabiliriz.
Never before have I seen your equal among the mortals that play this game.
Asla oyunlarında gördüğüm kadar eşitcil olma ölümcül oyunlarda.
- Like electricity, fresh water, indoor plumbing... a 42 inch plasma-screen television... the latest Sony PlayStation video game... 1,000 thread count Egyptian-cotton sheets... a subscription to the Wall StreetJournal... and selections from Marc Jacobs Men's Spring Collection.
- Elektrik, temiz su, kapı içi tesisatı... 42 inch'lik plazma TV, En son sony play station oyunu, 1000 iplikçik mısır pamuk ipliği, Wall StreetJurnal'e abonelik, ve Marc Jacobs'un erkek yaz koleksiyonundan elbiseler.
Fair play ends where intolerance begins, with brothers turning the game back into a battle.
Kardeşlerin, oyunu savaşa çevirmesiyle birlikte hoşgörü biter, tabii ki "fair play" de.
play the tape 21
the game 119
the game has changed 18
the game is over 59
the game's over 47
the games 17
game 407
games 152
game over 319
game of thrones 59
the game 119
the game has changed 18
the game is over 59
the game's over 47
the games 17
game 407
games 152
game over 319
game of thrones 59
game on 219
game time 48
game point 17
game's over 73
play with me 42
play video games 16
play nice 84
play it 135
play dead 29
play it cool 71
game time 48
game point 17
game's over 73
play with me 42
play video games 16
play nice 84
play it 135
play dead 29
play it cool 71
play it again 120
play your cards right 27
play along 44
play ball 79
play something 43
play what 17
play on 46
play some golf 16
play your cards right 27
play along 44
play ball 79
play something 43
play what 17
play on 46
play some golf 16