English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ P ] / Put her there

Put her there Çeviri Türkçe

709 parallel translation
- Put her there, Colonel.
- Merhaba, Albay.
- Put her there, Rocky!
- Ver elini, Rocky!
Put her there.
El sïkïsalïm.
If Drusilla's under that sea... I'll send the men who put her there straight to hell.
Drusilla o denizin altındaysa, onları cehenneme göndereceğim.
Put her there, part.
Ver elini ortak.
Put her there, Miss Emma.
Bunu yerine koyabilirsiniz, Bayan Emma.
Please put her there in the corner.
Lütfen onu köşeye alın.
You just put her there to get me all excited and confused so I'd make the wrong decision.
Onu oraya heyecanlanayım,.. ... kafam karışsın da, yanlış karar vereyim diye koydun.
Don't put her there.
Onu yazma.
He put her there.
Oraya onu kendi koydu!
Put her there, pal.
Onu buraya getir, dostum.
"Put her in there, she goes too."
Onu da içeri koy, o da gidiyor.
There isn't an idea that I haven't put into her head.
Onun beynindeki tüm fikirleri oraya koyan benim.
Stay there until you put all that together.
Her şeyi yerli yerine oturtana kadar orada kal.
I put'em in the top drawer here where they're always put, but there's never a one of'em.
Onları her zaman koyduğum yere, üst çekmeceye koydum ama orada yoklar.
There you would see, written in blood the record of a struggle a woman put up for her life.
Orada bir kadının hayatta kalmak için çırpındığı kanla yazdığı kaydı görebilirsiniz.
I put his boots and clothes ready every night... but they are there still in the morning.
Her gece botlarını giysisini hazırlıyorum. Sabah olduğunda hala oracıkta duruyorlar.
Put her to bed, put a hot-water bottle on her stomach... and hold it there, no matter how she hollers.
Yatağa yatır, karnına sıcak su şişesi koy ve ne kadar bağırırsa bağırsın orada tut.
Anyway, David, put her over there in that far corner.
Neyse, David, onu oraya uzak köşeye yerleştir.
Put the beer right back there on the table. One at each end.
Biraları masanın her iki tarafına koyun.
As for Shirlene, you have my permission to put her on tonight... because I won't be there.
- Ben de. Shirlene'e gelince, bu gece onu sahneye alabilirsin... çünkü ben orada olmayacağım.
Now, put it in your pocket and keep it there at half cock. But don't go waving it in the face of every man who asks for a glass of stout.
Şimdi onu cebine sok, ama yarısı dışarıda kalsın,... ve sana her laf atan adama da silahını çıkarma.
But were I Brutus, and Brutus Antony, there were an Antony would ruffle up your spirits, and put a tongue in every wound of Caesar that should move the stones of Rome to rise and mutiny.
Ama ben Brutus olsaydım, ya da Brutus Antonius'un yerinde olaydı öyle bir Antonius olurdu ki akıllarınızı başlarınızdan alır Sezar'ın her bir yarasını bir dile çevirip Roma'nın taşlarını yerinden oynatır, ayaklandırırdı sizi!
The people with the money in their hot little hands put her up there and she could do no wrong
Onu buraya, sinema gişelerinin önünde kuyruğa giren insanlar getirmişti. Hata yapması imkansızdı.
Edie, for years your mom and me put quarters in the cookie jar to keep you up there with the sisters and keep you from things like I've just seen outside the window.
Edie, yıllar boyunca annenle ben her kuruşumuzu biriktirdik. Sırf seni rahibelerin yanında okutmak ve demin pencereden gördüğüme benzer şeylerden uzak tutmak için.
You know, and we'll put her up over there.
O'nu da oraya yerleştiririz.
Every woman I meet, I put up there.
Her tanıdığım kadını, yükseklerde tuttum.
Every stitch was put there by one of the most beautiful women I've ever known,
Her dikiş oraya bugüne değin tanıdığım en güzel kadınlardan biri tarafından yerleştirildi,
And now I'm put on notice that they won't keep her there after this week.
Şimdi de bana gelecek haftadan sonra onu orada tutmayacaklarını bildirdiler.
( male presenter, off ) THERE'S A SAYING, " EVERY MAN IS PUT ON EARTH CONDEMNED TO DIE,
" Her insan dünyaya gönderilip idama mahkum edilir.
Put everything back there.
Her şeyi arka tarafa koy.
Put everything on there
Her şeyi oraya koyabilirsiniz, teşekkürler.
She says if we go out there, we might put her in danger.
Oraya gidersek onu riske atabileceğimizi düşünüyor.
Who could have put her in there?
Onu kim oraya koymuş olabilir?
She believes there was a need and she put her trust in prayer.
Burada bir ihtiyaç olduğunu düşünüyor ve dua ediyor.
There's not an idea in your head or a word in your mouth that I haven't put there.
kafandaki her fikri, dilindeki her sözcüğü sana ben verdim.
It's true that Miss Gearhart has her own quarters, sir, but I thought that my presence there might put her in a compromising position. - Since my own quarters are shared, sir...
Burası Bayan Gearhart'ında ikameti olduğu bir gerçek, efendim, fakat orada olmam, kızınızı da zor durumda bırakabilir diye düşündüm.
Put her over there.
Onu şuraya götür.
- There's a paper in her lawyer's pocket that would put me in a mental institution on a writ signed by you!
- Avukatının cebinde... beni akıl hastanesine koyabilecek, senin imzaladığın bir mahkeme celbi var!
Or maybe we had just been put there away from everything to nurse our wounds and sit out the war.
Veya oraya öylesine koyulmuştuk her şeyden uzak yaralarımızı iyileştirip savaşın bitmesini beklemek için.
- You put her down right there.
- Onu oraya bırak.
But, sir, we can't get permission to put her up there.
Yalnız, efendim, onu oraya koymak için izin alamıyoruz.
There's a reasonable explanation for everything if you just put your mind to it.
İnsan aklına koydu mu, her şeye akılcı bir açıklama bulabilir.
That all of the... things were... props... put there to stimulate you?
Etraftaki her şeyin sizi motive etmek için oraya konan birer dekor olduğunu?
Yes, we'll put her right down through there over that ridge.
Evet, şu bayırdan aşağıya ineriz.
Put her in reverse... there you idiot.
Ne yapıyorsun aptal, geri vitese al demedim.
Potono bought your sister a pair of shoes... with red bows on them, and put her in there for life.
Potono kız kardeşine kancayı takmış.. .. ve onu geneleve kapatmış.
There must be a room to put her in.
Onu koyacak bir oda olmalı. Kimse fark etmez.
Bread and water, do the poets have in the Hakim's house Where verse and prose are nightly put to slaughter And and the bread, I swear in there, is thinner than the water
- Ekmek ve su verilir şaire hakimin evinde ama nesir ve şiir öldürülür her gece acımasızca ekmek dedimse, yeminle söyleyeyim size, kıldan incedir o evde...
Put her over there.
Şuraya geç.
This can't be wrong and will put her on the alert so that there won't be complications at the Grand Hearing
Herkes tetikte olmalı ve Madam Fa'da daha dikkatli olmalı Ulu mahkeme sırasında karışıklık yaşanabilir

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]