Relatively Çeviri Türkçe
1,140 parallel translation
Well, wiping his memory will be relatively simple - say, an hour - but changing his genetic coding combined with surgically altering his features will take at least another five hours.
Hafızasını silmek göreceli olarak basit bir saat ama özelliklerini, ameliyatla genetik kod bileşimiyle oynayıp değiştirmek en az beş saat alır.
The procedure is a relatively simple one for a skilled physician. Very good, Doctor.
Bu prosedür, yetenekli bir doktor için oldukça basit.
Relatively safe.
Göreceli olarak güvenli.
Beyond adding evidence to the debate... over fossilized remains of alien bacteria, it's relatively worthless.
Bu tartışmaya kanıt eklemenin ötesinde, dünya-dışı bakterilerin fosil kalıntıları görece olarak beş para etmez..
The point is that Terry... has a bite relatively harmless to human beings.
Demek istediğim ; Terry... göreceli olarak ısırığıyla insanlara zarar veremez.
I was now a member of a relatively new... and particularly detested segment of society.
Böylece artık toplumun oldukça yeni ve özellikle nefret edilen bir grubuna üye olmuştum.
Yet, despite our high-tech equipment... and qualified personnel... we have relatively few leads at the moment... except for a phone number found in the dead girl's pocket.
Yüksek teknoloji ekipmanımıza ve kaliteli elemanlarımıza rağmen elimizde şu anda çok az kanıt var tabii ölü kızın ceketinde bulunan telefon numarası hariç.
The escort service that Elizabeth worked for... was relatively well-to-do.
Elizabeth'in çalıştığı eskort servisi de bu işi yapmak için son derece uygundu.
By human standards, they are relatively stupid, but their evolution stretches over millions of years,
İnsanlara oranla aptaldırlar... Fakat evrimleri milyonlarca yıl boyunca sürmüştür.
'Lf it is possible to treat children there,'near to their families, with people who speak their language'and in relatively familiar surroundings,'then that is the best way.'
( john major )'eğer çocukları orada, onlara tanıdık olan çevrede,'ailelerinin yanında'yada kendi dillerini konuşan insanlarla beraber tutmak mümkünse,'bu açıkça en iyi yol olur.'
It will come as a shock to Bosie to realise that he is relatively unimportant in the scheme of things.
Bunca karmaşa arasında.. değersiz kaldığını farkedince.. Bosie şok olacak.
To make up for their relatively small size... these wolves rely heavily on teamwork.
Nispeten küçük boyutlarını telafi etmek için bu kurtlar takım çalışmasına aşırı derecede bel bağlamışlardır.
In rural Romania, the pace of change has been relatively slow.
Romanya kırsallarında, değişim hızı nispeten daha yavaştır.
Well, there's that one shot of me on Splash Mountain that's relatively good, mainly because the rest of the log is going like this.
Aslında birisi beni Splash Dağları'nda çekmişti. Fotoğraf hoş sayılırdı çünkü kütüğün üstündeki herkes böyle çıkmıştı :
I have relatively no competition.
Başka erkek rekabeti yok.
They may be even relatively successful, but they will never be complete.
Onlar belki başarılı olabilirler, ama asla tamamlanamayacaklar.
Relatively young.
Tabii göreli olarak gençken...
I'd find a place that was relatively quiet and peaceful, have a sandwich, read a magazine.
Daha sessiz ve huzurlu bir yer bulurdum kendime, al sandivicini, oku dergini.
I'm a relatively respectable citizen.
Nispeten saygı değer bir vatandaşım.
Whatever damage was done by your stroke, it left your motor abilities relatively unimpaired.
Geçirdiğiniz inme hareket yetinize nispeten zarar vermemiş.
Actually, compared to the others, you are relatively normal.
Aslında, diğerlerine göre gayet normalsin.
and as long as the borders were open it was relatively easy to get there. All you had to do was board a subway and you were in another world.
Tek yapmanız gereken metroya binmekti ve başka bir dünyadaydınız.
It's a relatively painless procedure.
Oldukça acısız bir prosedürdür.
Humpbacks fast for eight months in the relatively sparse waters of the tropics where they breed and give birth.
Kambur balinalar nispeten verimsiz fakat doğum yaptıkları tropik sularda tabiri caizse, 8 at oruç tutarlar.
- Look, there was a time when things were easy for us, relatively, but those days are over now.
- Bak, bak bir zamanlar bizim için herşeyin iyi olduğu zamanlar vardı nispeten, ama o günler artık bitti.
Relatively, yeah.
Göreceli, evet.
Now all I have to do is make this relatively simple shot,
Şimdi bu basit atışı yapmam yeterli olacak.
Stage two means that we caught it relatively early.
Hı hı. İkinci dereceden demek nispeten erken teşhis demek.
Our space program is relatively new.
Uzay programımız göreceli olarak yeni.
What I'm saying is... we must have emerged through a Stargate relatively close to Earth... in the'gate network... somewhere between P4A - 771 and Earth.
Demek istediğim... Biz, geçit ağı üzerinde P4A-771 ile Dünya arasında... bir noktadan... çıkmış olmalıyız.
Basically I've broken it down into its relatively simple steps.
- Dönüşün. Aslında, onu bir birine yakın basit adımlara ayırdım.
They can fly relatively easily and quickly to collect a sudden glut of food.
Oldukça kolay ve çabuk uçarak yiyeceğin bol olduğu yerlere giderler.
At night they select a relatively small patch within a huge field of sugar cane where the whole half million roost, half a dozen birds to a single stem.
Kocaman şeker kamışı tarlasında nispeten ufak bir yer seçiyorlar. Tek bir kamışta yarım düzine kuşun tünediği yarım milyonluk bir sürü.
The next few days were relatively happy.
Sonraki bir kaç gün kısmen mutluyduk.
Your hard-on for smiting has prevented us from negotiating... what ought to be the relatively simple matter of catching or staying on a bus.
Your hard-on for smiting has prevented us from negotiating... what ought to be the relatively simple matter of catching or staying on a bus.
hat was relatively painless.
Çok acısız oldu.
It seems like a... perfect situation, apart from that foul temper of yours, but... my relatively inexperienced heart would, I fear, not... recover, uh, if I was... once again cast aside, as I would absolutely expect to be.
Senin sinirinden öte, sanki mükemmel bir durummuş gibi gözüküyor. Fakat benim deneyimsiz kalbim, korkarım bunun üstesinden gelemiyor. Eğer bir daha seninle olacaksam gerçekten olmayı istiyorum.
It begins as a relatively sleazy bit of pornography and rapidly turns quite violent and bloody.
Ucuz bir pornografi gösterisi gibi başlayıp hızla şiddet ve kana bulanırlar.
It tells the ICB computer to transfer relatively small amounts of money from hundreds of corporations all over Southeast Asia into my account.
Ve o zımbırtıyı download edeceğiz? ICB computer derki Küçük oranda para... 100 den fazla kurumdan benim hesabıma geçecek.
It's relatively simple for me.
Gerçekten çok basit, Mario.
The idea of a man-whore is a relatively new idea. - Cologne?
Erkek-fahişe fikri nispeten yeni bir fikir.
You'll see most male surgeons find it relatively easy to lop off a breast.
Birçok erkek cerrahın, hastanın göğsünü almayı daha kolay bulduğunu göreceksin.
Well, relatively speaking for you, of course.
Tabii senin için çok para.
Well, this fountain is relatively new.
Bu çeşme yeni.
I don't know. Relatively recently.
Bilmiyorum, Yakın zamanlarda.
His hands are relatively tiny.
Halbuki elleri çok küçüktü.
We'd be isolated and relatively safe.
İzole edilmiş ve göreceli olarak güvende olacağız.
"Relatively"?
Göreceli mi?
- Relatively...
- Görece...
- Relatively speaking.
- Görece olarak.
It's worth relatively little.
Çok daha az.