Seem Çeviri Türkçe
40,235 parallel translation
But tomorrow, his work might seem visionary.
Ama yarin onun yaptiklari cigir acici gozukebilir.
But every time we find one, they seem to burn the house down.
Ama ne zaman bir sey yakalasak, her seyi yerle bir ediyorlar.
I seem like a total natural, right?
Buranın yerlisi gibi görünüyorum, değil mi?
That didn't seem to deter you from running all over the place before.
- Bu korkun oradan oraya koşuşturmana engel olmamış gibiydi.
There's a problem that you can't seem to solve, yes?
Bazı şeyler yolunda gitmiyor, değil mi?
And on top of that, you never seem to have a man for long and roam a lot.
Dahası karşı cinsle sorununuz olacak ve...
It didn't seem as if you treasured her to me.
- Bana hiç de kıymetli gelmedi.
- You seem to hate me.
- Nefret ediyora benziyorsun ama.
- You do seem to hate me.
- Nefret ettiğine eminim ama.
You seem to have a guest.
Fakat bir konuğunuz varmış gibi görünüyor.
I always seem to be waiting for people.
Kendimi bildim bileli hep böyle birini bekliyor oldum.
I must seem human, so I'll walk.
İnsan gibi görünmeliyim. Bu yüzden yürüyeceğim.
The training of troll history might seem like a minor duty, Master Jim, but...
Trol tarihi eğitimi küçük bir görev gibi görünebilir Usta Jim ama...
You seem distracted. Are you okay?
- Dikkatin dağılmış gibi.
Like vermin who you can't seem to get rid of.
Bir türlü kurtulamadığınız haşaratlar gibi.
It would seem your pupil is desperate to play the hero, while you are desperate to see danger where none exists.
Öğrencinin kahramanı oynamayı çok istediği belli. Sen de olmayan yerde tehlike görmeyi çok istiyorsun.
You seem a little too adorable and drooly to be a changeling.
Bir Dönüşen için fazla şirin görünüyorsun ve salyan fazla akıyor.
You seem quite social.
Epey sosyal gibisin.
You seem to not have a lot of things every time.
Her defasında bir sürü "yok" ile karşıma çıkıyorsunuz.
But then, because she hasn't reported her moving, she doesn't have a permanent residence, and she doesn't seem like she's remarried...
- Ancak gittiği yeri bildirmediğinden kalıcı olarak ikamet ettiği bir yer yok ve yeniden evlenmemiş.
If you were your normal self you would have been suspicious, also but you seem be letting your wits go when it comes to Cheong these days.
Eskiden olsa şüphelenirdin ama artık konu o oldu mu kendini kaybediyorsun.
After meeting Cheong, you seem to wanting to become a good guy, so it's giving me cause for concern.
Cheong'tan sonra iyi biri olmak istiyor gibisin. Bu yüzden çok endişe duyuyorum.
The medicine... It doesn't seem like it's working.
Şu ilaç işe yaramıyor sanırım.
It didn't seem like he was saying let's get married.
Evlenme teklifine benzemiyordu.
It's just that, now that I think about it, it didn't seem like you were being particularly noisy when you moved around.
Şimdi düşündüm de dönüp durduğun sırada pek ses çıkarmamıştın.
You seem to be red every time I see you.
Ne zaman görsem kıpkırmızısın.
Strictly speaking you're not my mother. You're not but You seem like my mother or could be my mother.
Elbette annem değilsiniz, değilsiniz ama annem gibi görünüyorsunuz ya da belki annem olabilirsiniz.
Men fall for women who may seem easy but are actually hard to get.
Erkekler, kolay lokma olsalar bile kadınlara zor aşık olurlar.
I seem like a lunatic.
Delirmiş gibi görünüyor olabilirim.
But tomorrow, his work might seem visionary.
Ama yarın onun yaptıkları çığır açıcı gözükebilir.
But every time we find one, they seem to burn the house down.
Ama ne zaman bir şey yakalasak, her şeyi yerle bir ediyorlar.
Why is it that you never seem to be in the "right mind?"
Ne biçim akıl ki bir türlü başında olmuyor?
That does seem like Mom.
Annem o galiba.
Does all of this still seem romantic to you? Yes.
Hâlâ romantik mi?
Yes, it does seem so.
Evet, öyle olabileceğini düşünüyorum.
It's a new skill they seem to have picked up.
Bu, yeni sahip oldukları bir yetenek gibi görünüyor.
The middle changes in the Brazilian lineup seem to have confused the Soviets.
Brezilya'daki oyuncu değişikliği Sovyetleri şaşırtmışa benziyor.
You seem surprised.
Şaşırmış görünüyorsun.
They seem connected to something.
Bir şeylerle bağlantılı görünüyorlar.
They seem like decent guys.
Düzgün adamlara benziyorlar.
Your partner doesn't seem too comfortable around bodies.
Ortağın cesetlerin yanında rahat olamıyor gibi görünüyor.
You seem all right.
Senin bir şeyin yok gibi görünüyor.
Kind of day where you think that the things that come so easy to everyone else just seem so elusive?
Herkese kolayca gelen şeylerin sana çok tarif edilemez geldiği o günlerden.
You, guy... seem like the kind of person who, in fact, did not have to get a job at Lukazey's Toyota and has been to Europe or some such and knows where one goes to...
Sen yani... Toyota'da işe girmek zorunda kalmamış Avrupa'ya ya da öyle bir yerlere gidebilmiş ve ne yapacağını bilen birine benziyorsun. Nereye gitmek istediğini...
Councilman, you seem like the kind of man who knows how to seize an opportunity.
Councilman, Bir fırsatı nasıl yakalayacağını bilen türden biri gibi görünüyorsun.
And by the way, the lady that I saved, she didn't seem to mind.
Ve bu arada, Kurtardığım bayan, aklıma gelmedi.
I didn't want to make it seem like it was too easy.
Çok kolay görünmesini istemedim.
You seem a little guilty.
Suç işlemişsin gibi bir halin var.
That'll make us seem too familiar, huh?
Muhtemelen fazla samimi olur, değil mi?
Well, listen, you seem really busy.
Çok mesgul görünüyorsunuz.
Listen, you guys, you seem really busy.
Bakin, çok mesgul görünüyorsunuz.
seems 38
seems so 47
seems like 35
seems to be 24
seems like it 42
seems nice 16
seems to me 35
seems fair 18
seems that way 46
seemingly 18
seems so 47
seems like 35
seems to be 24
seems like it 42
seems nice 16
seems to me 35
seems fair 18
seems that way 46
seemingly 18