Sell me Çeviri Türkçe
2,318 parallel translation
Hey, somebody sell me a freaking car.
Bütün gün tek bir müşteri yoktu.
Sell me a car. Wow, well, I'd love to.
Frankie, benim adım Abby.
If you're trying to sell me something, I've got four words for you :
Bana bir şey satmaya çalışıyorsan sana bir çift lafım var :
If you're trying to sell me something, I've got four words for you...
Bana bir şey satmaya çalışıyorsan sana bir çift lafım var :
Are you seriously trying to sell me your potatoes?
Cidden patateslerini bana satmaya mı çalışıyorsun?
Just sell me the frickin'ticket!
Sat şu biletleri işte ya!
You don't have to sell me on cats, Leonard.
Bana kedileri sevdirmene gerek yok Leonard.
He'd sell me the maps.
Bana haritaları satacaktı.
Well, I called the campus to see if we could buy a piece of the old floor and they gave me like a zillion numbers, but I tracked down the right guy and he told me he would sell me a piece but I had to come get it that morning.
Eski parçalardan birini alabilir miyiz diye kampüsü aradım ve bir sürü telefon numarası verdiler ama sonunda doğru numarayı buldum ve bana bir parça satabileceğini söyledi ama bu sabah almak zorundaydım.
- You trying to sell me pot?
Bana esrar mı satmaya çalışıyorsun?
She tried to sell me a pair Of the most hideous shoes made out of the hide of some rodent.
Bana da bir çeşit kemirgenden yaptığı iğrenç ötesi bir ayakkabı satmaya çalışmıştı hatta.
Russell found out someone's looking for me, and now he's gonna sell me out.
Russell birinin beni aradığını öğrenmiş ve şimdi de beni satacak.
He's gonna sell me out to whoever put the price on my head, and your plan is to bring the feds into it?
Başıma parayı kim koyduysa, ona satacak beni ve senin planın da işe federalleri mi karıştırmak?
I always knew you were chickenshit, Martin, but..... I didn't think you'd sell me out.
Ödleğin teki olduğunu biliyordum, Martin, ama beni satacağın aklıma gelemezdi.
And someone wants to sell me lots of toilet paper- -
Ve birisi bana tuvalet kağıdı satmak istiyor.
- Help me? Or sell me out to John Robert?
Yardım etmek mi yoksa beni John Robert'a satmak için mi?
Excuse me! Would you sell me those?
O şeyi bana satmaya ne dersin?
Here's my card if you wanna sell me some good info. Call me at Goba's Shop.
Bilgi satın alacağız derseniz işte kartım.
They tried to sell me some cubic crap.
Kübik saçma şeyler satmaya çalıştılar.
You wanna sell me your house?
Evini bana mı satmak istiyorsun?
Well, first, you should know that Mitzi Kinsky agreed to sell me her house yesterday.
Öncelikle, Mitzi Kinsky'nin dün evini bana satmayı kabul ettiğini bilmelisin.
With that suit on, you got to either be From the cia or you're out here trying to sell me insurance.
Üzerindeki kıyafete göre ya CIA'den geldin ya da bana poliçe satmaya çalışıyor olabilirdin.
Okay, then, please sell me two tickets for any flight leaving this terminal.
Pekala, o zaman bana herhangi bir uçuş için iki bilet verin. Yeter ki bu terminalden kalksın.
So not only did he fucking sell me out to the Federales but he also is lying about his entire deal here in Mexico?
Federallere beni ispiyonlamaktan başka Meksika'daki tüm hayatı üzerine de yalan söylemiş demek?
Listen, in my entire career... As a-a purveyor of fine goods, nobody ever tried to sell me a painting.
Dinle, bir değerli eşya satıcısı olarak, tüm kariyerimin boyunca..... hiç kimse bana resim satmaya kalkışmadı.
Please, tell me there's an emergency. Or give me some reason I can sell to the label for why you're not onstage right now.
Lütfen bana acil bir durum çıktığını ya da önemli bir şey olduğunu söyle ki, plak şirketine neden şu anda sahnede olmadığını açıklayabileyim.
Lynda and I are setting up a table at this comic shop in Kc-Mo to sell pictures of me for money.
Lynda'yla Kansas'taki bir çizgi roman dükkânında stant açıp, resim satacağız.
I designed it... We designed it, and no one can sell it better than me.
Onu ben tasarladım ve biz tasarladık ve kimse onu benden daha iyi pazarlayamaz.
I realized once I left the precinct how wrong it was for me to sell those lightsabers.
Merkezden ayrılınca ışın kılıçlarını satmanın ne kadar yanlış olduğunu farkettim.
Perhaps you might sell the house to me.
Belki evi bana satarsınız.
Well, then put a smile on your face and help me convince Garza to sell us some damn product, huh?
O zaman gülümse ve Garza'nın bize lanet maldan satmasına ikna etmeme yardım et.
Hey, look, you decided to sell drugs for a living, not me.
Bak, yaşamak için uyuşturucu satmaya sen karar verdin, ben değil.
Excuse me, miss, do you sell any Moody black-and-white pictures?
Affedersiniz, bayan siyah beyaz huysuz resimler satıyor musunuz?
- Well, why don't you sell that "hey, check me out" sign You drive around in?
O halde neden buraya gelirken "bana bakın" tabelası satarak gelmedin?
Then one day, my mama told me we had to sell him.
Bir gün, annem onu satmak zorunda olduğumuzu söyledi.
Now, to really sell this, it's gonna have to look like you beat me up.
Şimdi, bu işi gerçekten satabilmemiz için beni dövmüşsün gibi görünmeliyim.
Charley's will instructed me to sell the business.
Charley'in vasiyetinde kitapçıyı satmam yazıyordu.
You think they'd actually sell him to me?
Sizce bana satarlar mı?
Well, then just tell me what you've got two of, and we'll sell one of'em.
O zaman ne satmak istediğini söyle, biz de onları satalım.
You're having a yard sale? Well, technically, it's a sell everything that Charlie every owned, touched, or gave me sale, but that was too tricky to put on a sign.
Aslında tam ismi "Charlie'nin olan ya da dokunduğu ya da bana vermiş olduğu her şeyi sat" satışı ama bunu tabelaya yazmak biraz çetrefilli bir işti.
Your lordship has no need to sell the Order to me.
Nişan'ı bu kadar allayıp pullayıp bana sunmanıza gerek yok.
You watch me sell that fucking GT to a woman in a coma.
Komadaki kadına nasıl GT satılırmış izle de öğren.
You make me regret this, I swear to God, I will sell you for parts.
Beni pişman edersen yemin ediyorum ki, seni parça parça satarım.
Uhm, he helped me sell that bag.
Şu çantayı satmamda yardımcı oldu.
Let me go sell you to Damian.
Seni Damian ile tanıştırayım.
Are you gonna sell me?
Satacak mısın?
- Now, we have a lot of "Thunder Muscle" to sell, and I know where I would take me to sell it, but I'm curious.
- Bana biraz kendinden bahsetsene. - Pekâlâ. - Adım Dave.
Now, where would a top dog, ace salesman like yourself take me to sell this stuff?
Sünger gibi içip İngiliz amlarının derinliklerine inmek istiyorum. Gerçi siktir et. Oralarda Rus orospu çok olur.
How would you sell, honestly, sell these places to me?
Bana oraları beğendirmek için neler anlatırdın?
You're here to sell me some paper.
Buraya kâğıt satmaya gelmiştin.
Didn't even let me sell it.
Satmama bile izin vermedin.