Serendipity Çeviri Türkçe
98 parallel translation
Never mind! It's the Serendipity. I'm the same.
Bu durum seni üzdü biliyorum, ama ben de aynı durumdayım.
Do you know the word serendipity, he asks.
Bahtlılık sözünü bilir misin? der.
- Serendipity?
- Bahtlılık deniyor buna, öyle mi?
- No, serendipity's a real word.
- Hayır, böyle bir kelime var.
Serendipity!
Bahtlılık!
- Serendipity.
- Bahtlılık.
But how do we get from the square through the charm and serendipity you do so brilliantly?
Ama meydandan bahtlılık sahnesine nasıl geçeceğiz?
Notice, Miss Simpson, how cleverly I play our suspense-filled melodrama against a background of holiday serendipity in "gay Paris".
Bu melodram için nasıl ustalıkla tatil bahtlılığı ve Paris arkaplanından yararlandığımı fark ettiniz mi?
This act, sir, this act of serendipity will be returned.
Yaptığınız, efendim, yaptığınız bu beklenmedik yardımın karşılığını mutlaka alacaksınız.
You see, science has its own time,... and, very often, any new advance can be a matter of serendipity.
Görüyorsunuz ki bilimin kendi zamanı vardır,..... ve çoğu zaman hiçbir ilerleme gerçekleşmeyebilir de.
Oh-ho! What a serendipity doo-dah!
Ne tesadüf!
It's serendipity that I stumbled into this.
Ben tesadüfen bunu keşfettim.
- I didn't even pay my bill from Serendipity!
Bütün beklenmedik şeyler beni bulur zaten!
Instinct is simply another term for "serendipity."
İç güdü rastlantının bir başka tanımıdır.
- Serendipity.
- Serendipity.
Bethany, Serendipity here isn't technically an angel.
Bethany, Serendipity teknik olarak bir melek değildir.
Don't tell me you never questioned the judgment, Serendipity.
Bana kararı hiç sorgulamadığını söyleme, Serendipity.
You get this picture in your head of the way things should be and you close yourself off to the wonder and serendipity of the actual experience.
Bu yüzden kendimizi gerçek bir deneyimden ve onu bulma şansından mahrum bırakıyoruz.
So I was thinking we could do serendipity for your birthday.
Doğum gününde bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm.
- Serendipity. - It's one of my favorite words.
Benim favori kelimelerimden.
Serendipity.
Serendipity.
The Hajira called it Serendipity, the accidental discovery of something wonderful.
Hajira, harika bir şans olarak tesadüfen onu çağırdı.
I made myself a vessel to save Serendipity.
Kurtulmamızı sağIıyacak bir şans için kendimi kap yaptım..
Serendipity has never been kind to us.
Şans hiçbir zaman bizden yana olmamıştır.
Yes, but I talked to Serendipity on the phone last night.
Ama ben "Şans" ile dün gece kouştum.
Oh, my god This is total serendipity-doo
İyi, çünkü onun veya başka bir şeyin seni utandırdığını düşünmeye başlamıştım.
But, you know if I was gonna do it it'd have to be just the right situation, you know?
Harika bir şey olmadığını biliyorum ama beni gaza getirecek başka bir şey bulamadım. Aman Tanrım. Serendipity oldu.
Wow. Serendipity.
- Tesadüfe bak.
One of them was "Autumn Leaves in Moonlight" and one was "Serendipity".
birinin adı "sonbahar ayışığında yaşar" bir tanesi "kutlu tesadüf".
I'm gonna call it Serendipity.
Buraya'Talih'diyeceğim.
It's what we call serendipity.
İşte biz buna şey deriz... * serendipity.
"Serendipity."
"Serendipity." * beklenmedik şeyleri tesadüfen bulma yeteneği
Serendipity brought us together and no force on earth could tear us apart.
Talih bizi bir araya getirdi ve dünyadaki hiçbir güç bizi ayıramaz.
Uh, listen. The kids and I, we're going up to Serendipity... to celebrate the anniversary of their father leaving us.
Çocuklarla birlikte babalarının bizi terkedişinin... yıldönümünü kutlamak için Serendipity'e gideceğiz.
They invited us to Serendipity.
- Bizi Serendipity'ye davet ettiler.
Serendipity.
Şansa.
What a delightful force of nature, serendipity.
Şans, doğanın ne muhteşem bir gücüdür.
- - Serendipity, the name is melinda.
- Serendipity Melinda ha
I say, what a bit of serendipity.
Diyorum ki, ne kadar beklenmedik şans.
Well, talk about your serendipity working overtime.
Beklenmeyeni bulma işindeki mesai ücretinden bahsedelim.
- Serendipity, I was just going to call.
- Serendipity, Seni arayacaktım.
Serendipity.
Bu ne tesadüf!
Electricity, serendipity... they both surround us, both doing their work silently, invisibly.
Elektrik, tesadüfi buluşlar... hepsi bizi çevreliyor, işlerini sessiz, görünmeden yapıyorlar.
Magic. Serendipity.
... sihir... ne dersen de.
Then, Serendipity 3 delivered frozen hot chocolate.
Sonra da Serendipity 3'ten donmuş sıcak çikolata sipariş edildi.
Well, "Serendipity" is my stripper name.
Şey, "Şanslı" benim striptizci takma adım.
I just have math club till 6 : 00, and then I wanted to take Owen out for a birthday banana split at Serendipity.
Ben de Owen'ı doğum gününe özel "genç kız rüyası" yemeğe "Tesadüfler Tatlıcısı" na götürecektim.
I mean, even in the taxi back, he kept saying how amazing it was that they met after all these years at Serendipity.
Taksiyle dönerken bile o aşkın gelmesini bekledikleri yıllardan sonraki tanışmalarını anlatıp durdu.
Serendipity at Serendipity.
Tesadüf üstüne tesadüf falan...
More like subterfuge at Serendipity.
Daha çok dolaplar üstüne tesadüfler.
- Hmm.
- Serendipity.