She can Çeviri Türkçe
36,978 parallel translation
She can dive at 200 miles an hour.
Saatte 320 kilometreyle pike yapabilir.
From up here, she can be heard for miles around.
Bu yükseklikte kilometrelerce öteden işitilebilir.
He's big and strong enough to form a bridge with his body so that she can climb to safety.
Yavrunun güvenliğe geçebilmesi için vücuduyla bir köprü oluşturabilecek kadar iri ve güçlü.
But she can read the pattern of the stems overhead like a map, and so find her way home.
Ama bu fare, başının üstündeki gövdeleri bir harita gibi okuyabilir ve böylece evini bulabilir.
- I hope she can help.
- Umarım yardım edebilir.
Well, if Bernadette wants her ankles to swell up even more, she can have that.
Bernadette bileklerinin iyice şişmesini istiyorsa yiyebilir.
She can hear everything we're saying, but she's acting as if she can't.
Söylediklerimizi duyduğu halde duymamış gibi davranıyor.
I'll check with Dr. Krieg's receptionist, see if she can tell us who that patient was.
Dr. Krieg'in resepsiyonistiyle görüşeceğim, Bakalım o hastanın kim olduğunu bize söyleyebilir mi.
Hey, that Madame Jang Jin Ok of Myeong Dong Capital is really someone who firmly believes in "I can do it!" She can do everything!
Myeongdong Capital'dan şu Bayan Jang Jin Ok cidden "başarabilirim" sloganına yürekten inanıyor. Her şeyi yapabilir!
He / she can just sit with us!
O da bizimle gelsin! - Nam Doo.
Unfortunately, it doesn't look like I'll be able to die. She can't see the sword.
Maalesef ölemeyeceğim, kılıcı göremiyor.
Well, it could just be that she can't see it yet.
Henüz göremiyor da olabilir.
You said she can't even see the blade.
Kılıcı bile göremiyormuş.
She can't see the sword yet, but I'm hoping for a miracle that she might notice it later.
An itibariyle kılıcı göremiyor olsa da bir gün o mucizenin gerçekleşeceğine inanıyorum.
She can see the blade!
Kılıcı görüyor.
I told you, she can see the blade!
Dışarı çık şimdi. Kılıcı görüyor.
Are you happy or scared that she can see the blade?
- Mutlu musun korkuyor musun?
Or she can't hear because she already has eggs in her ears!
Ya da bizi duyamıyor çünkü kulaklarında yumurtalar var.
She can handle it.
Kaldırır.
I did that when I was sober. She can handle this.
Bunu kaldırabilir.
In better times, she could catch 10 a day, but now, with so few rodents around, she will have to go hungry.
Daha iyi zamanlarda günde 10 sıçan yakalayabilir ama şu anda, etrafta bu kadar az kemirgen varken aç kalacak.
The problem is, can she see it?
Sorun şu ki dişi onu görebiliyor mu?
How can she possibly lose weight when the tumor's constantly telling her she's hungry?
Tümör sürekli aç olduğunu söylerken nasıl kilo verecek?
She has to lose the weight before we can do the surgery.
Ameliyattan önce kilo vermek zorunda.
Her petit mal seizures have increased in intensity and frequency to the point where she no longer can function in her daily life.
Hafif sara nöbetleri zamanla sıklığını ve şiddetini arttırdı. Günlük hayatını sürdüremeyecek noktaya geldi.
She still took her life.
Gene de canını aldı.
She came over in the middle of the night all wound up, then she crashed and I can't get her out of bed.
Gecenin yarısı endişeli şekilde buraya geldi sonra sızdı ve onu yataktan çıkaramadım.
I can't believe she's already picking out sperm donors.
Şimdiden sperm bağışçısı seçtiğine inanamıyorum.
You annoyed the ever-living crap out of her and she left.
Kadını canından bezdirdin ve o da gitti.
And we can see a partial answer to that in Faustina's bid to Avidius Cassius, where she thought maybe she would be able to retain her position in the Empire, perhaps even as his wife.
Faustina'nın Avidius Cassius'a olan davetinde bunun kısmi cevabı görülüyor. Böylece imparatorluktaki pozisyonunu koruyabileceğini düşündü. Hatta belki karısı olurdu.
Look, we can't just throw away Penny's stuff, but we can ask if she wants any of it back.
Bak, Penny'nin eşyalarını öylece atamayız ama herhangi birini geri isteyip istemediğini sorabiliriz.
How can she be proud of having killed her own mom just to be born on this day?
Doğarken annesinin ölümüne sebep olmasıyla nasıl gurur duyabilir?
She's upset, is it okay if she comes in?
Biraz canı sıkkın. İçeri gelebilir mi?
We won't know for sure which ones she gave you until you're tested... but a number of them can trigger the immune system to go haywire.
Kesin olarak bilmeyeceğiz Denedikene kadar sana verdiği hangileri... Ancak bir kısmı bağışıklık sistemini karmaşık hale getirebilir.
She earns money so that mom and I can be happy.
Annem mutlu mesut yaşayabilelim diye para kazanıyor.
For a mermaid that can only love once in her lifetime She stakes her life on that one love.
Ömrü boyunca yalnızca bir kez aşık olan denizkızı bu aşk uğruna hayatını ortaya koyar.
She did something that even a god of death can't do.
Ölüm meleğinin bile şaşırtıcı bulduğu bir şeyi yapması.
She touched me and followed me through the door, but can't see the blade.
Beni çağırabiliyor, peşimden o kapıdan gelebiliyor fakat kılıcı göremiyor mu?
Wow, she's so cool!
Vay canına, çok havalı!
She won't summon me. So I can't find her.
Beni çağırmayacağından onu bulmam da mümkün değil.
They're abusing her now because they can't do anything when she turns 18. That the type of person she is.
Rüştünü kazandığında parasına el süremeyecekleri için teyzesi onu bayâ sıkboğaz etmiş olmalı.
She's not someone you can predict.
Varsaydığın her şeyin üstesinden gelen birisi o.
She won't summon me, so I can't find her.
Beni çağırmadığından yerini de bulamıyorum.
I can't sleep at a hotel when she's alone.
Otelde uyuyamam. O kız odamda tek başınayken.
How can she be so calm?
Nasıl bu kadar sakin olabiliyor?
And since she's here, I can't have you busting chops unless it's a last resort, and only if it's a last resort.
Ve annem buradayken son çare olmadıkça parçalamana izin veremem.
If Vendel can, maybe, just maybe, she'll be strong enough to survive on her own.
Vendel büyüyü bozabilirse belki, bir ihtimal hayatta kalabilecek kadar güçlü olabilir.
I was feeling generous because I was drunk, and it wasn't her life... that she was asking for.
O sırada sarhoştum ve kalbim hassastı. Annenin kurtarmak istediği kendi canı değildi.
She's the only one who can end my life. She keeps making me want to live. It's funny, isn't it?
O çocuk beni öldürebilecek olsa da o çocuğun hayatta kalmayı isteme sebebim olması komik değil mi?
Then how can she say that it's not okay with you standing right in front of her?
Tam karşısında dikildiğin için nasıl aksini söylesin kız?
She lives in Seoul, but he supposedly can't live without her.
Nişanlısı Seul'de yaşıyor, ne yazık ki birlikte kalamıyorlar.