Soft Çeviri Türkçe
8,775 parallel translation
Take your soft ass back to L.A.!
Daha hazır değilsin!
I've known him since he was young, and he was always kind of soft.
Gençliğinden beri tanıyorum onu ve hep yumuşaktı.
Yes, I did once call one of my neighbors in the middle of the day when he was at work and said grab some condoms and meet me at that delicious soft pretzel place.
Geçmişimi kabulleniyorum. Evet, bir keresinde bir komşumu işteyken arayıp "Kondom alıp şu yumuşak kraker satan dükkanda benimle buluş" demişliğim var.
It feels soft and smooth. No, and so there's a little bit of a meltdown.
Biraz kriz ortamı var şu anda.
Soft.
- Narin hissettiriyor.
So soft and tender.
Çok yumuşak ve narin.
We need soft soap, lye, cleanser.
Bize sabun, kül suyu ve temizlik malzemeleri gerek.
Slow dream drowning in the soft, black sea.
Yavaş bir rüya yumuşaklığın, kara denizin içinde boğulup gidersin.
I don't want someone soft or mushy.
- Cıvık ve sulu göz biri istemiyorum.
"You're hot and soft... you're incredible."
~ Yumuşak ve sıcaksın. İnanılmazsın. ~
"Mymcoarse palms.." ".. can feel the soft rays of the sun.. "
~ Avuç içlerim güneşin yakan ısısını hissediyor. ~
I always had a soft spot for her.
Ona karşı daima zaafım vardı.
Uh, they're... They're warm and soft.
Bunlar ılık ve yumuşak.
Strong sense of justice and soft-hearted.
Güçlü bir adalet duygusu ve merhametli bir kişiliği var.
That soft-heart will someday turn to resentment.
Merhametin bir gün kinle dolacak.
Although, I must say, you have very soft hands.
Bu arada söylemeliyim ki ; elleriniz çok yumuşak.
Every morning, I pull my pants on one leg at a time, and I slip on my soft-soled shoes, and I hear the same calling you do.
Her sabah pantolonuma bir bacağımı soktuğumda, ya da yumuşak tabanlı ayakkabım zeminde kaydığında, sizin gibi aynı sesi duyuyorum.
Don't get any ideas, I ain't goin'soft on ya'.
Aklına fikirler gelmesin, yumuşak davranmam.
Look at the soft, delicate shading, very feminine.
Şu yumuşak, hassas gölgelendirmelere bir bakın.
Let me tell you, the juices are flowing, the red corpuscles are corpuscling the grass is green and it's soft, and summer's gonna last forever.
Hatırlatayım. İçiniz kıpır kıpır kanınız deli akıyor çimler yemyeşil, yumuşacık ve yaz ayları da sonsuza kadar sürüyor.
Nevertheless, they peel off the skin... which has become soft due to the watering and soap
Yine de insanın derisini soyuyorlar. Deri yıkayıp sabunlayınca yumuşuyor.
Total train wreck, druggie, nympho, freak, shitty-ass piece of shit, but she's my sister, so I have a soft spot for her, and...
Rezilin biri, keş, erkek manyağı, deli, boka atsan bok utanır ama ne de olsa benim kardeşim bu yüzden benim yumuşak karnım- -
Or has castle life made ye soft?
Yoksa kale hayatı seni yumuşattı mı?
You know, happy and soft or miserable and hard.
Yani mutlu ve yumuşak ya da mutsuz ve sert.
So soft.
Yumuşacık.
The perfect right spot with the perfect right bullet... and the perfect right soft spot in the vest.
... mükemmel doğru noktaya, mükemmel doğru mermiyle ve yelekteki mükemmel yumuşak noktaya.
That dick soft is like two of my dicks hard.
Sönükken benden kalkık iki tane eder.
Soft drinks.
Alkolsüz içecekler.
- I'm too soft.
- Fazla merhametliyim.
Another soft box, please.
Bir tane daha softbox lütfen.
As sharp as shards of bottle green, as soft as snow and feather light.
Yeşil şişenin parçaları kadar keskin kar kadar yumuşak, tüy kadar hafif.
It was low and guttural, not like her voice, which was soft, higher-pitched.
Boğuk ve gırtlaktandı. Onun sesi gibi yumuşak ve tiz değildi.
Where you're going a soft heart will kill you quicker than typhoid.
Gideceğin yerde yumuşak kalpli olmak seni hummadan daha hızlı öldürür.
I'm perfectly happy with the soft bits.
Ben kazanımlarla mutluyum.
Don't be soft, Tommy.
Aptalca davranma, Tommy.
Mrs Sprot did always have a soft spot for you.
Bayan Sprot'un hep sana karşı zaafı vardı.
Don't tell me you got soft overseas.
- Yumuşak tarafların olduğunu söyleme bana.
- They were smart and rich... - Salud! ... but Cockroach felt the high life had made'em too soft.
Zeki ve zenginlerdi fakat Hamamböceği, lüks hayatın onları yumuşattığını düşündü.
You're soft. Eh?
Yumuşaksın.
- What you goin'soft on him too?
- Ne sen de mi ona hafif davranıyorsun?
A what? A vagina as soft as a walrus'fold.
Deniz anasının yuvası kadar yumuşak vajina.
He said his mistress has doe eyes and a vagina as soft as a walrus'fold.
Metresinin dişi geyik gözü ve deniz anasının yuvası gibi yumuşak vajinası var demiş.
And we can't afford to be havin no soft-ass niggas in this crew.
Ve burada kendimize.. ... yumuşak-götlü olarak bakamıyoruz.
Soft boom needs to be replaced when it's oil soaked, so... demand is never ending.
Küçük emicilerin ise kendi batırılmış petrolünün değişmesi gerekiyor. Yani talep hala devam ediyor.
How often are you receiving shipments of soft boom?
Ne kadar sıklıkla yumuşak petrol emicilerden kargo alıyorsunuz?
Enlighten me, Mr. Morris, who do I need to call to get trucks bringing in soft boom every day?
Söylesene, Her gün kamyonların Yumuşak Emicilere getirilmesi için kimi aramam lazım?
We haven't received a shipment of soft boom in over a week, and we're running real low. Projections show the oil moving west and we don't have enough to protect the western coastline of Mississippi.
Bİr hafata içinde hiç kargo almadık ve gerçekten yavaş çalışıyoruz planlar petrolün batıya doğru hareket ettiğini gösteriyor ve Mississippi'nin batı sahilini yeterince koruyamıyoruz.
The soft tissue is preserved because the iron in the dinosaur's blood... generates free radicals, and those are highly reactive.
Yumuşak doku korunuyor çünkü dinozor kanındaki demir serbest radikal üretiyor ve bu radikaller çok reaktif.
Nice and soft.
Güzel ve yumuşacık olmuş.
Soft-hearted
- Merhametliyim.
A little crusty on the outside but a soft heart, like a wonderful French roll.
- Siyahi ama. - Kimsin be?