Solid Çeviri Türkçe
6,400 parallel translation
We're looking for solid ground, and you think getting married is gonna fix the way you feel, and it won't.
Bu olayı hala atlatamadık evlenince her şey düzelir sanıyorsun ama düzelmez.
We need to get back to our own lives, find solid ground together.
Önce eski hayatımıza dönmemiz gerek, beraber bu olayı geride bırakmalıyız.
If you want to play fast and loose, fine, but make sure you nail him with something solid.
Hızlı ve serbest oynamak istiyorsan, tamam ama onu sağlam bir şeyle vurduğundan emin ol.
Sounds like a solid avenue of investigation.
- Bence soruşturmaya değecek bir konu.
A solid alibi.
Sağlam bir kanıtı var.
There'd been no electricity for hours, but still all the ice cream was frozen solid.
Saatlerdir elektrikler olmamasına rağmen bütün dondurmalar taş gibi donuk vaziyetteydi.
In conclusion, another solid month.
Sonuç olarak güzel bir ay daha oldu.
Look, I know it's not what you want to hear, but the alibi is rock solid.
Duymak istediğiniz şeyin bu olmadığını biliyorum ama tanıkları çok sağlam.
I mean, it's rock-solid.
Kaya gibi sağlam.
I'm going 100-freakin'- 55 miles an hour, and it is rock-solid.
Saatte 250 ile gidiyorum. Ve kaya gibi sağlam.
So if you have something solid for us...
Eğer bizim için bir şeyler yaparsan...
I think the show's actually pretty solid for what it is.
Çünkü dizinin son derece sağlam olduğunu düşünüyorum.
WITH ISLANDS OF SOLID ROCK AND LAVA SPURTING RIGHT AND LEFT.
Katı kayalardan oluşan adalar sağda ve solda fışkıran lavlar.
How solid is the intel?
İstihbarat ne kadar sağlam?
Solid enough to start lockdown two.
- 2. seviye tecrit protokolünü uygulayacak kadar sağlam.
Look... matched set, solid maple, perfect condition.
Şuna bak, portatif, sağlam ağaçtan, mükemmel durumda.
The offer seems solid, but I think he's keeping it from his superiors, so we don't have a lot of time.
Ama sanırım onu üstlerinden saklıyor. Yani fazla zamanımız yok. Seni almaya geliyorum.
You know, you did me a solid, so let me repay you with a little hard-won advice.
Bana büyük bir iyilik yaptın, bırak da sana iyi bir tavsiyeyle borcumu ödeyeyim.
That was a solid metaphor.
- Kusursuz bir benzetmeydi.
Nicholas Dunne's alibi for yesterday morning's murder was solid.
Nicholas Dunne'ın dün sabahki cinayetle ilgi mazereti doğru çıktı.
Looks pretty solid.
Sağlam görünüyor.
Can you do me a solid and grab our bags for us, would you?
Bir iyilik yapıp bavullarımızı taşır mısın?
We need something more solid.
- Daha sağlam kanıtlar lazım.
Low initial risk, always a solid investment strategy.
Düşük başlangıç riski, daima sağlam bir yatırım stratejisidir.
If you have something solid for us,
Bizim için kayda değer bir haberin olursa,
Let me guess- - they all have rock-solid alibis?
Tahmin edeyim. Hepsinin çok sağlam mazeretleri mi var?
Give me something solid first.
Önce daha kesin bir şeyler bulmalıyız.
Uh, no, just, um... You're solid.
Hayır, sen çok iyisin.
Max saw Laurie in the store and was doing me a solid.
Max, Laurie'yi dükkanda gördüğünü söyledi ve bana bir iyilik yapıyordu.
Terrorizing your ex-girlfriend qualifies as a solid?
Eski sevgilini korkutmak iyilik mi sayılıyor?
Real good, solid fall.
Çok güzel atlayıştı, tebrikler.
That's actually solid reporting.
Bu aslında sağlam raporlama olduğunu.
And F.Y.I., that "lost game, lost sock" diss was actually pretty solid.
Ve Bilginize, "kayıp oyunu, kayıp çorap" diss aslında oldukça katı olduğunu söyledi.
I just--I wanted to get a good, solid major so I could get a good job, right?
Ben sadece kesin çözüm istemiştim, o yüzden iyi bir iş çıkarabildim.
JB was rock solid.
JB, sapasağlamdı.
Hey, stealing dad's wallet, then returning it to him to become a hero was a rock-solid plan.
Babamın cüzdanını çalıp sonra ona geri vermek seni kahraman yapacak sağlam bir plandı.
I recommend a week of solid bed rest.
Bir hafta sağlam yatak istirahati öneriyorum.
- He's solid?
- Sağlam mıdır?
- He's as solid as they get.
- Hem de en sağlamı.
He's a solid as they come and he's learning.
Ama sağlam biridir ve öğreniyor.
I had solid backup, covert operatives.
Sağlam desteğim vardı gizli ajanlarım.
Solid.
G? Katı.
Encased within that, approximately 14 inches of solid core wire connected to a microprocessor which... -... creates a closed circuit.
Yaklaşık 14 inçlik sert tel ile bir mikro işlemciye bağlı ilave kapalı bir devre oluşturulmuş.
We're having an exciting game thanks to a solid script.
Sağlam bir senaryo sayesinde heyecan verici bir oyun oynuyoruz.
I need you to be solid for me here, too.
Benim için de biraz çaba göster.
No, I actually feel pretty solid right now.
Yok, aslında şu an kendimi gayet sağlam hissediyorum.
That's my wedding ring... solid gold. It's very safe, Mr. Braverman. Hmm, yeah.
- Burası oldukça güvenlidir, Bay Braverman.
Do me a solid.
Bitir işimi.
The room is full of thick, solid corners.
Odada bir sürü köşe var.
But you'd make a solid number three.
Ama esaslı bir üç numara olursun.
Come on, do your partner a solid, will you?
Haydi, ortağına bir kıyak yap, olmaz mı?