That's something else Çeviri Türkçe
852 parallel translation
There's death there for me, and life for something else inside me that isn't me.
Orada benim için ölüm var. İçimde olan, ama ben olmayan başka bir şey için ise yaşam var.
Well, that's something else, again.
Pekala, yine başka bir şey.
You're awful sweet and all that, but your mind's always on something else.
Çok tatlısın, ama aklın hep başka yerde.
- That's something else.
- Başka bir şey.
I hate the army, I'm through with it, but friendship, that's something else.
Ordudan nefret ediyorum, onunla işim bitti, ama dostluk başka bir şey.
That's something else to learn.
Bu da öğreneceğin başka bir sey.
And then, there's something else that I can't quite give a name to. Fiery, is it?
Ve adını koyamadığım birşey daha.
I can't get over the feeling that there's more to it than that that there's something else something beyond Becquerel's explanation.
Becquerel'in buluşundan daha fazlası olabileceği daha farklı sonuçlara ulaşılabileceğini biliyorum
It's something that has never happened to me before... something I never expected would happen... but suddenly it is as if nothing else existed... even my music, which used to mean so much to me. Yes.
Evet.
But there's something else that needs sorting out for which I feel partly responsible.
Ama bunların dışında, ayrı bir konu daha var öyle ki, kendimi de biraz sorumlu hissediyorum.
That's something else again, eh, Marius?
Bu her şeyi değiştirir, değil mi Marius?
But to stay and live with someone, share his everyday life... that's something else.
Ama kalmak ve biriyle yaşamak, onunla günlük hayatı paylaşmak, bu başka birşey.
Mom, if there was a rule about something, that doesn't mean you couldn't do something else once in a while.
Koyulmuş bir kural varsa, bu arada bir kuralın dışına çıkamayacağın anlamına gelmez.
Well, I could cover up the robbery, but killing, that's something else.
başka bir şey.
That's something else I never could figure.
Hiç akıl sır erdiremediğim başka bir şey daha.
It's something else about guns that gets him, not killing.
Silahların, öldürme amacı dışında onu cezbeden başka bir yönü var.
I'm too old a man to have any illusions about the constancy of women, or to be seriously disturbed by the lack of it but when your intrigues start interfering with my plans that's something else again.
Ben, kadınların bağlılık konusunda hayal kurmak ya da bu eksiklikten dolayı rahatsızlık duymak için çok yaşlı bir adamım ama senin entrikalarının, benim planlarımla karışmaya başladığında bu farklı bir şeydir.
Now that's something else again.
Şimdi önemli bir noktaya geldik.
Oh, that's something else. I'm talking to you now.
O farklı birşey Ben sana şimdiden bahsediyorum
There's something else I saw that night in the museum.
Müzede gördüğüm başka bir şey daha var.
Well, that's something else you gonna worry about.
endişelenecek başka bir şey.
That's something else I ain't heard in 14 years.
Bunu da 14 yıldır duymamıştım.
Anyway, that's all over now... and we were talking about something else, remember?
Her neyse, olan olmuş... biz başka bir şeyden bahsediyorduk, hatırladın mı?
He told me something else, too, which I neglected to tell you... That if I did butt in, that he'd break my neck.
Sana söylemeyi unuttuğum bir şey daha söylemişti... karışmaya devam edersem boynumu kıracakmış.
That's something else, Doctor!
Bu başka bir şey, Doktor!
You get something out of flying that's unlike anything else.
Uçmanın verdiği duygu apayrıdır.
But as to who did it, that's something else again.
Fakat kimim yaptığına gelince, o da yine bir başka şey.
But as for having us powerless, with nowhere to turn, that's something else again.
Fakat bizi güçsüz, çaresiz bırakmasına gelince, bu da yine bir başka şey.
Look, I don't intend to advertise this, but if you ever try to slip the noose around the neck of one of my clients, that's something else.
Bak, bunu reklam etme niyetinde değilim, fakat olur da benim müvekkillerimden birinin boynuna ilmik geçirecek olursan, durum değişir.
That's something else I wanna discuss with you.
Konuşmak istediğim bir diğer konu da bu.
You grow up knowing people a little and getting to like them and maybe getting some affection, but love, that's always something that happens to somebody else.
Büyüyüp, insanları biraz olsun tanıyor ve onları beğenmeğe başlıyorsun, belki biraz duygusal yakınlık hissediyorsun, ama aşk böyle mi, hep bir başkasına olan bir şey.
That's why must make Cordura prove something else also lives in men. "
Bu yüzden Cordura'ya varmamız ve insanın içinde başka şeylerin de yaşadığını kanıtlamamız gerek. "
That's quite something else.
- Bu tamamen başka birşey.
Now losing them to a Comanche, that's one thing. Losing them to a white, that's something altogether else.
Bir Komançi tarafından kaybetmek bir şeydir..... ama bir beyaz tarafından kaybetmek oldukça başka bir şeydir.
That's something else again.
Bu da ayrı bir konu.
It's something else that holds adam grant in the hot, sweaty grip of fear.
Adam Grant'i korkunun sıcak, terli avucunda tutan başka bir şey
There's something else that doesn't work - the watch.
Doğru olmayan bir şey daha var - kol saati.
That's enough, let's do something else.
Bu kadar yeter. Başka bir şeyler yapalım.
Something else that's strange.
Garip olan başka bir şeyler var.
I hope I'm wrong and that it's something else.
Umarım yanılıyorumdur ve sorun başka bir şeydir.
- Well, that's something else again.
- İşte, yine başka bir şey.
Now, two years without knowing it, that was impossible, but, two days, well, that's something else.
İki sene farkına varmamak imkânsızdı, ama iki gün, başka!
It's something else on that paper.
O kâğıtta başka bir şey var.
Now that it's all over, I can tell you something else.
Artık her şey bittiğine göre, sana bir şey daha söyleyeyim.
There's something else that John's been very deeply concerned about.
John'u çok kaygılandıran bir konu daha var.
There's something else that's been bothering me, Ed.
Canımı sıkan başka bir şey daha var Ed.
That's something else.
Bu daha farklı birşey.
Getting yourself arrested, that won't be too much trouble, but getting you off, that's something else.
Kendini tutuklatacak olman sorun sayılmayacak olsa da seni oradan çıkartmak başka şey.
- And something else. - What's that?
Başka bir şey fark ettim.
Now, me, a loser well, that's something else again.
Şimdi, kaybeden benim well, that's something else again.
- That's something else entirely.
- O tamamen başka bir şey.
that's something 357
something else 372
something else is going on 19
else 102
elsewhere 63
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
something else 372
something else is going on 19
else 102
elsewhere 63
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334