That is great Çeviri Türkçe
4,374 parallel translation
That is great, great news, Zoe Hart.
Bu harika haber, Zoe Hart.
- That is great, it is what you wanted.
- Müthiş. İstediğin buydu. - Hayır.
That is not great.
Bu hoş bir şey değil.
Okay, what we're trying to say is that you are a great guy, and someday, you're gonna meet somebody who's into all the same stuff that you are.
Peki, söylemeye çalıştığımız şey sen harika bir adamsın ve bir gün, seninle aynı şeylerle ilgilenen biriyle tanışacaksın.
Snow would've been a great ruler someday, but that'll never happen because my daughter will be Queen, and all yours will be left with is knowing how i've felt, how it feels to be the Miller's daughter.
Pamuk bir gün harika bir lider olabilirdi. Ama böyle bir şey olmayacak. Çünkü benim kızım kraliçe olacak.
Not that the phone isn't great. The phone is lovely. Bless you for bringing it to my attention, but it's not enough to file charges.
Beni bu konuda bilgilendirdiğin için sağ ol ama bir telefon, gezegenin yarısının sahibi olan Hollis Doyle'a dava açmama yetmez.
BUT I COULDN'T DO THAT TO YOU, HUEY! THIS PLACE IS GREAT!
Ama yapmayacağım, Huey!
Great work with that girl in there.
Orada, o kızla iyi iş çıkardın.
You guys bring home a lot of stuff, and that's great, but I can't keep everything, and truthfully, this is not your best work.
Siz eve çok şey getiriyorsunuz bu harika ama hepsini saklayamam. Ve dürüst olmak gerekirse bu senin en iyi çalışman değil.
He's not great with fractions, but the point is, is that this is just way too big.
Kesirlerde biraz problemi var ama konu şu ; bu çok büyük.
But then I think what's so great about the world being so big or the universe being so big is that it's so big and that is so cool.
Bu kadar büyük bir dünyanın ya da evrenin harika olmasının sebebi çok büyük ve harika olması zaten.
it is without any type, as far as I can tell, of high-level government oversight, and that is a great concern.
görebildiğim kadarıyla, üzerlerinde üst düzey bir hükümet denetimi yok ve bu ciddi bir meseledir.
Gentlemen, our season is off to a great start, and as such, I've taken it upon myself to create an image worthy of that success.
Beyler, sezon harika başladı. Ben de bu başarıya uyan bir imaj yapmak istedim.
That is still a great song.
Hâlâ harika bir şarkı.
Not that anyone asked me, but I think taking her back to school is a great idea.
Bana soran olmadı ama bence onu okula geri götürmek çok iyi bir fikir.
Terry, this is just the back of a jury summons that says, "'like a good neighbor, snake farm is there would be a great slogan for a snake insurance company. "
Terry, burada bir jüri davetiyesinin arkasına'"Tıpkı iyi bir komşu gibi, yılan çiftliği yanınızda." lafı bir yılan sigortası şirketi için harika bir slogan olur. " yazıyor.
The coolness of the Benguela Current brought the penguins here but that very coolness is a great disadvantage, because it generates little rain.
Onları buraya getiren Benguela akıntısının soğuğu... çok az yağmur yağdırıyor. Bu da büyük bir dezavantaj.
But he is in great danger... because he has, on his nose... that horn... which is worth its weight in gold.
Ama büyük tehlike altında... çünkü burnunun üstünde... ağırlığınca altın eden... boynuzu var.
But one thing is certain what happens here is more important than it has ever been, and that the relationship of the rest of the world to this great continent and the creatures that live in it is more important than ever before.
Ama bir şey kesin. Burada olacaklar her zamankinden önemli... ve dünyanın bu büyük kıta... ve içinde yaşayan canlılarla ilişkisi de... hiç olmadığı kadar önemli.
I understand that grading essays is subjective, but if I can go home with a list of criteria that Sam could work towards to raise her grade, that would be great.
Anladığım kadarıyla, not yükseltme kompozisyonları öznel oluyor ama eğer eve, Sam'in notunu yükseltmeye doğru çalışabileceği bir ölçüt listesiyle birlikte gidebilirsem harika olur.
- That is a great idea, Michael.
- Çok iyi fikirdi Michael.
The pain that you're feeling now, as horrible as it is, will eventually be replaced by moments of great joy.
Şu anda hissettiğin acı ne kadar acı verse de sonunda çok mutlu olacağın anılarla yer değiştirecek.
If he is your son, that's a great plan.
Eğer senin oğlunsa çok iyi bir plan.
That is so great.
Bu harika.
That's great. But the good news is that all the players were wearing action cameras.
İyi haberse bütün oyuncuların üstünde aksiyon birer kamera varmış.
This is the house that my great-granddad lived in.
Büyük babam zamanında bu evde yaşamış.
She seems great, but still, you have to acknowledge that this is an unusual relationship.
Görüntüde harika biri ama gene de kabul etmen gerekir ki çok sıra dışı bir ilişki yaşıyorsun.
Yeah, great, except their idea is that a dime and three pennies is gonna get us something to eat.
Evet, harika. 10 sent ve 3 peniyle yemek alabileceğimizi düşünmeleri dışında.
You know, I wanted to pause and just say that I think at times like these it is great to see family and friends and to hear family and friends.
Biraz ara verip, şunu söylemek istemiştim bence böyle zamanlarda aileleri ve dostları görmek ve aileleri ve dostları duyabilmek çok güzel.
And the narrative is that you faked it before, so you must be faking it now. Great.
Konuştukları da daha önce numara yaptıysan şimdi de yapıyorsundur.
... that the answer to the question, "Who did a great job?" is you. Penny.
"Dün akşam kim harikaydı?" sorusunun cevabı sensin Penny.
Or it could be that great evil is nearby.
Veya yakınlarımızda büyük bir kötülük var olabilir.
Well, that's great, but this is the coldest of the cases.
Ama bu olayların en eskisi.
"Returning with gold in great store," is that it?
"Büyük mağazaya altınla dönüş," öyle mi?
That is my great grandpa's.
O keman büyük dedemindi.
Good work is good work, and it's recognised that this is really great art.
İyi eser, iyi eserdir. Onları sanat eseri yapan budur.
Hey, I'm doing a great job from that far back.
Eskisine göre çok iyi iş çıkarıyorum bir kere.
That job could be great.
Bu iş harika olabilirdi.
And I know that, uh, knocking up my high school girlfriend and giving you a great-grandchild whose mother is a serial killer, aren't exactly reasons to rent out a hall and have a chocolate fountain.
Belli ki, lisedeki kız arkadaşımı hamile bırakmam ve annesi seri katil olan bir küçük torun vermem ; bir yer kiralayacak ve çikolata şelalesi yaptırılacak kadar büyük olaylar değiller.
So is Will, and I think it's great that you two are... whatever you are.
Will de öyle, şu an ilişkiniz her nasılsa, bence ikiniz birlikte harikasınız.
That is a great ad.
Çok güzel bir ilan.
A great man once said, "to triumph without risk is to win without glory," and if that's true, then my journey from safe, traditional Broadway to the cutting edge of east 4th street is...
Çok değerli bir insan bir keresinde "Risksiz zafer, görkemsiz bir başarıdır" demişti. Eğer bu doğru ise, güvenli ve geleneksel Broadway'den modern Doğu 4'üncü Sokağına olan yolculuğum profesyonel kariyerimdeki en büyük zaferdir herhalde.
That is a great idea.
- Harika bir fikir.
Well, he was so happy when you told him he was doing a great job that he spent 20 minutes on the phone telling Gayle about it.
Şey, ona harika iş çıkardığını söylediğinde o kadar mutlu oldu ki Gayle'a bunu anlatmak için telefonda 20 dakika harcadı.
And yet merely the razor tip of the great spear that is the Neapolitan army.
Napoli ordusu bir mızraksa bu görünen mızrağın sadece ucudur.
That is a great deal more of a risk than a blade in the dark.
Karanlıktaki bir bıçaktan çok daha riskli bu.
That is a great band.
Ne güzel bir gruptu.
Okay, well, that is a great show.
Harika bir programdır.
The government is aware that great estates are being sold in large numbers.
- Hükumet büyük mülklerin büyük sayılarda satıldığının farkında.
And I would be happy to make sure that my new husband is up to speed with all of the great work you're doing here at Litchfield.
Yeni kocamı Litchfield'da yaptığınız harika işlerden seve seve haberdar ederim.
I submit that there is no finer place in this great country of ours to call home- - past, present, or future.
Şunu da eklemek isterim : bu muhteşem ülkenin geçmişinde, şimdisinde ve geleceğinde evimiz diyebileceğimiz daha güzel bir yeri yok.
that is great news 42
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is not the point 62
that is good 189
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is an order 68
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is not the case 19
that is good 189
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is an order 68
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is not the case 19