There was a mix Çeviri Türkçe
120 parallel translation
There was a mix-up.
Bir yanlışlık oldu.
There was a mix-up. I'd kept my head down so much, they forgot all about me. So they left me all on my own.
Ve çevirmem üç ay kadar sürdü, birinin ailesine ve çocuklarına onları ne kadar özlemiş olduğunu yazdığı bir mektuptu.
I know there was a mix-up in the maternity ward.
Anneler arasında bir karışıklık olduğunu biliyorum.
But there was a mix-up in the hospital...
Ama hastanede bir karışıklık oldu..
THERE WAS A MIX-UP. HE WAS GIVEN TO THE WRONG PARENTS.
Hastanede bir karışıklık oldu ve yanlış aileye verildi.
There was a mix-up about the time.
Toplantının saati aklımda yanlış kalmış da.
There was a mix-up.
Bir karışıklık olmuş.
There was a mix-up at the store.
Kuyumcuda bir karışıklık oldu da.
There was a mix up at a Chinese takeout restaurant.
Çin restoranında bir karışıklık olmuş.
Pacey said there was a mix-up with Miss Watson?
Bayan Watson'la nasıl geçti? Pacey bir karışıklık olduğunu söyledi.
- No. There was a mix-up.
- Hayır.Bir karışıklık var.
There was a mix-up with chelsea's dad.
Orada bir karışıklık Chelsea babası ile.
It's okay, there was a mix-up.
Her şey yolunda, ufak bir karışıklık olmuş.
There was a mix-up at the phone company.
Şirkette karışıklık olmuş.
Unfortunately, there was a mix-up at Daddy's work.
Ne yazık ki babanın işyerinde bir karışıklık olmuş.
Well, there was a mix-up with the bill and they shut my phone off, but it should be back on today.
Faturayla ilgili bir karışıklık olmuş ve telefonumu kapattılar. Ama bugün açılması gerek.
There was a mix-up the night the night that your father died and he was mistaken for him, but your father is here now.
Babanın öldüğü gece o adam ile baban arasında bir değiştirme olmuş Ama baban şu anda burda
There was a mix of turquoise and silver.
14 karat, 18 karat. Bir de turkuaz ve gümüş karışımı vardı.
My real name is Harry Monroe... and the Witness Protection Program moved me to Camden County... because there was a mix-up in the paperwork.
Gerçek adım Harry Monroe. Evraklardaki bir hata yüzünden tanık koruma programı beni buraya, Camden County'ye getirdi.
- There was a mix-up with your labs.
- Ölmeyecek miyim? - Laboratuar sonuçlarında bir karışıklık oldu.
Maybe there was a mix-up, some kind of a glitchin the system?
Belki bir karışıklık olmuştur. Belki sistemde bir arıza filan olmuştur.
There was a mix-up, and the jeweler sent over two necklaces.
Bir karışıklık olmuş, kuyumcu iki gerdanlık göndermiş.
- There was a mix-up on the bridge.
- Köprüde bir karışıklık olmuş.
There was a mix-up with the experiment.
Deneyle ilgili bir karışıklık oldu.
Yeah, there was a bit of a mix-up at London Airport.
Evet, Londra Havaalanında biraz karışıklık yaşanmış.
There was a bit of a mix-up earlier on.
Karışıklıklar daha öncesinde de vardı.
Sorry it's another clock, only there was a bit of a mix-up.
Maalesef bu da bir saat, bir karışıklık oldu da.
There was some kind of a mix-up with the credit card.
Kredi kartı ile bir karışıklık oldu.
There was such a mix-up at the airport.
Çok fazla insan tanıyor olmalısınız.
Jack came over because there was some mix-up with a tape and I went down to my car to get the right tape and...
Jack kasetlerdeki bir karışıklık yüzünden gelmişti. ve ben de arabama doğru kaseti almaya gitmiştim...
There was a little mix-up here.
Bakın, küçük bir karışıklık olmuş.
There was just a little mix-up in the mail room.
Posta odasında küçük bir karışıklık vardı. Onu hallettim.
Well, um, there was a little mix-up.
Şey, sanırım, bir yanlış anlama oldu.
It's just- - There was a big mix-up in San Diego... and then I ended up flattening a post office with a truck.
Sadece San Diego'da büyük bi karışıklık oldu ve bir postaneyi kamyonla yassılaştırarak son buldu.
They were supposed to be on a ship except there was some mix-up in Brazil, and they never made it.
O gemiyle gelmeleri gerekiyordu ama Brezilya'da bir karışıklık olmuş ve bize göndermemişler.
San Francisco in the middle'60s... was a very special time and place to be a part of... - but no explanation... no mix of words or music or memories... can touch that sense of knowing that you were there and alive... in that corner of time in the world, whatever it meant.
San Fransisko, atmışlı yılların ortası... çok özel bir yer ve zamandı... ama hiç bir açıklama... hiç bir kelime, müzik, ve hatıra karışımı... zamanın o köşesinde hala hayatta olduğunuzu bilmenin... verdiği duyguyu veremez.
There was kind of a mix-up in my agent's office but I'm still on TV, and that's good exposure.
Ajansımın ofisinde bir karışıklık olmuş ama hâlâ televizyondayım ve bu iyi bir teşhir oldu.
He said that there was some kind of a mix-up, and you didn't even get nominated.
Bir karışıklık olduğunu söyledi. Sen aday bile olamamışsın.
Well, there was a terrible mix-up.
Şey, büyük bir karışıklık yaşanmıştı.
I'm terribly sorry There was a slight mix-up
Çok özür dilerim. Ufak bir karışıklık olmuş.
When you checked in, there was a little bit of a mix-up.
Buraya kaydınız yapıldığında, ufak bir karışıklık olmuş.
But there was- - There has been a terrible traffic mix-up on the 405.
405 numaralı karayolunda korkunç bir trafik tıkanıklığı olmuş da.
So, there was a slight mix-up.
Şey, arabalarda bir değişiklik oldu.
There was a mix-up.
Orada sadece karmaşa vardı.
There was a... a bit of a mix - up between us guys here.
Onlarla aramızda ufak bir anlaşmazlık oldu.
So I see you brought the whole gang today. Well, there was a little mix up.
Bakıyorum da bütün çete toplanmışsınız bugün.
Yeah, there was a bit of a mix-up with the... with the tickets, so...
Evet, Biraz karışıklık vardı da biletlerle ilgili bir şey...
There was a little mix-up.
Küçük bir karışıklık olmuş.
Well, there was this a slight mix-up with the apartments.
Valla, dairelerle ilgili ufak bir karışıklık oldu.
Well, there was a very aggressive pug mix there.
Şey, orada çok saldırgan bir buldog kırması varmış.
But there was a wild card in the mix... Skeeto Bronsonnian and his sidekick, Mickey Doo Quicky Doo.
Ama ortada, hiç de hafife alınmayacak bir kart daha vardı, Skeeto Bronsonnian ve yardımcısı, Mickey Doo Quicky Doo.
there was this 68
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was an explosion 49
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was an explosion 49