There was a struggle Çeviri Türkçe
221 parallel translation
But there was a struggle. And in the fight, it was not Eric who died, but the Baron!
O kargaşada bir mücadele oldu ve ölen Eric değil, Baron'du.
There was a struggle.
Bir boğuşma oldu.
Two men, they broke in... there was a struggle.
İki adam, içeri girmişler, boğuşma olmuş.
So, if there was a struggle here and in the struggle the chain broke,
Bu durumda, burada boğuşma olsaydı ve boğuşmada zincir kırılsaydı,
If there was a struggle first, maybe it could be proved that way.
Eğer öncesinde bir mücadele olduysa, bu yöntemle kanıtlanabilir.
There was a struggle.
Ortada bir boğuşma oldu.
There was a struggle between Parliament representing largely elements of the gentry and the merchants, and the Royalists representing other elite groups, and they fought it out.
Olayları hem liberal hem de muhafazakar açıdan görebilirsiniz. Her haber için sadece 20 ya da 30 saniye zaman aralığı verildiği için genellikle ön yargılı... bir çerçeveden olayları gördüğümü düşünüyorum.
There was a struggle in the front room... he strangled her, then he raped her.
Ön odada bir boğuşma olmuş. Boğmuş, sonra tecavüz etmiş.
There was a struggle and I...
Bir boğuşma vardı ve ben...
There was a struggle and he was thrown over that balcony.
Kavga ettiler ve Roger balkondan atıldı.
There was a struggle.
Dövüştüler.
There was a struggle, the doer grabbed the gun and got off one shot.
Mücadele ettiler. Adam onun silahını kaptı ve bir el ateş etti
There was a struggle and I got all bruised and beat up!
Dövüştük, her tarafım çürükler içinde, dayak yemişim!
We have a dead body, and there was a struggle.
Elimizde bir ceset var. Bir boğuşma olmuş.
His story's changed a bit. Now he says there was a struggle.
Şimdi adam bir boğuşma olduğunu söylüyor.
So there was a struggle.
Boğuşmuşlar işte.
When they met up again there was a struggle.
Tekrar karşılaştıklarında mücadele olmuş.
All we've got is Strout, and he claims there was a struggle.
Elimizdeki tek şey Strout " un ifadesi. İfadesinde kavga çıktığını söylüyor.
THERE WAS A STRUGGLE,
Biraz mücadele oldu.
Your husband came home, there was a struggle and there were shots.
Kocan eve geldi, boğuşma oldu ve ateş edildi.
So there was a struggle in the water.
Demekki suda bir boğuşma oldu.
Yeah, but, uh, there was a struggle and the paramedics came through
Evet, ama boğuşma olmuş. Sonra sağlık memurları oradan geçmiş.
At least give me that there was a struggle.
Bari boğuştuklarını söyle.
There was a struggle.
Bir boğuşma olmuş.
There was a struggle.
- Silahı vardı
When I first heard that a general of the British Army was arranging a ball for the benefit of those nurses of the West Riding who had taken part in the four-year struggle, I said to myself, 'There is a man whose heart is in the right place.'
İngiliz ordusundan bir generalin dört yıllık bu sıkıntılı dönemde yer almış West Riding'li hemşireler yararına bir balo düzenlediğini ilk kez duyduğumda, kendi kendime "İşte kalbi doğru yerde olan bir adam." dedim.
Was there a lamp knocked over during your struggle?
Mucadele sırasında devrilen bir lamba var mıydı?
There was no sign of a struggle.
Hiçbir mücadele izi yoktu.
There was no sign of a prowler, no struggle.
İçeriye birinin girdiğine ilişkin bir işaret, herhangi bir mücadele izi yok.
Was there any sign of a struggle?
Mücadele izleri var mıydı?
There never was a struggle in the soul of a good man that wasn't hard.
Hiçbir iyi adamın ruhunda, zor olmayan bir mücadele yoktur.
What a struggle it was to take him there.
Nasıl da acı çekti orada.
Well for years now I have taken the attitude that there was only one struggle on this planet worth a damn the fight against world communism.
Bu gezegen üzerinde uğraş vermeye değecek yalnızca bir şeyin olduğuna inandım ; beş para etmeyen komünizme karşı savaşmak.
There are signs of struggle, so the murderer was a stranger who attacked him from behind.
Bir boğuşma izi olduğuna göre de, katil, ona arkadan saldıran bir yabancı olmalı.
I never knew there was a power struggle in the Kremlin after Andropov died.
Andropov öldükten sonra Kremlin'de bir taht mücadelesi yaşandığını bilmiyordum mesela.
Sounds like there was a power struggle on board, an attempted takeover.
Gemide güç mücadelesi yapılmış gibi, bir çeşit komutayı devirme girişimi.
There was no sign of a struggle.
Boğuşma izi yok.
There was a heated argument, a mutually reckless struggle, but no criminal intent.
Ateşli bir tartışma kötü bir kavga yaşanmıştır ama cinayet niyeti yoktur.
There was no sign of a struggle, so... whoever it was, she knew him.
Hiç boğuşma işareti yok, yani bu her kimse, kızın tanıdığı biriydi.
Now, there was this issue of a lifelong struggle with poverty... which was beginning to cause reflection to myself... after I had run into someone from my past a few days earlier.
Şu anda hayatımızın yoksullukla çabalama bölümündeydik... kendi yansımamım başlamasına sebepti... Bir kaç gün önce eskilerden birini gördükten sonra başladı.
And if there are a million people waiting at the base of that mountain to whom that one flower was a symbol of their freedom and they would follow that symbol and your death into a struggle that would liberate half a billion souls would that have a meaning?
Ya o dağın eteklerinde bir milyon kişi bağımsızlıklarının simgesi olan o çiçeği bekliyorsa ve hem o simgenin hem de ölümünün yarım milyar kişiye özgürlüğünü kazandıracak bir vesile olduğunu söylesem bir anlamı olur mu?
There was a righteous struggle against repression and injustice.
Baskıya ve adaletsizliğe karşı yapılan meşru bir direnişti.
You said there was no sign of a struggle.
- Boğuşma izi olmadığını söylemişsiniz.
There was no sign of a struggle at all.
Hiç mücadele izi yoktu.
There was a guy driving, and it seemed he was having a struggle with a girl in the passenger seat.
Direksiyonda bir adam vardı ve yan koltuktaki bir kızla... -... kavga ediyor gibiydi.
And he never asked if there was any sign of a struggle.
ve boğuşma izi var mı diye de sormadı.
I mean it was a struggle for him to write it and it took many years for him to get, even get to that point to be able to get, get back in there and re -, relive it
Bu şiirin adı. "Duş"
Was there kind of a power struggle developing between you and Joey?
Senle Joey arasında iktidar mücadelesi gibi bir şey oluyor muydu?
Was there a power struggle going on in the band once Tommy left the band?
Peki Tommy gruptan ayrıldığında bir iktidar mücadelesi var mıydı?
There was a power struggle between me and Joey?
Ben ve Joey'nin arasında bir iktidar mücadelesi mi vardı?
In all likelihood, there was a power struggle.
Bir güç mücadelesi varmış gibi görünüyor.
there was this 68
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was a girl 56
there was 570
there wasn't 74
there was a time 64
there was a problem 25
there was no other way 31
there was a boy 17
there was nothing 90
there wasn't time 38
there was a girl 56