They're not the same Çeviri Türkçe
230 parallel translation
Your customer, my customer... they're not the same.
Müşterini çalan yok.
You're wrong about things being different... because they're not the same.
Olmalıydı. Hiçbir şey aynı olmadığı için her şeyin farklı olduğunu düşünme.
These boys are civil service... the same as you and me, and they're not getting anyplace.
Bu çocuklar da aynı senin, benim gibi kamu görevlisi ve hiçbir yere gitmiyorlar.
The French always say things are the same when they're not at all.
Fransızlar hiç de aynı olmadığı halde hep aynı şey derler.
No, no, no, they're not the same.
Hayır, hayır, aynı değil.
They're not spelled the same, but they mean the same.
Yazımı farklı ama anlamı aynı.
And they're not the same What do you do?
Ve ikisi aynı kişi değilse Ne yaparsın?
When they're not the same Who gets the gate?
Aynı kişi değillerse Reddedilen kim olur?
Electric shocks are an amputation : They're not the same people afterwards then before them.
Elektroşoklar, amputasyondur öncesinde nasıllarsa sonrasında aynı kişi olmazlar.
- They're not the same.
- Aynı düğme değiller.
They died together, yet they're not buried together in the same hole.
Birlikte ölmüşler ama aynı çukura gömülmemişler.
They're not on the same course?
Eski rotasında değil mi?
They're always too busy or something. But, then, you're not the same as most grown-ups.
Takım, dinleyin!
The problem is not that things aren't more efficient.They're the same.
Sorun bu şeyin yeterince etkili olmamasından değil. Onlar da aynı.
Dr. Mixter told me, they were at the same party he was, but they're not there now and they're not at home.
Bana Dr. Mixter söyledi, onunla aynı partidelermiş, ama şu an orada da, evde de değiller.
They're not the same piranha you talked about last night.
Onlar dün gece bahsettiğin piranhalardan değil.
And if God took one side of Adam and not his rib and created woman, that means they're the same. We all are, everybody is. Don't you see?
Eğer tanrı kadını Adem'in bir kenarından yaratsaydı, hepimiz eşit olurduk.
When you choose a horse, they're not always the same height.
Bir atı seçtiğinde, Onlar hep aynı boyda değildirler.
They're not the same.
Aynı şey değil.
Well, of course they're not the same.
Elbette aynı şey değil.
- They're not all the same here.
- Buradakiler birbirinin aynısı değil.
They're not the same skull.
Aynı kurukafa değil.
They're not even in the same room.
Aynı odada bile değiller.
They're not the same as we are.
Onlar bizimle aynı değiller.
Enough to know they're not the same.
Sadece aynı olmadıklarını bilecek kadar.
I realize they're not the same as on the Bridge but I had to make some changes, because...
Köprüdekilerin aynısı olmadığının farkındayım ama bazı değişiklikler yapmam lazımdı çünkü...
They say you're not the same man, Jack.
Senin eski Jack olmadığını söylüyorlar.
Because they don't understand that you're the same person hitting or not.
Çünkü vuruş yapsan da, yapamasan da aynı kişi olduğunu anlamazlar.
Television does not make a previously sane man go out and kill five people thinking they're the same guy.
Bildiğim kadarıyla TV, aklı başında birisini beş kişiyi öldürecek bir katil yapamaz.
We raised all our kids the same way, but they're not like peas.
Hepsini aynı şekilde eğittik ama hepsi aynı karakterde değil.
We're not gonna do it this way! We're caught in the same current they're in!
Onlarında için olduğu akıntının aynısını yakalandık!
Imagine my embarrassment if they're not the same.
Aynı kişi değilse, gerçekten utanırım.
- They all look the same to me. Ah, but they're not.
Bana hepsi aynı görünüyor.
I know they're being cared for, but it's not the same thing.
Dikkatli olduklarını biliyorum, ama aynı şey değil.
Not only are they dreaming, they're all having the same dream.
Onlar sadece rüya görmüyorlar, hepside aynı rüyayı görüyorlar.
Almost as if they're not really themselves or should they look the same, but inside?
Neredeyse, kendileri gibi olmadıklarını? Tabii aynı görünüyorlar. Ama içeride...
- There's a girl missing upstate... but they're not sure it's the same guy.
- Taşrada kayıp bir kız var... ancak aynı adam olduğundan emin değiller.
They're not the same!
Aynı şey değiller!
You're not the same girl that they sent away.
Evden uzaklaştırdıkları kız değilsin.
It's not so much the noises as my own thoughts, t's like they're all happening at the same time.
Sesler düşünceler kadar değil. Sanki hepsi aynı zamanda oluyor gibi.
No, it's just that... you hope they're not gonna make the same mistakes that you made.
Hayır, sadece senin yaptığın hataları yapmayacaklarını umarsın.
They're not from the same hometown
Hemşeri değiller.
We gotta bust it up... so people stop calling us names on the internet... even though they're not really talking about us... but characters based on us, and at the same time... find my ex-girlfriend's, who was killed in a car explosion, monkey.
Onu durdurmalıyız. Böylece insanlar internette hakkımızda boktan şeyler söylemeyecekler. Gerçekte bizden bahsetmeseler de karakterleri bizden esinlenerek yapmışlar.
Unless they're not the same...
Aynı kişilerdi işte...
Unless they're not the same... Didi!
Ya da aynı kişiler değildi...
Unless they're not the same...
Ya da aynı kişiler değildi...
Shit, they're not the same batteries.
Siktir aynısından değilmiş.
They're not the same species.
Aynı türden bile değiller.
'my answer's the same - to me, they're not mutually exclusive.
cevabım hep aynı - bana göre, bu ikisi aynı anda olabilir.
They're not the same, they're different
Aynı değiller. Farklı resimler.
You know, they're not quite the same.
Pek aynısı gibi değil.
they're not happy 17
they're not going anywhere 43
they're not yours 24
they're not here 176
they're not stupid 24
they're not 686
they're not so bad 28
they're not mine 63
they're not bad 26
they're not home 27
they're not going anywhere 43
they're not yours 24
they're not here 176
they're not stupid 24
they're not 686
they're not so bad 28
they're not mine 63
they're not bad 26
they're not home 27