They're nothing Çeviri Türkçe
883 parallel translation
people are nothing more than chess pieces when they're up against the world.
Evet, dünya ile kıyaslandığında, insanlar satranç taşlarından başka bir şey değiller!
They say nothing but re-read the last letter.
Hiçbir şey konuşmuyor, sadece eski mektupları okuyorlardı.
They're doing nothing of the kind. You saw them take the table in the study.
Senin düşündüğün gibi bir şey yapmıyorlar.
They're just jealous because they have nothing to tell.
Sadece anlatacak bir şeyleri olmadığından kıskanıyorlar.
They're even paying off men that ain't had nothing to do with it.
Sadece bir tüccarın sözü ve hapistesin.
They're pulling a double or nothing on that quizzola.
Şu yarışmasyonda'ya hep ya hiç'yapıyorlar.
Oh, think nothing of it. They're accustomed to sleeping with me anyway.
Üzülmeyin, onlar benimle yatmaya alışıktır.
And how many men love their wives enough to lie and say they're guilty when they've done nothing?
Kaç tane koca karısını suçsuz olduğu halde yalan söyleyip suçlu olduğunu söyleyecek kadar çok seviyordur?
They're really nothing but a few pieces of carbon, crystallized under high pressure at great heat.
Yüksek sıcaktaki basınçla kristalleşmiş karbon parçalarından başka bir şey değiller.
Like tears, for instance. They're nothing but H2O with a trace of sodium chloride.
Mesela gözyaşları, sodyum klorürlü H2O'dan başka bir şey değildir.
You blockhead! They're telling you to say nothing.
- Sana konuşmamanı söylüyorlar.
- Phil, they're nothing more than...
Phil, onlar bir hiç- - Bırak yapsın.
They're grown men with nothing to lose but their necks.
Onların kaybedecek sadece kelleleri var.
But you're wrong... they're not hanging on to it for nothing, you know.
Ama yanılıyorsun... hiçbir şeyi sallamazlar, biliyorsun.
They say it's nothing, but they're lying.
Hiçbir şey olmadığını söylüyorlar, ama yalan söylüyorlar.
- I don't stop nothing. - They're wrecking my place.
- Dükkanımı mahvediyorlar.
They're nothing but a bunch of hired killers, murdering for money.
Onlar para için öldüren bir avuç kiralık katilden başka bir şey değil.
There's nothing to be done, they're going to kill me!
Yapacak bir şey kalmadı, öldürecekler beni!
They're lost, not me! - What happened? - Nothing.
- Naktong'un diğer tarafında paralandık.
Most of the time, they're full of sound and fury, signifying nothing.
Çoğu zaman, onlar ses ve öfke dolular, hiçbir şey anlatmazlar.
Nothing in it for me, honey, but they're beginning to cast a new Tennessee Williams play.
Tatlım, benim için öndemli değil ama Yeni bir Tennessee Williams oyunu için rol dağıtımı başlıyor.
They're fascinating, if nothing else.
Hiç yoktan etkileyici.
They're willing to spend lives for nothing, or what seems nothing.
Değersiz bir şey için yaşamlar feda edebileceklerini gösteriyorlar.
So they're happy to do all the work for nothing?
Yani o kadar işi haybeye yapmaktan mutlu mu oluyorlar?
I got nothing against them'cause they're poor.
Fakir oldukları için onlara karşı değilim.
Nothing personal, but they're not very good.
Seni kırmak istemedim. ama ben oyunlarımı henüz kötü buluyorum.
And blind kids can't sit around doing nothing just because they're blind.
Ve kör çocuklar, kör oldukları için hiçbir şey yapmadan oturup bekleyemez.
You're sure they'll say nothing to nobody?
Kimseye bir şey anlatmayacaklarından emin misin?
They're watching the test animals pretty close, but nothing's showed up yet.
Test yapılan hayvanları yakından izliyorlar, ama henüz bir şey olmadı.
De Vita says he has nothing against them as long as they're built as dictated by law.
De Vita, yasalara uygun yapılan.. inşaatlara hiçbir şey demediğini söylüyor.
How they're always making something outta nothing?
Hep pireyi deve yapmazlar mı?
At least they're beautiful and nothing in this world like people.
En azından güzeller ve hiçbir biçimde bu dünyadaki insanlar gibi değiller.
" They're nothing but exasperating Irritating, vacillating, calculating
" Bunların hepsi çileden çıkarıcı Şamatacı, farfaracı, hesapçı
With Strawn dead, they're nothing but barroom sweeps.
Strawn öldü. Bardan toplama adamlar sayılırlar.
If they're fixed, it's nothing to do with me.
Oynanmışlarsa benimle ilgisi yok.
They're not interested in nothing but getting drunk and making trouble.
Tek yaptiklari sarhos olmak ve bela çikarmak.
Of course, they're nothing compared to this lot.
Elbette bunlarla karşılaştırıldığında onlar hiçbir şey.
They're nothing but shitty hick cowards!
Rezil korkak magangadan başka bir şey değiller!
No. The mayor says they're nothing but thugs and murderers.
Belediye başkanı serseri ve canilerden ibaret olduklarını söylüyor.
Since we learn nothing and can't copy and it's a kind of racism, since they're for full-time students and create anxiety and sexual frustration.
Madem ki bir şey öğrendiğimiz yok. Madem ki kopya çekmek yasak. Hem bu bir nevi ırkçılık da sayılır.
Well, Judge, I assure you they're nothing but rumours and lies.
Yargıç, sizi temin ederim ki duyduklarınız yalandan ve dedikodudan başka bir şey değiller.
In my jail, they're nothing.
Benim kodeste, onlar hiçtir.
If they're not, it has nothing to do with Mongolism.
Eğer dikkat ederlerse, Mongolizm ile hiçbir alakaları olmaz.
They can't do nothing till they're through sparkling.
- Endişelenme. Hiçbir şey yapamazlar.
It's nothing to me they're as much strangers to me as they are to you.
Benim için önemli değil sana olduğu kadar bana da yabancılar.
about the miracles of Christ, there is absolutely nothing miraculous, they're commonplace occurrences.
... diyebilirim ki, kesinlikle mucizevî bir yanı olmayan,.. ... sıradan hadiselerdi.
– There's one thing you're forgetting. – What? When de Gaulle, from London, invited every French officer, every last lazy good-for-nothing to join the Maquis, if they had answered his call...
Eski belediye başkanının Combronde'ın sözleriyle en iyi yaptığım şey dostlarımızı öldürenlere verdiğimiz zorunlu karşılık yanında bir hiç olan suç okuluydu.
Obviously boxing must have its limits, but providing they're both perfectly fit I can see nothing wrong with one healthy man beating the living daylights out of a little schoolgirl ; it's quick and it's fun.
Boksun da sınırları olmalı, ama ikisi de zinde. Bu yüzden güçlü bir adamın bir kızı dövmesi yanlış değil. Hızlı ve eğlenceli.
They're just small cons, there's nothing to lose by waiting
Onlarınki ucuz numaralar, beklemekte fayda var.
Perhaps it's nothing serious, but the people of my group have some rules about smoking, they're bound to reality
Belki de ciddiye alınacak bir şey değildir. Ama benim grubumun insanlarının esrar çekmek konusunda bazı kuralları vardır. Onlar gerçek olana aittirler.
There's nothing wrong with that... just as long as they're worn by consenting adults.
Bence aklı başında yetişkinler giydiği sürece sorun yok.
nothing 25771
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing has changed 127
nothing fancy 88
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86