They don't know that Çeviri Türkçe
2,068 parallel translation
"They know that we don't care."
"Umrumuzda olmadığını biliyorlar."
They don't know that it's a full moon night.
Dolunay olduğunu bilmiyorlar.
He's taught us that our beliefs are worth fighting for, even if we don't know exactly where they're gonna take us.
Bize, mücadele edersek, inançalarımızın bizi, belki bilmediğimiz yerlere götüreceğini öğretti.
What did they fight about? I don't know, but seeing that they were in Cuba together, I suggest you find out.
Ancak Küba'da beraber olduklarını düşünürsek sebebi bulun derim.
I know I felt like they haven't really looked into this well enough to give me an explanation, and I don't much appreciate that.
Bir açıklama yapacak kadar konuyu yeterince iyi incelemedikleri kanaatindeydim ve bundan hiç de memnun değilim.
They can, you know- - And then other parts of speech that we don't know.
Cümlenin bilmediğimiz başka bölümlerinde de kullanabiliyorlardı.
I don't know your parents, but they must have been inspired when they thought that up.
Anne babanı tanımıyorum fakat aklında isim tasarladıklarında direkt bundan ilham almış olmalılar.
We don't know how any of this works and I'm sure that the police are doing everything they can.
bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyoruz ve polisin elinden geleni yapacağına inanıyoruz.
I don't know anybody that could claim they weren't scared.
Korkmadığını iddia edebilecek kimseyi tanımıyorum.
We don't know why things happen the way that they do... but they have a tendency to work themselves out.
Olayların neden öyle olduklarını bilemeyiz ama hepsinin belirli bir gerçekleşme eğilimleri vardır.
Look, I know I can't run away and pretend that they don't exist.
Bak, öylece kaçıp onlar yokmuş gibi davranamam.
- You've had your arms crossed for almost this entire walk, and I really wanna hold your hand, but I don't know how to do that when they're like that.
- Yürümeye başladığımızdan beri kollarını birbirine geçirdin ve ben elini tutmayı çok istiyorum ama sen böyle dururken nasıl yapacağımı bilmiyorum.
I don't know what they're going to think about that chinese vase I packed, but...
O Çin vazosunu aldığım için ne dersin bilmiyorum ama...
They crawl up outta the bog, come in here, my house, and spill blood'cause that one don't know how to do business.
Bataklıktan çıkıp benim mekânıma geliyorlar, kan döküyorlar çünkü iş yapmayı bilen yok.
If you don't feel the losses... If they don't hurt you And humble you... That's when you know You're not cut out for this kind of work.
Eğer bu kayıplara üzülmezsen canın acımazsa kalbinde burukluk olmazsa işte o zaman bu iş sana uygun değil demektir.
[Richard] The only thing. What they don't know, is that living on that high can eat them alive.
Bilmedikleri şey, işlerine o kadar bağlanmanın onları tek hamlede yutabilecek olmasıydı.
Intel says that it's a surge that starts at 10 : 00, they just don't know where.
İstihbaratın söylediğine göre saat 10'da yeni bir "dalga" başlayacakmış. Ama yerini bilmiyorlar.
Even if they didn't kill this Gyppo, they'll kill some other one next time. And I don't know that, right?
Eğer çingeneyi öldürmediler ise başkasını öldürürler.
They've such a high opinion of themselves, don't they? You know... That, like, Obama went to make the commencement speech last May at the graduation at Arizona state.
Kendilerini bir bok zannediyorlar degil mi? Suna bakin, gecen Mayista Baskan Obama Arizona Eyaleti'ne bir mezuniyet konusmasi yapmaya gitti.
You know the part that I don't understand, Judith, is how somebody can tell you that they love you one day, then turn around and break your heart the next.
Anlayamadığım kısım ne, biliyor musun Judith? Birisinin sana, bir gün seni sevdiğini söylerken, ertesi gün kalbini kırabilecek kadar değişmesi.
That girl, she has family out there somewhere, and they don't even know she's dead.
Bu kızın dışarıda bir yerlerde ailesi var, ve onun öldüğünü hala bilmiyorlar.
They don't know that.
Bundan haberleri yok.
And now the FBI's saying that they're gonna post a reward for any more footage, so I don't know what you're up to, but you don't have much time before they find you.
Ve şimdide FBI herhangi bir görüntü verene ödül vereceğini söyledi, yani ne peşindesin bilmiyorum ama seni bulmaları an meselesi. Tamam.
I just hope to hell that you don't know what they knew, love.
Bildikleri şeyi senin bilmediğini umut ediyorum, canım.
You know, they say don't meet your heroes, but they can eat my ass, because that was awesome!
İdolünüz ile tanışmak, hakkındaki düşüncelerinizi değiştirebilir derler, ama bu müthiş bir şeydi.
I... I just don't know that they can fix what's done.
Olanları düzeltebilir mi bilmiyorum.
I don't let'em know I'm back, they gonna give that job away.
- Bugün mü yapacaksın? Okullar açılıyor.
Now, you are the only edge that I've got as long as they don't know that you're in town.
Onlar senin şehirde olduğunu öğrenene kadar tek dayanağım sensin.
Doctors must love that they now have an answer for I don't know what's wrong.
Doktorlar ne olduğu belli olmayan bir soruna bu çözümü buldukları için amma da sevinmişlerdir.
- What they expect, Matthew, is that we won't know how to behave, so if you don't mind
- Ne bekliyorlar, Matthew? Bekledikleri, yanlış tavırlar mı?
I don't know who you work for, Mr. Hellinger, but whoever they are, they won't be very happy that you didn't prevent this... not at all.
Kimin için çalıştığınızı bilmiyorum, Bay Hellinger ama her kimse, buna engel olamadığınıza hiç memnun olmayacak. Hem de hiç.
They protect you because you've convinced them, somehow, that they need you, and you don't know what's going on in your town?
Seni koruyorlar çünkü onları sana ihtiyaçları olduğuna ikna etmişsin, ama kasabada olan biteni bilmiyorsun öyle mi?
Yeah, but they don't know that!
Evet ama onlar bunu bilmiyor!
There are parts of it - it's just blank on the map,'cause they've never explored that. They don't know what's there.
Haritalarında boşluklar var çünkü kimse oraya gidemedi.
Because something happened in that parish jail that they don't want us to know about, something more than your brother falling off his bunk and hitting his head.
Kardeşinin ranzadan düşüp kafasını çarpmasından daha başka bir şey.
We're closer to the sprites, which is good, but since we're closer and we don't know where they're going to happen, that makes it a little harder.
Tayflara daha yakınız, bu da iyi bir şey fakat daha yakın olduğumuz için nerede ortaya çıkcaklarını bilmiyoruz, bu da işleri daha da zorlaştırıyor.
They were coming up with great ways to use the camera, and when you see how big that thing was, how they did it, I don't know.
Kamerayı daha harika bir tarzda kullanmanın... yollarını bulduklarını görebiliyordunuz.
How they moved that thing around, I don't know. It was amazing.
O şeyi nasıl hareketli kıldılar bilmiyorum ama çok şaırtıcıydı.
But we do know that they don't have it.
Ama onlarında henüz bulamadıklarını biliyoruz.
they grow up so fast, and he is such a free spirit, you know, that I feel like, if I don't have him right next to me all the time, he's just gonna run away.
çok çabuk büyüyorlar,... ve o çok özgür bir ruh, bilirsin,... bu da bana,... onu sürekli yanı başımda tutmazsam kaçıp gidiverecekmiş,... hissi veriyor.
I don't know how they're gonna do that when all they can do is make goo-goo eyes at each other. Beckett's a good cop.
Birbirlerine bakmaktan nasıl yapacaklar o işi bilemiyorum.
Well, since they're moving to the city, I'm throwing a little party, But I don't know that much about Kyle.
Şehre taşındıkları için bir veda partisi düzenliyorum ama Kyle'ı fazla tanımıyorum.
That's why, later on, you don't know what to say to them when they do grow up.
Bu yüzden, daha sonraları onlara büyüdüklerinde ne söyleyeceğini bilemezsin.
They don't know that.
Onlar bunu bilmiyor.
You know how sometimes you have to tell a patient that they don't need the crutches anymore, they can walk?
Bazen, koltuk değneklerini atıp, artık yürümesi gerektiğini bir hastaya söylemek zorunda kalmadın mı?
Like, even though we fight, you know, you know me as a person. And we, like, respect each other and stuff. And they don't have that.
Kavga etsek bile, sen beni tanıyorsun birbirimize karşı saygılıyız, onlar böyle bir ilişkiye sahip değil ve başı daha çok belaya girer.
I guess I just don't understand, because, you know, they're in the same class together, and they sort of have the same challenges and struggles, and I... I feel like it's a little cruel for Max to be singled out like that.
Sanırım nedenini anlayamadım çünkü aynı sınıftalar aynı sorunları ve çabaları oluyor ve Max'in bu şekilde ayrı tutulmasını biraz acımasızca buluyorum.
I don't know any circumstances under which they could condone that.
Böyle bir şeye göz yumacakları bir durum düşünemiyorum.
Over the couof this trial, Many people who know you best and care for you most Expressed that they don't believe you're ready
Bu dava süresince sizi yakından tanıyan ve sizi önemseyen pek çok kişi şu anda annelik yapmaya hazır olduğunuza inanmadığını belirtti.
And you don't know anything about my parents, So don't say that they have some kind of arrangement
Ve ailem için, anlaşma falan yapmışlardır demeye hakkın yok.
I don't know why they did that, but they did that.
Bu çılgınlıktı. Neden yaptıklarını bilmiyorum ama yaptılar.
they don't 727
they don't like me 19
they don't work 32
they don't give a shit 20
they don't exist 52
they don't know yet 28
they don't listen 19
they don't hate you 16
they don't like you 20
they don't care 106
they don't like me 19
they don't work 32
they don't give a shit 20
they don't exist 52
they don't know yet 28
they don't listen 19
they don't hate you 16
they don't like you 20
they don't care 106
they don't get it 22
they don't have to 34
they don't know me 18
they don't matter 18
they don't understand 42
they don't believe me 24
they don't know anything 52
they don't want me 22
they don't know 180
they don't stand a chance 17
they don't have to 34
they don't know me 18
they don't matter 18
they don't understand 42
they don't believe me 24
they don't know anything 52
they don't want me 22
they don't know 180
they don't stand a chance 17
they don't mean anything 16
they don't like it 23
they don't know what they're doing 16
know that 57
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they don't like it 23
they don't know what they're doing 16
know that 57
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they come 53
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26