Things like that Çeviri Türkçe
4,420 parallel translation
Do things like that concern you in terms of Piper's safety?
Bu tür şeyler Piper'ın güvenliği konusunda seni endişeye düşürüyor mu?
You want to be careful, you can get pinched doing things like that.
Dikkatli olmalısınız, böyle bir şeyi yaparak hapsi boylayabilirsiniz.
First of all, when you say things like that, people think you're crazy.
Öncelikle bu tür şeyler söylediğinde insanlar deli olduğunu düşünüyor.
What Eddie and I had to do, did you do things like that?
Eddie'yle yapmak zorunda kaldığımız şeyleri sen de yaptın mı?
When you look at some of the glyphs at Nazca, they would seem to be just simple things... animals and figures and things like that.
Nazca Geoglifleri'ne baktığınızda, onlar size basit şeylermiş gibi görünebilir. Hayvanlar, figürler ve buna benzer şeyler...
We'll need as much background as she can give us- - disgruntled employees, angry competitors, lawsuits, things like that.
Bize verebileceğiherbilgiye ihtiyacımız var hoşnutsuz çalışanlar, kızgın rakipler davalar, vesaire.
People can miss things like that, so what's up with all the fuss?
Böyle şeyler gözden kaçabilir, bu yaygara niye?
"Put your teeth in." Things like that.
"Dişlerini gösterme." gibi. Bu tür şeyler.
Yeah, but we use it more for events and things like that.
Biz genelde birkaç kutlama olduğu zaman kullanıyoruz.
Men do things like that.
Erkeksi işler işte...
I didn't know John painted things like that.
John'un o tarz şeyler çizdiğini bilmiyordum.
Nice, black, petite women, things like that.
Hoş, siyah, minyon tipli kadınlardan hoşlanıyorum.
-... from hub-site and things like that.
-... dikkat etmen gerekiyor biliyorsun.
Don't say things like that again.
Artık bundan bahsetme.
I've never heard you say things like that.
Sizden böyle şeyler duymazdım.
Don't say things like that.
Böyle şeyler söyleme.
Don't even think things like that.
Böyle şeyler düşünme bile.
Well, you'd fight crime, like... muggers, and rapists, and things like that.
- Hırsızlarla, tecavüzcülerle falan.
I keep hearing things- - not voices, nothing crazy like that, but the fluorescents- - do you hear them, the buzzing?
Bir şeyler duyuyorum sesler değil, öyle delice şeyler değil ama şu florasanlar, vızıldamasını duyuyor musun?
Clark, you, uh... You came out of nowhere, like some sign from the universe that, after a lot of crappy years, things would be okay.
Clark, sen bunca boktan yılın ardından kainatın bana her şeyin yoluna gireceğine dair gönderdiği bir işaretmiş gibi birden bire ortaya çıktın.
But that's why they put those things on the telly, to make people like me feel good about myself.
Ama bu yüzden bu tür şeyler var televizyonda. Benim gibi insanlar kendi hallerine şükretsinler diye...
Okay, guys, um... Look, I know things are pretty intense right now, and, um... I know that going out on that stage might feel like a mistake.
Pekâlâ çocuklar ortamın bayağı gergin olduğunu biliyorum ve ve sahneye çıkmanın bir hataymış gibi geldiğini de biliyorum.
All things that you like.
Sevdiğin her şey var.
Little Luis, Wide Luis. But what I learned is that if you can learn to compromise in the little things... like cake... then you can move on to the bigger issues like baby names.
Ama öğrendim ki pasta gibi küçük şeylerden fedakarlık yapmayı öğrenirseniz daha büyük konulara sıra gelebilir bebek ismi gibi.
Well, Danny, as I always like to say, the things that test us during adolescence turn us into the adults we were always meant to be.
Danny, her zaman söylediğim gibi gençken başımıza gelenler olmamız gereken yetişkinlik seviyesine eriştirir.
The kind who like to spend their time clubbing or sexting or doing stuff that we'll pretend to regret tomorrow. Riley! I don't do any of those things.
Eğlenen, edepsiz mesajlar gönderen ve bugün olanlardan yarın pişman olacak gibi davranan kızlar.
That... that it really gets under my skin when he does things like... like steal the covers, and he leaves dirty dishes in the sink, and he rigs national elections!
Yorganı hep kendi tarafına çekmesine kirli bulaşıkları evyede bırakmasına ve seçimlerde hile yapmasına sinir oluyorum, mu diyeceğim?
Maybe it's just me, but seems like things are really moving forward for our gender, what with that Amelia Earhart fixing'to fly across the Atlantic, and you in the newsroom, writing about crime...
Belki sadece ben fark etmişimdir ama bazı şeyler gerçekten biz kadınlar için ilerliyor sanki. Amelia Earhart Atlantik Okyanusunu uçakla geçiyor sen basın odasında suç hakkında yazılar yazıyorsun ve bana da dışarıda suç işlemek kalıyor.
There are things in there the president never knew about, things that make your drones look like Model-Ts.
Orada yapılanlardan başkanın bile haberi yoktu. Sizin insansız uçaklarınızın, yanında çok komik kalacağı şeyler.
If you've got that, you can make that little box in your chest do all sorts of things- - things like send several hundred volts through your body with just the push of a button.
Eğer o numarayı bilirsen, göğsündeki o küçük kutuya her şeyi yaptırabilirsin. Bir tuşa basarak vucüduna bir kaç yüz voltluk akım göndermek gibi şeyler.
You know, someone like that could give you all of those things, and with me, you know, this...
Öyle biri sana bütün bunları verebilir, ama benimleyken...
Dr. Masters didn't like the way that I was filing things.
Dr. Masters benim dosyalama yöntemimi sevmedi.
I think I should make other arrangements,'cause it's, like, our friendship is one of the only really good things I have going on in my life, and I don't wanna mess that up.
Çünkü dostluğumuz, hayatımdaki en önemli şeylerden biri. Ve bunu mahvetmek istemiyorum.
Okay, why are things that we like getting "Triangled" and crap you like sneaks through? Like what?
Neden bizim sevdiğimiz şeyler Üçgen'e gidiyor da senin sevdiğin saçma şeyler İtalya yoluna giriyor?
I mean, things that I can see and touch, like, um, the green shoots that pop through the snow in February, or the flatiron building, or... the way that I feel when I hear Coltrane.
Yani, görüp dokunulabilen şeylere, meselâ Şubat ayında yeşeren filizler gibi, ya da yassı demirli binalar gibi, ya da... Coltrane'i duyduğumdaki his gibi.
The fact that we're talking about geometric lines and things like this, was it a teaching process by somebody up there for the so-called "lesser perceived" people down below?
İşin aslı, bunun gibi geometrik çizgilerden ve şeylerden söz ediyoruz ; aşağıdaki "daha az farkedilen" insanlar için, yukarıdaki birileri tarafından uygulanmış bir öğretim süreci oldu mu?
I panic and invite people to things... like when I invited that mall Santa to our wedding.
Şu alışveriş merkezindeki Noel Baba'yı düğünümüze çağırmam gibi.
But if you let things like this get out of hand... then our daughter might never know that.
Ama eğer bu şekilde ipin ucunu kaçırırsan kızımız hiçbir zaman nasıl bir baba olacağını göremeyecek.
I seen a lot of suspicious things from that porch. Like?
O verandadan epeyce şüpheli şey gördüm.
I know you don't like me, and you hold me responsible for things that happened to your late wife.
Benden hoşlanmadığını ve rahmetli karının başına gelenlerden beni sorumlu tuttuğunu biliyorum.
Seem to be a few things he's kept from you like the fact that he married that girl from Ecuador.
Sizden sakladığı bir kaç şey var gibi görünüyor Ekvatorlu kızla evlendiği gerçeğini sakladığı gibi.
Is that like one of those weird Catholic priest things?
Bu da o garip Katolik papazlarının zırvalarından biri değil mi?
No, because you're doing things that you don't even like to do.
Hayır, yapmayı sevmediğin şeyleri yaptığın için.
It doesn't seem like any of my business, but I think you've always been someone... who's extremely passionate about your life and what you're doing, and if you have a partner that seems to hesitate all the time, with things of life, I don't know if that's gonna make you happy.
Burnumu sokmuş olmak istemiyorum ama bence sen hayatı ve işiyle ilgili ekstrem tutkuları olan bir insansın ve partnerin senin hayatındaki şeylere sürekli tereddüt eden biriyse...
There's like a ton of things that could be out there.
Dışarıda bir sürü şey olabilir.
What's there to believe? Things are just like that
İnanman için değil, sadece böyle derler...
I'd like to see his jackass brother wearing a sign that says, "I say mean things about mature women's breasts" "
O salak kardeşi, "Olgun kadınların göğüsleriyle ilgili acımasız şeyler söylerim." yazan tişörtü şimdi giysin bakalım göreyim.
Sean died, and all the things that I never said, all the misunderstandings between us, it's like...
Sean öldü. Söyleyemediğim onca şey aramızdaki onca yanlış anlaşılma, sanki- -
One of the few good things I picked up during my time in Division is learning that I like being a teacher.
Bölüm'de geçirdiğim sürede iyi bir şey farkettim ki öğretmekten zevk alıyorum.
I just got good at pretending to like things that I don't like.
Ben sadece bu gibi şeyleri Bahane etmek istemiyorum. Bundan hoşlanmıyorum.
And then there's the way that you talk... how you say things, like how you'd catch a scent.
Sonra konuşma tarzın bir koku aldım gibi şeyler söyleyişin.
things like 24
things like this 16
like that 1389
like that one 32
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
things like this 16
like that 1389
like that one 32
that 10639
that's nice 2129
that's enough 4716
that's gross 203
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334