Throw it Çeviri Türkçe
6,712 parallel translation
She was gonna throw it out anyway.
Zaten çöpe atacaktı.
I really don't feel the need to throw it in your face.
Gerçekten ben onun yüzünde onu başımdan savmak için bir sebep göremiyorum.
I couldn't just throw it out.
Atmaya elim varmadı.
Shall I throw it. - Bread and soup!
- Ekmek ve çorba!
Throw it.
- At.
Don't throw it away by lying to protect the wrong man.
Bunu, yanlış bir adamı korumak için yalan söyleyerek çöpe atma.
I mean, we buy stuff, and then we throw it away.
- Doğru. Bir şeyler alıp, sonra hemen atıyoruz.
It feels eerie to throw it away. But I don't want to keep it.
Bunu atmak beni rahatsız ediyor ama saklamak da çok rahatsız ediyor.
We cut down the tree, we pulled up the roots, but let's just say I'll rest easier when we throw it all on the bonfire.
Ağacı kesip kökünü kazıdık ama şunu diyeyim hepsini ateşe atıp kurtulduğumuzda içim daha rahat edecek.
It's mine so can't I eat it or throw it away as I see fit?
İstersem yerim ister uygun bulmadığım için çöpe atarım.
I know this isn't gonna be popular, but I'll just throw it out there.
Kızacaksınız biliyorum ama bunu atmak istiyorum.
Sweet, sad love and you wanna throw it away.
Acısıyla, tatlısıyla ama bunu harcamak istiyorsun.
- Should I throw it?
- Atayım mı?
I know you don't want to throw it away.
Onu böyle harcamak istemediğini biliyorum.
Throw it over to me. Put it up on my monitor.
Bana gönder.
It didn't unbolt itself and throw itself down the stairs!
Kaza felan değildi Will, o vidalar kendi kendine sökülmedi.
Look, this is gonna help, but you can't really throw it.
Bak, bu işe yarar ama tam olarak yumruk atamayacaksın.
Throw it in the bloody river one day. ( chuckles )
Bir gün nehre atacağım gidecek.
I just throw it, like a real ball?
Gerçek topmuş gibi mi atıyorsun?
You just look to where you want to throw it, step towards where you want to throw, and throw it.
Sadece doğru atmak istediğin yere bakıyorsun ve atıyorsun.
You didn't have to throw it.
Fırlatmanıza gerek yoktu.
Now, you throw it over now.
Şimdi, at onu.
Hey, we're supposed to look through all this stuff before we throw it away in case it's important.
Önemli mi diye atmadan önce tek tek hepsini incelememiz lazımdı.
All right, just throw it!
Tamam, sen sadece at!
Throw it back.
Geri gönder.
No. They'll throw it away.
Hayır, çöpe atarlar.
Cole, we need to dump this shit, throw it in the ocean.
Cole, bunu boşaltıp okyanusa atmamız lazım.
Should throw it away.
Atmalısın.
It made me throw up.
Midei bulandırdı.
That's why they call it a throw pillow.
Bu yüzden buna yastık atma diyorlar.
We'd just have to be careful that it didn't look like we suddenly had a lot of money to throw around.
Yalnızca biraz dikkatli olmamız gerekecek, çünkü birden elimize har vurup harman savuracak kadar para geçmiş gibi görünmemeli.
It's also challenging trying to throw a Tic Tac 100 yards into a shoebox, that's also challenging.
100 metre uzaklıktaki ayakkabı kutusuna şeker atmak da zorludur ama.
We'd just have to be careful that it didn't look like we suddenly had a lot of money to throw around.
Bu kadar para aniden elimize geçti gibi görünmesin diye dikkatli olacağız.
Our plane's been gathering dust for months, but I still can't risk a takeoff with this guy trying to throw us on a bonfire, so flying coach it is...
Uçağımız aylardır toz tutuyor ama bizi ateşe atmaya çalışan o herif yüzünden hâlâ kalkış yapma riskini göze alamıyorum bu yüzden ucuz koltuklarda uçmam gerekiyor.
You think that... that money, you just throw money at a problem, it solves it.
Öyle her probleme para saçınca her şeyin çözüldüğünü mü sanıyorsun?
And it's not like Alex coming home could suddenly throw off our whole happy mojo.
Alex'in eve gelmesi ile ilgisi yok. Çünkü bir anda mutluluğumuz bitiverdi.
A lot of money. And i was having trouble paying it back. Why not just throw him a few rubles?
Losa'nın patronundan büyük bir miktarda borç aldım ve geri ödemede sıkıntı yaşıyordum.
I do everything you ask, and I do a good job, but if you want me to keep doing it, you can't just throw me in the corner at this little kid's desk and ignore me.
İstediğin her şeyi yapıyorum, ve işimi iyi yapıyorum, Bunu yapmaya devam etmemi istiyorsanız, beni köşedeki bir küçük çocuk masasına atmayıp... gözardı etmemelisiniz.
Having been able to throw myself from my mustang while setting a respectable time of 30 seconds, it was down to rut and his challenger to do their worst.
Saygı duyulacak 30 saniyede Mustang'imden kendimi dışarıya atarken, sıra en kötüsünü yapmak için Rut ve Cahllenger'ındaydı.
I expected to see Howard throw the baseball, finish my hot dog, and hightail it across the street to Disneyland just in time for Mickey's Soundsational Parade.
Howard'ın beysbol topunu atışını görmeyi, sosislimi bitirip koşarak Disneyland'e gitmeyi ve Mickey'nin Geçit Töreni'ne yetişmeyi umuyordum.
When I was asked to throw the first pitch, a little voice in my head said I couldn't do it.
İlk atışı yapmak istediğimde kafamdaki küçük bir ses yapamayacağımı söyledi.
So, it's not enough that you're a cop, now you wanna throw in old-time parent, as well?
O zaman, polis olman senin için yeterli değil, şimdi sen beni eski ebeveynlerin yaptığı gibi yönetmek istiyorsun, öyle mi?
Now, just throw spices all over it.
Şimdi, şunların hepsini at.
It's freezing outside, so when you throw hot water on a cold piece of glass, it's... going to break.
Dışarısı bu gibi, bu yüzden buz gibi bir cama sıcak su akıtınca, kırılacaktır.
Throw away your guns, Man Scout, it's all over.
Silahlarını at Erkek İzci, her şey bitti artık.
The problem is you'll throw us all under a bus Just to pull it off.
Asıl sorun planların için hepimizi uçurumdan aşağı itmen.
The problem is you'll throw us all under a bus just to pull it off.
Asıl sorun planların için hepimizi uçurumdan aşağı itmen.
I say if it keeps him from murdering someone we chloroform the little bastard and throw him in the lake.
Eğer bu onun birini öldürmesine engel olacaksa o küçük piç kurusuna kloroform verip göle atalım derim ben.
Sometimes, we might throw a weight gain shake in there. I do it for the impact of what the food is going to do.
Sadece yiyeceğin yapacağı etkiyi görmek için yiyorum.
No. No, the minute the Army discovers that Thin Man is useless, they'll shut us down and throw all their manpower into trying to fix it.
Hayır.hayır, Ordu bu sorunu keşfettiği anda yani Zayıf Adam'ın işe yaramaz olduğunu anladıklarında, hepimizi kapatacaklar ve ellerindeki bütün insan gücünü bunu düzeltmeye harcayacaklar.
IT WILL THROW THE WORLD INTO CHAOS.
Bu dünyayı bir kaosa sürükler.
throw it away 117
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
throw it out 45
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25