Up and at' em Çeviri Türkçe
214 parallel translation
I'll fight'em or wrestle'em one at a time and pile'em up under the tree.
Hepsini döver, o ağacın altına yığarım.
Well, I figured that was a good place to be because they had to rear up and show themselves in order to shoot at me and the rest of the boys back here. And whenever they did, I could touch'em off.
Oranın uygun bir yer olduğunu düşündüm çünkü bana ateş etmeleri için ortaya çıkmak zorundaydılar ve diğer çocuklar burada, arkadaydı ortaya çıktıkları an, onları vurabilirdim.
Me and the two soldiers rode circles the next three days, trying to catch up with'em.
Ben ve iki asker onların etrafında üç gün at sürdük... onları yakalamaya çalıştık.
I was bucking horses across the line and selling'em tame up in Bisbee.
At sürüsünü yönettim. Bisbee'ye zamanında satışa yetiştirdim.
All right, dream boy, up and at'em!
Pekala uykucu, kalk bakalım.
Rise and shine. Up and at'em.
Ayağa kalkın, görev yerine!
Up lads and at'em! Everyone on deck!
Gemiye bordalayın!
Hey, Professor, up and at'em.
Profesör, yataktan fırlayın.
Up and at'em?
Yataktan fırlayım mı?
Up and at'em.
Yataktan fırlayın.
- "Up and at'em!"
- "Yataktan fırlaymış"
"Hey, Professor, up and at'em."
"Profesör, yataktan fırla" ymış.
"Hey, Professor, up and at'em, it's 7 : 30."
"Profesör, yataktan fırla, saat 7 : 30."
If it's all right with you, we'll drop'em at the sheriff's office and they can pick'em up on their way out of town.
Sana da uyarsa bunları şerifin bürosuna bırakacağız, böylece onları kasabadan çıkarken alabilirler.
Up and at'em!
Yukarı ve onlara!
Up and at'em, boy
Mücadele et, oğlum
- Up and at'em, Goddammit!
- Hadi kalk!
Up and at'em, trooper.
Haydi bakalım, süvariler.
Up and at'em.
Haydi gidelim.
Up and at'em!
Haydi kalkın!
Head'em up and move'em out.
Şunları kaldırıp dışarı atın.
Up and at'em, Lieutenant.
Kalk Teğmen.
When you grow up around nothing but men, you learn certain defenses, and then you get used to the defenses and forget they're there... until something or someone comes along... and makes you look at'em real close.
- Büyüdüğün vakit etrafında erkeklerden başka bir şey olmayınca, kendini savunmayı öğrenmen kaçınılmaz oluyor. - Tamam, bu daha iyi. Kendini savunmaya öyle alışırsın ki, orada olduklarını bile unutursun, ta ki bir şey ya da biri çıkar, ve seni onları göz kapalıyken gören biri haline getirir.
Up and at'em, folks, this is station WDLU, at Madison, Wisconsin, bringing you the 6 : 00 a.m. News.
Hadi bakalım millet, burası Madison, Wisconsin'deki WDLU istasyonu. Sabah 6 haberlerini sunuyoruz.
Up and at'em.
Herkes kalksın.
Why don't you take'em up to the kitchen, and eat'em at the counter?
Neden onları mutfağa gidip tezgahta yemiyorsun?
Up and at'em, guys.
Yeni gün doğdu, beyler.
Up and at'em, H. I.!
Kalk, H.I.!
Up and at'em!
Haydi kalk!
up and at'em!
Kalk! Kalk! Gidiyoruz, haydi!
Jerry Lee, you got company. Up and at'em.
Jerry Lee, seni görmeye geldiler.
Up and at'em, Jerry Lee. Come on.
Gel buraya, Jerry Lee.
Been showing up at their concerts, saying he wants to rape and kill'em.
Konserlerinde ortaya çıkıp, hepsine tecavüz edip öldüreceğini söylüyor.
Well, look who's up and at'em.
Şuraya bakın, kimler uyanmış.
Up and at'em, Junior, let's go.
Kalk hadi, Ufaklık, gidelim.
Up and at'em, ladies. We're movin'out.
Hemen kalkın kızlar, ayrılıyoruz.
Hey, come on, up and at'em.
Hey, ve'em de, hadi.
7 : 00 a.m. Up and at'em!
Saat yedi. Haydi kalkın!
- Up and at'em.
- Kalk ve sus.
"Well we looked at all the people in the Bible and we added'em up all the way back to Adam and Eve, their ages - 12 thousand years."
Onlara sordum. - İncil'de adı geçen bütün insanları saydık. Adem ve Havva'ya kadar yaşlarını topladık ve yaşları 12.000 yıl ediyor.
I can't think. - Come on. Up and at'em.
Yapana kadar devam et.
Hey, Arthur, you know if you miss free throws... they count'em up, and you have to pay 15 cents.
Hey, Arthur, eğer serbest atışları kaçırırsan... Onları toplayıp, senden 15 cent aldıklarını biliyor musun?
And then I'm gonna steal a car and drive to Jersey and pick up all the little fuckin'pieces... of your body, put'em in a big plastic bag, bring it back to my house... put'em in the fireplace, light'em on fire.
Ve sonra bir araba çalacağım ve Jersey'e süreceğim ve vucudunun her bir küçük parçasını toplayıp... plastik bir torbaya koyup eve getireceğim... ve şömineye atıp yakacağım.
The "Up and At'Em" machine.
- "Kaldır At Makinası".
You know, I try to sleep at work, but I keep thinking any minute one of'em's gonna go into labor and I'll just end up- -
İşte uyumaya çalışıyorum. Ama sürekli, birinin doğurabileceği aklıma geliyor. Sonunda da...
Come on, everyone! Up and at'em!
Hey millet, hepiniz toparlanın!
The only characters Myers could ever come up with were pathetic stick figures... with the words "Sarcastic Horse" and "Manic Mailman" printed on'em.
Myers'ın kendi çizdiği karakterler "Alaycı At" ve "Manikdepresif Postacı" gibi acınası çöp adamlardı.
Why don't you come by tomorrow at five and you can pick'em up, OK?
Yarın beşte gelip onları alabilirsin tamam mı?
And at 3 : 00 in the morning the night before there they are, all three dozen of'em, lined up and calling to me.
Ve sabahın 3'ünde üç düzine de orada sıraya dizilmiş ve beni çağırıyorlar.
Up and at'em!
Kalkın bakalım!
Up and at'em.
Kalk haydi.