We still have time Çeviri Türkçe
421 parallel translation
We still have time to finish our coffee.
Kahvemizi bitirecek vaktimiz var.
We still have time.
Hala zamanımız var.
But we still have time to get into the shops.
Fakat hala atölyeye gidecek kadar zamanımız var.
We still have time, if you're coming
Geliyorsan halen vaktimiz var.
If the panzers arrive, we still have time to use them.
Panzerler gelirse onları kullanmaya zamanımız olacak.
We still have time.
Tam vaktinde geldiniz.
We still have time.
Hala vaktimiz var.
We still have time to have fun.
Hala eğlenecek vaktimiz kaldı.
Let's move then we still have time to head them off
- İzlerin peşine düşmeyecektik, kuzeye gidecektik.
While we still have time.
- Hala zamanımız varken.
Mr. President... perhaps you should transmit a planetary distress signal... while we still have time.
Sayın Başkan... belki gezegenlerarası..... yardım çağrısı göndermelisiniz. Hala zamanımız varken.
We still have time get there.
Hala yetişebiliriz.
We still have time!
Hala vaktimiz var!
We still have time to make it better.
Halen düzeltmek için zamanımız var.
But we shall still have the power to disclose that secret at any time?
Ama bu sırrı her an ortaya çıkarma gücü elimizde olur.
I hope we still have some time.
Biraz daha zamanımız olduğunu umarım.
If the plane isn't still there, we'll have time to get back to you.
Uçak orada değilse bize yanına dönebilmek için zaman tanımalısın.
- We still might have time to run away.
- Kaçmak için hala vaktimiz olabilir.
We still have a long time till that day comes.
O günün gelmesine daha çok vakit var.
Maybe we'll have the same dream that time stands still.
Belki aynı rüyayı görürüz. Zamanın durduğu.
From the Sikhote-Alin to the Sea, there is still a long way. Do we have time to pass it before the winter?
Sikhote-Alin dağından denize hala çok yol vardı ve kış gelmeden bunu başarabilecek miydik?
In my time, if we could make it to the North without being lynched and still have a shred of dignity, too, that was enough.
Benim zamanımda, linç edilmeden Kuzey'e geçebilmişsek ve hala bir parça olsun saygınlığımız varsa, bu yeterliydi.
Our engines are being repaired but we are still locked in time. We have aboard a passenger we do not want and cannot return.
Motorlarımız tamir ediliyor ama halen zamanda kilitli duruyoruz, ve gemide istemediğimiz ama geri de gönderemediğimiz bir yolcumuz var.
Come on, Dipesto, we can still have a good time.
Hadi, Dipesto, hala biraz eğlenebiliriz.
General Bradley... it's time to consider how many casualties we'd have... if we were still crawling on that goddamn road.
General Bradley eğer hâlâ o yolu açmak için uğraşıyor olsaydık sence zayiat sayımız şu andakinin kaç katı olurdu?
In six months'time... the Japs will still be sitting in this part of the jungle... and we will still be sitting in our part of the jungle... and none of this will have made a blind bit of difference.
Altı ay sonra da... Japonlar hala ormanın bu bölümünde olacak... biz de ormanda kendi yerimizde oturuyor olacağız... bu durumda en ufak bir değişiklik bile olmayacak.
We still have some time before the match
Maçtan sonra gene görüşürüz değil mi?
We still have some from last time.
Geçen partiden kalanlar var.
We have had our differences from time to time... but I still think you'll make a good soldier.
Zaman zaman fikir ayrılıklarımız oldu fakat hala senin iyi bir asker olacağını düşünüyorum.
We still have some time left.
Biraz zamanımız var hala.
But still we have been assured at least 20 percent of access time will be devoted to pure research.
Ama yine de çalışma vaktinin yüzde 20'sinin araştırmaya ayrılacağına anlaştık.
We still have a little time before the annual celebration begins.
Yıllık kutlama başlamadan önce hala biraz vaktimiz var.
Still, we have plenty of time for breakfast.
Hâlâ kahvaltı için bolca vaktimiz var.
- There is still time to avert disaster if we act resolutely and show both the Russians and the Americans that we will have no truck with their warmongering.
- Kararlı bir şekilde davranır ve... Ruslarla Amerikalılara savaş çığırtkanlıkları ile işimiz olmadığını gösterirsek... felaketin önüne geçmek için hala zamanımız olur.
We'll clean out the ground, then plant a garden and we'll still have time to walk in it!
Önemli değil! Bahçedeki tüm pislikleri temizleyip çiçeklerle donatacağız. Sonra da bahçemizde keyifle dolaşacağız.
It's alright, we'll clean out the ground, then plant a garden and we'll still have time to walk in it!
Bahçedeki tüm pislikleri temizleyip, çiçeklerle donatacağız. Sonra da bahçemizde keyifle dolaşacağız.
We still have some time to think this over.
Etraflıca düşünmek için hâlâ biraz zamanımız var.
But we still have a good time together.
Fakat biz hâlâ iyi zaman geçiriyoruz.
You may have saved yourself for the time being, Mr. Mitchell, but we still have a matter of $ 450 to discuss.
Belki de bu seferlik kendini kurtardın, Bay Mitchell, ama hala 450 dolarlık bir sorunumuz var.
I know it's difficult at such a time, but..... if it's any consolation, we still have Mr. Holmes.
Biliyorum çok zor olmalı, ama.. ... en azından teselli olarak, hala Bay Holmes var.
We still have a bit of time left.
Biraz daha zamanımız var.
And you still have time to call in on open-line, where at 5am, let's face it, we can talk about absolutely anything.
Ve hâlâ açık hattı aramak için vaktiniz var, ve saat sabahın beşi, kabul edelim, istediğimiz her şey hakkında konuşabiliriz.
We still have time to prepare a rebuttal.
Çürütme için hazırlıklar yaparsın.
I bet you if we'd have still been calling it shell shock, some of them Viet Nam veterans might have gotten the attention they needed at the time.
Bahse varım ki, hala "Mermi Şoku" diyor olsaydık bazı Vietnam muharipleri zamanında ihtiyaç duydukları bakımı görürlerdi.
Up until there, we have still have enough time to stop the locomotive before it plunges into the ravine.
Oraya varmadan lokomotifi durdurursak uçuruma düşmesini engelleriz.
- And we still have... we still have plenty of time, I think, you know, before we're old and decrepit. - Well, I...
- Bence yaşlanıp ele ayağa düşmeden önce hala bol zamanımız var.
But while we're here, living in this time and this place, some of us are lucky few, who will still have all the fun, and... all the good women.
Madem buradayız, bu zamanda ve bu yerde yaşıyoruz aramızdaki birkaç şanslı kişi işin tüm eğlencesini bütün harika kadınları kapacak.
If it fails, we'll still have time to shut down the fountain.
İşe yaramazsa kaynağı kapatmak için hala vaktimiz olacak.
We are going to show that anyone, no matter how odd or pale or chubby, can still have a darn good time.
Ve herkese göstereceğiz ki, ne kadar garip, soluk veya şişman olurlarsa olsunlar herkes çok iyi eğlenebilir! İsteseler de, istemeseler de.
When we get to my village we can eat, have a wash, rest, and we'Il still have time to do a day's olive picking.
Köyüme gittiğimiz zaman yer, içer, biraz dinleniriz yine de zeytin toplamak için zamanımız kalır.
We still have a little time left.
Hala biraz zamanımız var.