Worst Çeviri Türkçe
19,218 parallel translation
She has the worst taste in women.
Kadınlar konusundaki zevki berbat.
You have the worst taste in men.
Senin de erkek zevkin berbat.
At worst, a few weeks.
En kötü ihtimalle, birkaç haftaya.
You expect the worst in people, - you'll never be disappointed.
Eğer insanlardan en kötüsünü yapmasını beklersen hiç hayal kırıklığına uğramazsın.
You think this is the worst of Jason?
Jason'ın en kötü hareketinin bu olduğunu mu düşünüyorsun?
- Well I died, and I was brought back to life by a beautiful girl possessed by a goddess, so the worst has to be behind me, right?
Eh Öldüm, ve ben hayata geri getirildi Bir tanrıça tarafından sahip güzel bir kız tarafından, böylece kötü, doğru arkamda olmak zorunda?
You should still prepare yourself for the worst.
Yine de kendinizi en kötüsüne hazırlamanız lazım.
Which, one could argue, wouldn't be the worst thing in the world.
Tartışılır ama, dünya üzerindeki en berbat şey olmazdı heralde.
I've seen you... and the best and worst men can be.
Sizi gördüm. Ve olunabilecek en iyi ve en kötü adamı da gördüm.
What's the worst that can happen?
En kötü ne olabilir ki?
That's the worst thing I've ever heard.
Bu duyduğum en kötü şey.
She drowned herself in the worst way I can imagine.
Kendini olabilecek en kötü şekilde boğmuş.
But what I didn't know then, which I do now, was that your movie was gonna be quite possibly the worst movie ever made.
Ama o zaman bilmediğim şey ki şu an biliyorum senin filminin şimdiye kadarki en kötü fillm olacağıydı.
Worst movie ever made?
Şimdiye kadarki en kötü film?
You're, like, the worst liar ever.
Çok kötü bir yalancısın.
Bring your worst.
En iyi hamleni oyna.
It's the worst.
En kötüsü odur.
Worst pickup line ever.
Tarihin en kötü tanışma cümlesi.
A boy-man is the worst.
Erkekle. - Erkek çocuk demek.
I have had the moral high ground, and the truth is knowing you are right is the worst weapon that you can have in an argument.
Maneviyatım üstündü ve bir tartışmada... en kötü silah haklı olduğunu biliyor olduğun gerçeğidir.
- The worst thing that ever happened to this place.
Buranın başına gelen en kötü şey. Yapma Pete.
Worst part? Making eye contact.
En kötüsü de göz göze gelmek.
Oh, yeah. Worst.
Evet, korkunç bir takım.
No good, narcissistic, condescending, beautiful, all leading men are the worst!
Serseri, narsist, küstah yakışıklı fark etmiyor. Bütün esas oğlanlar kötü!
I mean, lying by omission, that's the worst kind of lie, don't you think?
Yani ihmal ederek yalan söylemek, yalanın en kötüsüdür, değil mi?
But we have to assume the worst.
Ama en kötüsünü düşünmek zorundayız.
And I've seen our worst here, but we've also shown our best so let's carry that.
Burada en kötü hâlimizi gördüm. Ama en iyi hâlimizi de göstermeliyiz. Bunu başaralım.
The doctors said the burnsare worst on his back.
Doktorlar, sırtındaki izlerin kötü olduğunu söylüyorlar.
I guess the worst part here is watching the teachers wonder how their lives went so wrong.
Galiba en kötü kısmı ise öğretmenlerimin hayatlarının nasıl bu kadar kötü gittiklerini merak etmelerini izlemek.
Ugh. Eh, we had this competition to see who could do the best Jodie Foster in her worst movie, and mine was "Sommersby."
Hangimizin Jodie Foster'ın en kötü filminde en iyi takliti yapabileceği ile ilgili aramızda bir rekabet vardı ve benim ki "Sommersby" idi.
He is a hypocrite at best, and a malicious manufacturer of falsehoods at worst.
En iyi halinde bile ikiyüzlü ve en kötü halinde şirret bir yalan makinesi.
What's the worst that they can say about that?
En kötü ne diyebilirler ki?
As a father, I would work with my worst enemy...
Baba olarak, En kötü düşmanımla çalışacağım...
Worst case... he finds a way to frame us for it.
En kötü ihtimalle de bu işi bizim üstümüze yıkar. Bize ihtiyacı olmadığına karar verir.
That stone was made for the worst of the worst.
O taş kötü kötü yapıldı.
Tell me, though, what's the worst part about being human?
Olsa da, söyle bana, İnsan olmanın en kötü yanı ne var?
Which always makes one fear the worst.
Böyle laflar insana en kötüsünü bekletiyor.
Which wouldn't be the worst thing.
- Hani çok da kötü olmaz. Evet, işte burada.
I don't want him thinkin'I fear the worst.
En kötüsünden korktuğumu düşünmesini istemiyorum.
Ee do fear th'worst.
En kötüsünden korkmak mı?
Ha. That guy's the worst TV show ever made.
Bu adam, dünyada yapılmış en kötü TV programı.
Your whole life... I've taken it as a badge of honor that I could shield you from the worst... that I do.
Bütün hayatını seni en kötüsünden koruyabilmek adına bir rozet onuru olarak aldım öyle de yapıyorum.
Do your worst.
En kötüsünü yap istersen.
Worst job ever.
Dünyanın en kötü işi.
The worst is over. No, it's not.
En kötü kısmı geçti.
Let me guess, the worst part about breaking up is that she doesn't have her best friend to talk to anymore?
Tahmin edeyim, ayrılığın en zor tarafı artık konuşacağı en iyi dostunu kaybetmiş olmak mı?
- I mean, the fucking Internet is the worst thing in the world.
İnternet gelmiş geçmiş en kötü şey.
No one ever showed you anything but the worst we have to offer.
Kimse sana kötü şeylerden başka bir şey göstermedi.
Bo was the worst thing that's ever happened to her.
Bakalım ne biliyor? Bo, hayatta onun başına gelebilecek en kötü şeydi.
Worst case here is we knock on mr. Silva's door,
En kötü ihtimal, Bay Silva'nın kapısını çalarız.
Worst fortune-cookie advice ever.
En kötü kurabiye falıydı bu.