Worst of all Çeviri Türkçe
699 parallel translation
"But, worst of all, you must face the consequences of the evil you have wrought during your lifetime."
Ama hepsinden daha kötüsü hayatın boyu yapmış olduğun kötülüklerin getireceği sonuçlarla karşılaşmak zorundasın.
My friends, on the eighth floor we have it worst of all.
Dostlarım, en kötü durum sekizinci kat için.
Worst of all, you're interfering with my plans for Veda.
En kötüsü de Veda için olan planlarıma.
The heresy of Luther, the worst of all Protestants.
Luther'in aykırı düşünceleri Protestanlar'ın en kötüsüdür.
I knew she hated me for that worst of all.
* En kötüsü de, bu yüzden benden nefret ettiğini biliyordum.
But worst of all you're the one and only man who shares with me... the only claim I have on her.
Ama hepsinden kötüsü, onun üzerindeki tek hakkımı benimle paylaşan tek adam sensin.
That's the worst of all!
En kötü durumda olan da o!
It seemed to hurt Jesse worst of all.
En kötü etkilenen Jesse idi.
Last night I heard an owl, the worst of all signs.
Dün gece bir baykuş sesi duydum. Tüm işaretlerin içinde en kötüsü.
And worst of all, Herbie... no 80th floor to jump from when you feel like it.
Ve en kötüsü de Herbie istediğinde atlayabileceğin 80 katlı bir bina yok.
But, hey, you guys in Administration, you were the worst of all.
Ama siz İdari Bölümdekiler sizden beteri yoktu.
Worst of all, she never sees her old friends anymore.
En kötüsü eski dostlar görülmez oldu.
I - I've been the worst of all possible uncles.
Korkunç bir amca oldum.
That's the worst of all.
Hiç düşündün mü, peki?
You're all against me, and you worst of all.
Hepiniz bana karşısınız ve sen de en kötüsüsün.
Then I realise of course there's nobody here and, worst of all, nobody needs me.
Sonra kimsenin olmadığını, dahası, kimsenin bana ihtiyacını olmadığını anlıyorum.
Worst of all, with a man he thinks is a government agent.
Hem de hükümet casusu olduğunu düşündüğü bir adama.
Worst of all, he keeps apologizing to Furuya.
En kötüsü de, sürekli Furuya'dan özür diliyor.
We could cut each other up, but that'd be bad for everybody for me, for you, and worst of all for Eddie.
Bence var. Birbirimizi yaralayabiliriz, ama bu herkes için kötü olur. Benim için, senin için, en kötüsü de Eddie için.
And worst of all, sisters who should be setting a good example.
Ve en kötüsü, iki kız kardeş iyi bir örnek olmalıdır.
Worst of all is that tomorrow is the day parents.
En kötüsü de, yarın "Ebeveynler Günü."
The punishment for sinful lust is the worst of all.
En ağır ceza şehvet günahkarları içindir.
But, worst of all, he was an idiot.
Daha vahimi, aptaldı.
And think it not the worst of all your fortunes... that you are like to Lord Vincentio.
Bu, başınıza gelen en kötü şey değil, Ama Lord Vincentio'ya benziyorsunuz.
Pity is the worst of all.
Acıma ise en kötüsü.
You said it. Pity is the worst of all.
Sen acımanın en kötü şey olduğunu söylemiştin.
Our skies have darkened three times since the harvest, the last time worst of all.
Gökyüzümüz hasat zamanından beri üç kez karardı, sonuncusu en kötü olanıydı.
He's the worst of all.
Aralarında en beteri o zaten.
Now, the worst part of it all is that he's been lying to his mother.
En kötü tarafı ise annesine yalan söylüyor olması.
In Revelations... where the book's talking about the worst beast of them all.
Vahiylerde onlardan en feci canavarlar diye bahsedilir.
This girl writes that the worst stories of all are being put about by a fellow called Kaunitz, who says he saw with his own eyes British soldiers kill 250 women and children at Jordaan Siding in order to save feeding them.
Şimdi ise, bu kız Berlin'den bize yazarak orada geçen en berbat hikayelerin, onları beslemekten kurtulmak için İngiliz askerlerinin Jordaan Hattı'nda 250 kadın ve çocuğu öldürdüğünü kendi gözleriyle gördüğünü söyleyen Kaunitz isimli bir adam tarafından yayıldığını söylüyor.
This is the worst piece of road in all of Los Angeles County.
Tüm Los Angeles Eyaleti'nin en kötü yolu burası.
The worst thing of all is what I did to you.
En kötüsü de benim sana yaptıklarım.
Folks went through all the worst of the Border War.
Ailem Sınır Savaşının en kötü durumunda yola çıktı.
I'd say, you're all the worst kind of cowards.
Bana göre senin gibilerden korkağı yok.
- Of all the disgusting men I have known you are the worst. - Are you scared of me?
- Benden korkuyor musun?
He didn't have the look of an American tourist at all about him not a camera on him and, what was worst, not even a fishing-rod.
O an için Amerikalı bir turiste hiç benzemiyordu. Fotoğraf makinesi yoktu. Daha da kötüsü balık oltası getirmemişti.
That was the worst failure of all.
Bu en büyük başarısızlığımdı.
She's the smartest girl in the world... she's beautiful, and that's the worst lie of all.
Dünyadaki en akıllı kızmış güzelmiş ; en berbat yalan da bu.
You were the worst one of all.
İçlerinde en kötüsü sizdiniz.
No! He's the worst of them all!
O aralarında en acımasız olanı.
The worst news of all comes from the North Atlantic, where last month, German U-boats and surface raiders sank 600,000 tons of shipping.
En kötü haberler ise Kuzey Atlantik'ten gelmekteydi... son bir ay içinde, Alman U-boat ve savaş gemileri... 600,000 tonluk gemi batırmışlardı.
Of all your story's overabundant symbols, this is the worst...
Hikayeniz tıka basa simge dolu, en kötüsü de bu....
Of all the kinds of stealing, highway robbery is the worst.
Çalmanın her türlüsü, Yol kesip eşkiyalıkla soygun en kötüsüdür.
Of all things living, a man's the worst.
Tüm mahlukat içinde insandan kötüsü yok.
Of all things living, a man's the worst!
Tüm mahlukat içinde insandan kötüsü yok.
Yeah, well, this Oxmyx is the worst gangster of all.
- Oxmyx ise en kötü gangster.
Perhaps the worst most of all.
Belki de en kötülerimiz.
Any form of disability is a terrible thing, but I used to think that blindness was the worst of them all.
Sakat kalmanın her türlüsü berbattır. Ama en kötüsü kör kalmak diye düşünürdüm.
And the worst of them all is the Countess Elisabeth.
Ve en kötüleri de Kontes Elisabeth.
Of all things to live in darkness must be the worst.
En korkunç şey karanlıkta yaşamak olmalı.
of all people 402
of all 19
of all things 75
of all days 33
of all places 76
of all the 23
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
of all 19
of all things 75
of all days 33
of all places 76
of all the 23
all right 154529
alla 16
allo 105
allons 38
allan 201
alligator 57
ally mcbeal 31
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
alligator 57
ally mcbeal 31
all you need is love 37
all the world's a stage 17
allanon 32
allahu akbar 114
all alone 307
all done 358
all rise 341
all right then 461
allergic 17
all this time 373
all the way up 39
all day 380
allah akbar 21
all of them 1505
allergic 17
all this time 373
all the way up 39
all day 380
allah akbar 21
all of them 1505